Aslında doğmadan önce başlar serüvenimiz, annelerimiz büyüklerimiz pembeler ile donatır tüm evi, gelinlikle hayal ederler. Dünyaya gözlerimizi açtığımız an, nasıl bir dünyaya geldiğimizi bilmeden o pembeler büyürüz. Büyümeye başladığımız da ise klasik repertuvarlar söylenir bizlere; oturmasını kalkmasını bilmelisin, terbiyeli olmalısın, ev işlerini öğrenmelisin, yemek yapmayı öğrenmelisin, sinirli, yıkıcı, asi olmamalısın, her zaman saygılı olmayı susmayı bilmelisin gibi şeylerle devam eder. Bizler büyüdükçe yeni yeni – meli -malı’lar eklenir insanların repertuvarlarına. İyi bir eş olmalısın, iyi bir gelin, kocayı çocuğu evi ihmal etmemek, tutumlu olup para biriktirmek, bakımlı ve ilgili olup kocanın gözünü dışarıya baktırmamak gibi emirlerle devam eder öğretmek istedikleri. Oysa kimse “sen ne istiyorsun? Kim olmak istiyorsun?” diye sormaz.
Bu roller kadına, ailesi, akrabaları, çevresi ve yaşadığımız toplum tarafından verilmiştir. Kadına seçim hakkı tanınmamıştır, fikirlerini söyleme özgürlüğü verilmemiştir. Oysa hiç kimse herkesi mutlu edecek iyi bir performans sergileyemez hayatı boyunca. Kadınların da duyguları, hayalleri, planları, istekleri ve umutları vardır. Bir süre sonra ise kendisi için çizilen bu profile alışır, kendisini erteler, sürekli erteler… Sevdiği ruju erteler, almak istediği o elbiseyi erteler, gitmek istediği geziyi erteler, uyumayı, sohbet etmeyi ve en acısı gülmeyi Erteler. Bir süre sonra mutsuzluğu başlar, isteksizliği, mutsuzluğu artmaya başlar. Gülmeyi unutur, sakin ses tonunu unutur, daha sinirli daha içine kapanık olur. Sonra genç ya da yaşlı fark etmeden doktor doktor dolaşır, sinir krizleri, hastalıklar çalar kapısını. Sonra dönüp “beni bu hale getiren sizsiniz” diyemez en yakınlarına. Konuşmamalıdır çünkü!
Birçok kadın, kendisi adına yapılan tercihlerin sonucunda, yaşamını mutsuz, isteksiz ve doyumsuz geçirmenin hüznünü yaşıyor. Ama her geçen gün kendini daha iyi tanıyarak, ne isteyip ne istemediğine karar vererek, kendisine saygısını ve sevgisini koruyarak hayatını mutlu yaşayan kadınlar çoğalmaya başladılar. Bu beni inanılmaz mutlu ediyor.
“kadın doğulmaz, kadın olunur. Ailemde ki tüm kadınlar, annem, teyzem, anneannem gerçek kadınlardır. Yüksek topuklu ayakkabılar giyerler, makyajsız dolaşmazlar, 80 yaşında ki anneannem klişeye giderken kırmızı rujunu sürmeden gitmezdi” demişti SİMONE DE BEAUVOİR 1949 yılında yazdığı “ikinci seks” adlı kitabında.
Bizim ebeveynlerimiz ne durumdaydı acaba? Kadın olmalarıyla gurur duyuyorlar mıydı yoksa onlarda diğerleri gibi kadın olmanın bastırılmış olduğunu mu düşünüyorlardı? İnsanlara “kendini nasıl tanımlarsın?” diye sorduğumuz da herkes farklı cevaplar verir. Kimi fiziki özelliklerini anlatır, kimi mesleğini ön plana koyar. Ben anneyim, ben doktorum, ben evladım, ben arkadaşım, kıskanç ben, genç ben, yakışıklı ben, ben erkeğim hatta ‘adam gibi adamım beni’ bile sık sık duymuşuzdur insanların ağzından. Ama çok nadirdir kendisine sıfat yüklemeyen insanlar, nadirdir “ kadınım ben” diyen kadın. Çünkü “kadın ben” saklanmıştır yıllarca, kadın Ben’in ihtiyaçları, istekleri etraf tarafından onay görmemiş, bu nedenle ise ortadan kaldırılmıştır. Vücudunu bile saklar kadın, utanır kendinden kadın olmaktan utanır! Çünkü kadın Ben’e izin verilirse, özgür bırakılırsa sadece “etraf” değil, diğer benlerde onu itip kakmaya, aşağılamaya ve dışlamaya başlayacaktır.
Başkalarının onaylaması, kişiliğin kabul görmesi için, gerçek isteklerinizden, hedeflerinizden, düşüncelerinizden, hayal ettiklerinizden, gerçekleştirdikleriniz ya da başaramadıklarınızdan, başkalarına saygılı olmak için, başkalarını mutlu etmek için vazgeçer ya da uzaklaşırsanız en büyük saygısızlığı kendinize yaparsınız. Gerçek benliğinizden, kadınlığınızdan vazgeçer ve uzaklaşırsınız.
Ne demişti JANE AUSTEN;
“ Kadınlardan yalnızca birer hanımefendi gibi bahsetmenizden, onların aslından rasyonel varlıklar olduğunu anlamamanızdan nefret ediyorum. Hiçbirimiz hayatlarımız boyunca sakin sularda yüzmek istemeyiz.”
Peki ya MADONNA;
“ Kızlar kot pantolon ve bot giyip, saçlarını kısacık kestirebilirler çünkü erkek olmakta hiçbir sakınca yok. Ama bir erkek için kız gibi görünmek aşağılayıcıdır. Çünkü sizler kız olmanın aşağılayıcı olduğunu düşünüyorsunuz.”
Ve MAE WEST;
“ Tanıştığım herkes beni korumak istiyor, neyden korumak istediklerini anlamıyorum.”
SEVGİYLE KALIN…