Atatürk çocuk davasının önemini her ortamda vurgulayarak çocuklara yönelik hizmetlerde rehberlik yapmayı sürdürmüştür. 17 Ekim 1922 yılında Bursa’da kendini karşılayan çocuklara aşağıdaki şekilde seslenerek nasıl bir gençlik istediğini belirtmiştir:
Küçük hanımlar, küçük beyler
Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı ve ikbal ışığısınız.
Memleketi asıl ışığa boğacak olan sizsiniz.
Kendinizin Ne Kadar Önemli, Değerli Olduğunuzu Düşünerek Ona Göre Çalışınız. Sizlerden Çok Şey Bekliyoruz.
Atatürk, yaşamı boyunca tüm sevdiklerine hangi yaşta olursa olsun “çocuk” diye seslenirdi. Onun sözlüğünde çocuk sevgi demekti. O’nun çocuğu yoktu ama içinde bitip tükenmeyen bir çocuk sevgisi vardı. Bundan dolayı yüreği arada burkulmuş mudur bilmiyoruz ama galiba bu ihtimal çok düşük; bütün Türk çocukları onun öz yavruları gibiydi. Atatürk, çocukların riyakârlık bilmeden bütün istek ve arzularını içlerinden geldiği gibi açıklamalarından çok hoşlanırdı. Son yıllarını da çok sevdiği bir çocukla geçirdi. Ülkü, Atatürk’ün çocuk sevgisinin bir simgesi oldu. (Atatürk Albümü–1992) O’nun açık mavi gözleri her yerde çocukları arardı. Çağdaş ve mutlu Türkiye’yi çocuklarda görür ve çocuklarda bulurdu. Tüm yurt gezilerinde çocuklara sevgi ile yaklaşır, onlarla uzun uzun konuşurdu. Vedat Demirci’nin anılarından öğrenildiğine göre; Atatürk bir gün çocuk balosuna gider. Ortalıkta bir şaşkınlık havası doğar. Küçük bir oğlan salonun orta yerinde kalır. Bu yavru hayranlıkla bir süre Atatürk’e baktıktan sonra: “Atatürk’üm, seni öpmek istiyorum” der. Ortalığa bir sessizlik dalgası yayılır. Bu derin sessizliği Atatürk’ün sesi bozar “Öyleyse, gel öp” der. Çocuk koşarak Atatürk’ün boynuna sarılır. O sırada diğer çocuklar da: “Biz de.. Biz de..” diye bağırırlar. Böylece tüm çocuklar Ata’yı doya doya öperler. Bu görüntü çoğu kişiyi ağlatır. Büyük Atatürk de ağlar. Evet, Türk çocuklarının bu engin sevgisi için ağlar. Hem de sevinç gözyaşlarını dökerek. O gün çevresindekilere övünçle: İşte benim kuşaklarım” der. (Atatürk Albümü–1992)
Çocuk sevgisi, insan sevgisi için bir ihtiyaç olduğunu unutmamız gerekiyor. Çocuklar her türlü ihmal ve istismardan, şiddet ortamı ve cehalet ortamından korunmalı, Onlar her koşulda yetişkinlerden daha özel ele alınmalı ve desteklenmelidir. Büyük başarılar, değerli anaların yetiştirdikleri seçkin çocukların yardımıyla meydana geleceğinden ülkede kadın eğitim ve istihdam ortamı, üniversitelerde kadın öğrenci kontenjanı artırılması gerekir.
Ülkesini dünya da ön plana çıkarak ve gelecek için hazırlanan vatan evlatlarına, hiçbir güçlük karşısında yılmayarak tam bir sabır ve metanetle çalışmalarını, pandemi sonrası okula adaptasyon sorunu bahanesi olmadan derslerine sıkıca sarılmaları ve öğrenim gören çocuklarımızın, ana ve babalarına da yavrularının öğreniminin tamamlanması için hiçbir fedakarlıktan çekinmemelerini, ülkenin geleceği için önemle tavsiye ederim. Yoksa 10 yıl sonra ülkenin geleceği diyeceğimiz bir durumda ortada kalmayacaktır.
Vatanımız için çok çalışmak, bilime sarılmak zorundayız. “2021-2022 eğitim öğrenim hayatı hayırlı uğurlu olsun.”
“Çocuklɑrı sɑğlıklı ve bilgili yetiştirilmeyen uluslɑr, temeli çürük binɑlɑr gibi çɑbuk yıkılırlɑr.” (Mustafa kemal Atatürk)
Güneşin bizim için doğması dileğimizle,
Bereketli bir hafta olsun.
Dr. Bahar Zeynep Barut.
Managing Director
Beyond to Human R.M.C