Yeryüzünün bütün acılarını
Hissetti içinde,
Ağladığında Persephone’ye
Kurudu topraklar.
O ki
Bereketiydi toprağın,
Aldı yüreğini.
Tohumu düştü
Gözyaşlarıyla.
Ve yeniden kavuştuğunda
Dindi yağmuru gönlünün,
Bahar geldi yeryüzüne
Persephone’nin gül yüzüne…
Ufuk Bayraktar
Tanrıçalar mitolojinin tozlu sayfalarında unutulurken, insanlığın erkek egemen kuraklığını Demeter’in gözyaşları bile yeşertemez hale geldi. Kültür miraslarına sahip çıkmayan toplumlar, kadını ötelediler, yok saydılar. Sadece 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde verilen çiçeklerle gönlümüzü almaya çalıştılar. Oysa yılın 1 gününde verilen çiçekler, geriye kalan 364 gün 6 saat ve 9 dakikada yaşananların telafisi olabilir miydi?
5 Aralık 1934’te Atatürk Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verdikten sonra, kalemini eline alıp, şu satırları yazmıştı:
‘’Çarşaf içinde; peçe altında ve kafes arkasındaki Türk kadınını artık tarihlerde aramak lâzım gelecektir. Türk kadını evdeki medenî mevkiini salâhiyetle işgal etmiş, iş hayatının her safhasında muvaffakiyetler göstermiştir. Siyasî hayatta belediye seçimlerinde tecrübesini yapan Türk kadını, bu sefer de mebus seçme ve seçilme suretiyle haklarının en büyüğünü elde etmiş bulunuyor. Medenî memleketlerin birçoğunda, kadından esirgenen bu hak, bugün Türk kadınının elindedir ve onu salâhiyet ve liyakatle kullanacaktır.’’
İşte bu satırlar bize verilmiş olan en büyük hediyenin ta kendisiydi. Tek beklentimiz, sosyal hayattaki kadının, her şeyden önce bir insan, bir birey olarak yerinin muhafaza edilmesiydi. Oysa onlar öldürüldüler, dayak yediler… Okutulmayan kız çocuklarını sayısı gün be gün artarken, kadına kendi kimliğini unutturdular. Toplumun 2. Sınıf vatandaşı ya da vasıfsız olmadığını bilmeyen birçok kadın var artık günümüzde… Eşi ya da aile büyükleri tarafından iş hayatına girmesine izin verilmeyen kadınlar, ekonomik özgürlüklerine sahip olamadıkları için birer köle hayatı yaşarken, onlara tek bir günde gönderilen kalpler, çiçekler, tatlı sözler neye yarar?
Her gün kadınların günüdür oysa…
Dünyayı yaşanır hale getiren, her bir bireyi doğuran ve büyüten kadınlar değiller midir? Her girdikleri ortamı neşelendiren, hareketlendiren kadınlar değiller midir? Her bir kadın, toprağın bereketinin ta kendisidir. Ancak ağlatırsanız, bilin ki toprak kurur. Kadınların gözyaşları, Demeter’in mirasıdır. Sadece bir çiçekle, tek bir günde gönlü alınamaz kadınların. Her gün ‘’Dünya Kadınlar Günü’’ dür! Her gün, doğuran, büyüten ve yeşerten kadınların günüdür!