Yönetmen: Michael Haneke
( 2007 ABD çekimi )
MİCHAEL HANEKE
(d. 23 Mart 1942, Münih, Bavyera ) Avusturyalı film yönetmeni. Kendi anlatımıyla “ kimsenin kolayca ve içi rahat bir şekilde seyredemeyeceği filmler” yapan Haneke, filmlerinde çoğunlukla modern toplumdaki insanların problemlerini ve bunalımlarını çıplak bir gerçeklikle-bu amaç için özellikle film müziği kullanmaktan kaçınarak- sergiler.
FUNNY GAMES
Bu film bir “haneye tecavüz” filmi gibi okunabilir. M.Haneke bu vahşi ve kışkırtıcı filmde seyircinin adeta sabrını sınıyor; rastgele şiddet üzerine düşünmeye sevk ediyor bizi. İzleyicinin şiddeti perdede görmeye yönelik doymak bilmeyen arzusu üzerine de kafa yormamızı sağlamak istiyor. Bu filmi izlerken baştan sona film olduğunu hissederiz. M. Haneke başrol oyuncusunu seyirciyle konuşturup sorular sorar. Yine film istediği gibi gitmeyince (kadın katillerden birini tüfekle vurunca) filmin kahramanı “kumandayı” eline alıp filmi geri sarar ve her şeyi Haneke’nin istediği gibi sonlandırır.
Biz seyirciler bu filmde insanların acı çekmesini görmekten, sapkın eylemlerden haz alan, edilgen, konforlu konumumuzdan memnun olduğumuz gerçeği ile yüzleşiriz. Haneke epistemolojik açıdan bu filmde bizi kendi röntgenciliğimizle karşı karşıya getirir. Filmin finalinde kötülerin cezalandırılacağını ve teselli bulacağımızı; böylece de rahat yaşantımıza geri döneceğimizi sanırız ama bu kez de öyle olmaz.
Bu sorunlu gençler, seyirci tarafından rahatlıkla bir alt sınıftan gelebilecek kişiler olarak değerlendirilseler de, filmin diyaloglarında bir üst sınıfa mensup kurbanlarından daha kibar ve bilgili olduklarını gösterirler. Adeta burjuvazinin bir parodisini yaparlar.
Golf keyfi yapan, komşuları ile göstermelik nezaket ilişkileri geliştiren, yumurta verirken dahi ilk önce kendi çıkarlarını düşünen bu burjuva ailenin klasik müzik keyfini kaçıran, gürültülü bir rock albümü gibidir bu iki genç. Ve adeta burjuvalara çok zayıf temeller üzerine kurulmuş yaşantılarının; onların korunaklı dünyalarının ortasına adeta dinamit koyarlar. Bu zarar görebileceklerini akıllarına dahi getirmeyen, polisin telefon numarasını dahi hatırlamayan, insanların golf sopalarından, tabancalardan, bir türlü çalışmayan telefonlarından ötürü kapana kısılmaları nedensiz değildir. Onlar sahip oldukları şeylere verdikleri değerden ve bu sahip olma durumunun onları böyle insanlara dönüştürmesi yüzünden bu haldedirler. Onların görkemli evlerinin lüks kapıları, bir süre sonra ardından kaçamadıkları zindan kapılarına dönüşecektir.
Haneke izleyiciyi karakterlerin cezalandırılışını izleme tecrübesini yaşamaya zorlar. Hem karakterler hem de izleyici için tüm çıkışlar kapalıdır. Bu filmde Haneke klişe Holywood korkularını kalıp olarak kullanır ama kumandayı baştan itibaren kötü karakterlerin eline vererek o filmin seyirciyi rahatlatacak bir sonla bitmesine engel olur. Bu yüzden yumurta isteme bahanesi ile girdikleri evi terörize eden golf kıyafetli, kumandaya hakim tuhaf ikili bir çok yerde seyirciyi hayal kırıklığına uğratır.
Bu filmde karakterler arada bir kameraya dönerek direkt seyirciyle konuşurlar ve Haneke böyle yaparak seyirciyi filme dahil etmeye ve bir nevi suç ortaklığı yaptırmaya çalışır. Filmde seyirci bir tüketici olarak kendi beklentilerini de filme dahil eder.
Bu film konforlu ve rahat burjuva varoluşuna karşı kötücül bir müdahale olarak da nitelendirilebilir. Ayrıca kitle iletişim araçları ve televizyona karşı bir eleştiri olarak da okunabilir.
Bu filmde Haneke ana akım Holywood sinemasının anlamsız şiddetine karşı bir atak yapar. Paul, Peter’in şiddete olan eğilimini onun varoluşun anlamsızlığı ve boşluğu ile bunalmış şımarık ve can sıkıntısından muzdarip bir genç oluşu ile açıklar bize, yani seyirciye dönerek…
Bu filmde biz izleyiciler filmin mutlu bir sonla bitmesini isteriz ama bulamayız. Bu hayatın böyle olduğundan değil, yönetmenin böyle olmasını istemesindendir. Filmde gençler “Tanrı” yerine geçmiş gibi görünseler de, filmde izleyici tarafından kontrol edildiklerini ima ederler. Bizlerin kendimizi röntgenci ve suçlu hissetmemizi sağlarlar.
Haneke bu filmi seyircileri tedirgin etmek, şiddeti bir eğlence şeklinde sunarak seyirciyi manuple etmek için çektiğini söylemiştir. Seyirci Haneke’ye göre her zaman katilin suç ortağıdır çünkü filmde şiddetin ortaya konmasını ister. Haneke’den tek bir farkla, filmin sonu iyi bitmelidir klasik seyirci için.
Holywood filmlerinin aksine burada tipik “görsel şölen” şeklindeki estetize edilen şiddet eylemleri yoktur, aileye edilen işkenceler kanlı ve sapkın eylemler içermezler ve sonunda kahramanlar bu iki psikopatın elinden kurtulamazlar. Film klasik mutlu sonla bitmez…