1- BAĞLANMA KORKUSU
Özgürlük farklı erkekler için farklı anlamlar taşır. Bazı erkekler için ilişkilerin asıl keyifli yanı ilişki bulmanın zorluğudur. Bu tür erkekler sahip olamadığı sürece kadının peşinden koşar, olduğunda ise kendini kapana kısılmış hisseder. Kendiligendiligin ve yeni fırsatların önünün kesildiğini düşünür. Her erkeğin içinde yaşamaya can atan maceraperest gidecek hiçbir yer bulamaz ve bu erkekler için bir ilişkide hapsedilmiş olma duygusu ölümle eşanlamlıdır.
Genç ya da yaşlı, bekar ya da evli pek çok erkek için kadının ellerinde kuklaya dönme,onun kendisini yönetmesi ve önceden kestirilemeyen tabiatının elinden alınması korkusu ölümle eşanlamlıdır, çünkü bu , anne figürünü boyun eğmek, uslu çocuk olmak ve nihayetinde gücünü, erkekliğini yitirmek gibidir. Pek çok erkeğe göre güç ve erkeklik duygusu, kadına tabi olmamaktan , hakimiyetin kendinde olmasından ileri gelmektedir. Bu tür erkeklerin bir kadınla uzun süreli ilişki yürütememeleri şaşırtıcı değildir. Er ya da geç, erkeğin ihtiyaçları meydana çıkar. Bağlılık duygusu artmaya başlar. Bu erkekler kendi duygularını bastırmak için ilişkiden uzaklaşır. Asıl üzücü olan durum ise, ne kadar güçlü olduklarını düşünürler de düşünsünler, her kaçtıklarında yalnızlıklarının ve hayal kırıklıklarının artmasıdır.
Erkek psikolojisini ve erkeğin aşk, güç, başarı konularında tecrübe ettiği sayısız itkiyi incelemenin pek çok farklı yolu vardır. Jungcular ve erkek bilinci akımı, erkeğin farklı türde dışavurumlar ve farklı türde eşler arzu eden farklı içsel yönleri olduğundan söz etmektedir.
Bunları incelemeden önce modern psikolojinin babası Sigmund Freud’u ele alacak, erkeğin kadınlar ve aşk ile yürüttüğü icruhsal mücadele hakkında onun neler söylediğini göreceğiz.
Freud’a göre, genç bir erkek gelişme çağında, üstesinden gelinmesi zor olan ödipal evreyi, yani annesine aşık olduktan sonra ondan vazgeçip, onu rakibi olan babasına geri verme evresini başarıyla tamamlamalídır. Genç erkek kendi bünyesinde başarılı bir erkeğe dönüşebilecek için bunun ardından bir adım daha atarak babasıyla arkadaşlık kurmalı, kendisini onunla özdesleştirmelidir. Bu bir bakıma, bugünlerde çok sık sözü edilen”kahramanın yolculuğunun ” Freud uyarlamasıdır.
Kahramanın yolculuğunda bir erkek hayallerini gerçekleştirmek için büyük zorlukların üstesinden gelmelidir. Genç erkeğin yolculuğunun bir aşamasında baba düşmandır; annenin sevgisi için mücadele edilen rakiptir. Bu yolculuk basariyla gerçekleştirildiğinde , erkek annesinden vazgeçip , kısmen kendi özversiyle babasıyla yaşadığı rekabetin üstesinden gelir. Babasıyla arkadaşlık kurup, onunla özdeslestikten sonra, ilerleyerek kendine ait bir aşk yaratmayı başarabilir.
Bu yolculuk başarıyla gerçekleşmediği takdirde pek çok farklı sonuç ortaya çıkar. Bazı anneler duygusal bakımdan oğluna sıkı sıkı tutunur ve onu serbest bırakmayı reddeder. Bazıları ise oğlunun ihtiyaç duyduğu sevgiyi ondan esirger. Böyle olduğunda anne -ya da kadın- düşman haline gelir. Bir kadına beslenen sevgi tehlikeli hale gelir. Bu tür durumlara maruz kalmış erkekler aşkı bir tuzak gibi görür ve aşktan sürekli kaçar.
Anne oğluna karşı fazlasıyla esirgeyici ya da hükmedici davranmışsa , ileride erkek flört ederken de buna benzer eleştirel tutumlar içeren durumları kendine çekebilir. Güvende olmasının tek yolu ve erkekliğini koruma umudu kaçışta yatıyordur.
Eğer genç bir erkek birincil bağı olarak annesinden bazgecemezse ya da onunla ilişki kurma konusunda babasıyla ilişki kurmaktan daha başarılıysa, bunun başka sonuçları vardır. Bir erkeğin birincil sevgi nesnesi olarak annesinden vazgeçme biçimi, hayatının geri kalanındaki birçok yapıya etki eder.
Bazı erkekler kendilerine aşkın tehlikeli, belki de yasak olduğuna dair bilinçdışı bir mesaj verir. Birincil sevgi nesnesi olan anne sonuçta bir başkasına, babaya aittir. Bu erkekler kendi kendilerine onu ne kadar istersem isteyeyim,hayallerindeki kadına asla sahip olamam der. Ya da sahip olsam bile ,onu bir başkasından çalmış olurum. Bazı erkekler diğer erkeklerle rekabet etmekte başarılı olamayacağını düşünür; arzu ettiği kadını bir başka erkeğin kolayca kazanabileceğini inanır. Onlara göre, diğer erkeklerin kadına sunabilecek peri daha fazladır; tıpkı eskiden babalarının sunabileceklerinin daha fazla olduğuna inanmış olmaları gibi. Bu , babalarıyla asla boy ölçüşemeyeceklerini hissettikleri çocukluklarını açık bir tekrarıdır.
Bazı erkeklerse hayallerindeki kadın konusunda başarıya ulaşamaz , çünkü bu , babayı kendi oyununda yenmeyi, anneyi çalmayı temsil eder. Bu durumdan kaynaklanan bilinçdışı korku ve suçluluk duygusu ilk çocukluk döneminde kök salmıştır. Çocukluk döneminde ya da daha sonra bu dinamigin üstesinden gelinmediği sürece , erkeğin süregelen ilişkileri er veya geç sorunlu olmaya mahkumdur.
Erkek aşk hayatında sağlıklı olabilmek için eninde sonunda suç mahalline geri dönmeli ve yarım kalan işini tamamlamalıdır. Kimileri doğal gelişim sürecinde bunu kendi kendine başarır; çatışmaların daha derin olduğu diğerleri için ise daníşmanlık almak ya da terapi görmek çok faydalı olabilir. Bu durum çözüme kavuştuğunda erkek temel bir kendine güven duygusu geliştirecek,ilerleyerek kendine ait bir kadın bulabilecektir.
Dr. BRENDA SHOSHANNA ‘nın ” Erkekler Neden Terk Eder” kitabından yararlanılmıştır.