Günümüzde ki evliliklerin neredeyse hepsi hayaller üzerine kurulur. Çoğu zaman törenler bile masalları aratmaz ve evlilikleri de küçük bir evcilik oyunu gibi görülüp masal dünyasında geçecekmiş gibi algılarız. Fakat her evlilik hatta hiç biri masallarda ki gibi sürmez, son bulmaz. Aslında ne gerçek evlilikler masal gibidir, ne de bizlere anlatılan ya da yaşadığımız evlilikler birer masaldır. Ayrılma, boşanma istenilmeyen birer durum olsa da, ya birikmişlerden ya sorunlardan evliliklerin sonuna gelmiş bir çıkmaz da buluruz kendimizi.
Evlilikleri başarısız, kişileri oldukça mutsuz kılan belli başlı dinamikleri sıralayabiliriz aslında. Her evliliğin karmaşık yapısı, kişileri, eğitim durumları, geçmiş travmaları, yaşları, sosyoekonomik düzeyleri farlılık gösterir. Bu kadar farklı kompleks dinamikleri altında incelendiğin de en önemli ve temel faktörleri ortaya çıkartabilmek mümkündür. Hadi gelin sizlere en önemli dinamikleri anlatayım;
- YÜKSEK BEKLENTİ
İster âşık olunup yıllarca flörtleşip evlenilsin isterse bazı duyguların baskılarıyla evlilik yapılsın her evlilik de, her ilişkide şu veya bu şeklinde beklentilerimiz olur ve olmak zorundadır. Beklentinin varlığından ziyade ise ne beklediğimiz, ne kadar beklediğimiz ve neyi kimden beklediğimiz önemlidir. Bazı beklentilerimiz karşı tarafın istemeyeceği veya karşılamayacağı yükseklikte olabilir. Bunun sonucun da karşımızda ki kişiyi yorar, zorlar hem de kendimizi büyük bir hayal kırıklığına sokarız. Karımıza ya da kocamıza ortak yapılabilir görevleri ya da isteklerimizi onların yapması için “zorunda” kisvesi altında bilinçaltımıza işleriz. Bu beklentilerin karşılanmaması ise evlilikleri en çok bitme nedenleri arasında yer alır ve beklentiler, görevler, zorunda kavramları karşıda ki kişi için oldukça büyük bir yük olabilir, bunu bekleyen kişiler ise büyük bir travma, hayal kırıklığı ile eşlerine saldırıya geçebilirler. Bu durum ise kişinin geri dönmeyecek şekil de kaçmasına neden olur.
- EVLİLİK DIŞI İLİŞKİ
Ülkemiz de bu durum incelendiğin de her kesimin bu durumu yaşadı belirlenmiştir, farklı yaş grupları, farklı kültür, farklı durumlar, olayların altında yatan sebepler değişkenlik göstermektedir.
Çiftler, cinsel, duygusal ya da travmatik gibi bilinçaltı durumlarla evliliklerin de başka kişilerle ilişki yaşamaktadır. Bizim ülkemiz de bu durumu ele aldığımız zaman kadınlar erkeklere karşı biraz daha toleranslıdırlar. Hem aldatılan kadın olup hem de kendisini sorgulaması istenir. Bu tip bir olay kadın için müthiş bir güven kaybıdır, soğuma nedenidir. Olayların ardından evlilik ciddi bir yara almış, sarsıntıya girmiştir. “ affettiği” söylense de aslında affetmemiş ve her tartışma da tazeliğini koruyan bir konu olarak adlandırılır. Aldatılan erkek ise kendisine büyük bir ihanet olarak kabul eder ve direk boşanma yoluna gider, çoğunlukla da sonuçları, şiddet ve cinayetle sonuçlanır. Aldatılan eşler bu olayı benliğine saldırı olarak kabul eder ve evliliği sonlandırma yoluna girer.
- UYUM PROBLEMİ
Takdir edersiniz ki evlilik sadece fiziksel bir uyum değildir. Zihinsel, duygusal, heyecansal uyumda bir o kadar önemlidir. Aslında evliliğin temel yapısı budur. Evlilik çiftlerin kendi aralarında yeni konuşmaya başladığı bir dildir. “ hiçbir şey paylaşmıyoruz” “hiç konuşamıyoruz” cümleleri ise tam da bunu temsil eder. Şu şekil de düşünün;
Saygısız ve benliğinizi aşağılayan bir sohbet ortamında ya da herhangi bir dogmayı paylaşamadığımız ortamda durmak dahi istemeyiz. Burada kişisel zevklerden bahsetmiyorum. Daha elzem daha derin şeylerden söz ediyorum. Ortak sohbet ve özel alana saygı. Bu uyumsuzluk da evliliğin en çok bitme nedenleri arasında yer alıyor.
- AŞIRI KATILIK
Kadın ya da erkek fark etmeden her ikisinin ağzından duyduğumuz cümleler vardır;
“ katlanamıyorum” “çok birikti” “ artık katlanacak gücüm kalmadı” gibi cümlelerdir bunlar. Bu cümleler ise yüksek beklenti ve aşırı katılığın hâkim olduğu evliliklerde görülür. Karşı tarafın isteği, yorgunluğu, duygusallığı, beklentileri ve düşünleri yok sayılır ve kendi istekleri ve kendi dogmaları ön planda tutulur. Bu tip evlilikler “ölü” evliliklerdir. Karşısında ki kişiyi tamamen kendisine hizmet etmek, bakmak, ihtiyaçlarını karşılamak vb. şekillerde konumlandırmışlardır. Bu evlilikler ataerkil toplumda sık rastlanır ve ölü evlilik olarak adlandırılır.
- EVLİLİĞİ OYUN SANMAK
Bizim toplumumuz da evlilik, toplumsal gereklilik ve vakti gelen kutsal eylem olarak görülür. Ev araba kadın/ erkek ve sonrasında çocuk olarak sıraya konulur. Ya da bunun tam tersi de olabilir durum. Kadın/erkek sonra ev, araba, çocuk gibi sanki sıraya konmuş bir şekilde yaşamamız beklenir. Bu şekilde süregelen evlilikler sağlıksız evliliklerdir. Evlilik sonlanmasa dahi mutsuz kargaşa içinde evcilik oyunu oynanan evlilikler.
- AİLE BASKISI ve HAD BİLMEME
Evliliklerin çoğu, ebeveynlerini arzularını hayallerini gerçekleştirmek üzere yapılır. Hatta çocuk bile ebeveynlerin torun arzularını gidermek için gerçekleştirilen eylemlerdendir. Oysa tüm bunlar kişilerin istek ve arzularına göre gerçekleşmesi gereken arzu ve isteklerdir. Bir önceki madde de anlattığım olay sıralamayı gerçekleştirmek için çocuklarıyla vakit geçirmeyen anne babalar, ailesinin müdahalesin de evliliklerini sürdüren kişiler aynı şeyi çocuklarına da yapmaya kalkışırlar ve tüm bunları kendilerine hak ilan ederler.
Anneler ve babalar kızlarına ya da oğullarına uygun kişileri değil kendilerine uygun kişiler ile evlilik yapmaları konusun da zorlarlar. Bu tip evliliklerin sağlıksız olduğu aşikârdır. Eğer onların istemediği ve ya uygun görmediği kişiler ile evlilik yaparlarsa bir ömür çekilmez ve mutsuz hale gelir. Kendi tecrübeleri altında çocuklarını sürekli yönlendirme, yönetme isteği altında yaşarlar. Bu tip müdahale ve öz saygısı olmayan ortamlarda yaşanan evliliklerin sonuçları maalesef mutsuz son, psikolojik sorunlar ile son bulur.
- BİRLİKTE VAKİT GEÇİRMEME
Birlikte zaman geçirmemek eylemi de evliklerin bitmesine, kişilerin birbirlerinden soğumalarına, uzaklaşmalarına sebep olur. Kişiler, gün içeresinde yoğun bir koşturma da oldukları için, kendi özel saatlerinde birlikte paylaşım yapmak ya da o ortamı yaratmak isteyebilirler. Bu birlikte film izlemekten tutunda, birlikte uyumak bazen hiç konuşmadan oturmak bile bu isteklerin içerisine girebilir. Bu eylemler ile birbirlerini sevmeye hatta merak etmeye konuşmaya ihtiyaç duyup evlilik süreçlerini canlı tutarlar, ama sürekli ayrı kalan yalnız kalamayan çiftler ise birbirlerini aynı evin içersin de dahi unutabilirler.
Öz saygınızı koruyun, haddinizi, sınırınızı aşmadan yaşayın. Karşınızda ki kim olursa olsun düşüncelerine saygı duyun ve eleştirmeyin. Doğrular yanlışlar “kime ve neye” göre olarak değişirler. Evlendiğiniz kişileri KADIN/ERKEK fark etmeden kendinize köle olarak görmeyin. Sadece sizin ve sizin sevdiklerinizin doğrultusun da yaşamaları için zorlamayın.
Unutmayın!
Kendi benliği olmayan kişiler başka benlikler ile yaşayan kişiler mutsuz olmaya mahkûmdur.