Günlük yaşantımızda zaman zaman eleştiri ve yargılama yardımcı ve yapıcı olabilir. Fakat çoğu zaman, yapılan eleştiriler kişiyi yıpratıcı ve zarar verici yönde gerçekleştirilir. Gerçekleşen eleştirilerde ise; yargılama, eleştirme yoluyla kendi negatifliğini, kendi güvensizliğini başka insanlara eleştiri yoluyla empoze ederler.
Sonuç olarak incelediğimizde ise hepimiz birilerinin duygusal kurbanı olup kendimize ve kendi benliğimize zarar veriyoruz. Ayrıca bu tip olayların psikolojik boyutunu incelediğimiz zaman ise bilinçaltına yerleşen ve nerde ne zaman dışa vuracağı belli olmayan canlı bir bombayı kişilere yüklemiş oluyoruz. Eleştiri mekanizmasını anlamak bu şablonun nasıl işlediğini fark etmemize ve daha detaylara inmemize yardımcı olacaktır.
Bu yazımda sizlere, alt şablonun nasıl sıralandığını, psikolojik boyutlarını ve bunu nasıl yenmemiz gerektiğini anlatacağım.
- AŞAĞILIK HİSSİ
Bu tip insanlar sadece kişilerin kusurlarına odaklanırlar ve hadsizce eleştiride bulunurlar. Kişilerin geçmişlerine baktığımız da ise ünlü düşünür ADLER’İN tespiti ön plana çıkıyor. Bu kavram ise; bütün gelişme süresince ebeveyni ve genel dünyayla ilgili yetersizlik duygusu hissettiğidir.
Bu kişiler kendilerini üstün hissedebilmek için diğer kişileri, kendi benliğinde kurduğu dogmalarla eleştirip, yargılarlar. Sebepsizce kendilerini güçlü ve üstün hissetmek için bilinçsizce aşağılık hislerini gizleyen bu kılıfı gözlerine ve duygularına örterler. MİGEL’in de dediği gibi ; “Kollarında kas olmayan insanlar, bu eksikliği dilleri ile telafi eder”
- KORKAKLIK VE İNTİKAM
Çözülmemiş, affedilmemiş, dile getirilmemiş durumlarda çoğu zaman intikam duygusu devreye girebilir. Bu tip rasyonel dogmalarda, kişileri gerçekleştirdikleri eylemler için cezalandırma, utandırma, toplumda karalama amacı ile eleştirilere yöneliriz.
Daha önceden manevi, duygusal biçimde yara aldığımız kişilerle, yüz yüze konuşma cesaretimiz olmadığında, belki sinir bozukluğu belki de travmatik duygularla öfkemizi ve acımızı yatıştırmak için yıkıcı eleştirilerde bulunuruz.
- KENDİNİ SEVMEME ve KENDİNDEN MEMNUN OLMAMA
Kişileri eleştirmemizin en büyük nedenlerinden biri ise onlarda var olanların bizlerde olmamasıdır. Çünkü bu kişiler bizlerin eksikliklerimizi tamamen yansıtırlar. Eleştiri yaparken sadece karşıdaki kişinin hatalı olduğunu ve sorunun sadece karşıda ki kişide olduğunu düşünerek beynimiz de bulunan küçük lopları kandırma eylemine sokarız. Başkalarının kusurlarını ararken, kendimizi incelemeyi unutup, onların kusurlarının bizimkilerden fazla olduğuna inanırız.
Yani aynı şeyleri defalarca eleştirerek kendimiz hakkında hoşumuza gitmeyen şeyleri yansıtmış oluruz. Kusurlarımızı kabul etmez ve bu eksiklikleri başkalarında aramaya çalışırız. Kıskanç insanlar en büyük eleştiri üreticisidir, bu kişiler için akraba çocuk arkadaş fark etmez herkese bir eleştirileri vardır. İnsanlar karşısında aşağılık hissine kapıldıklarında eleştiriyi bir savunma mekanizması olarak kullanırlar. Diğer kişilerin niteliklerini küçültüp, kusurlarını ise büyütürler. Sürekli insanların hatalarını, kusurlarını izlerler ve aynı dogmalardan sohbet ederler, asla öz eleştiri yapmazlar günlerini, enerjilerini başkalarını yargılamaya, eleştirmeye, kendi travmatik duygularını emir kipleriyle kullanarak başkalarını, çocuklarını, eşlerini yargılamak için harcarlar. Kendilerini görmeden başkalarını görürler çünkü görecekleri şeylerden çok korkarlar.
- KONUMUN veya GRUBUN PARÇASI OLMA İHTİYACI
Bazen insanları sosyal konumları, sosyal ilişkileri nedeniyle de eleştiririz. Araştırmalar sonucun da ise bir grubun veya bir konumun parçası olabilmek için başka gruptaki insanları eleştiririz. Bu eleştiri aitlik duygumuzu güçlendirir ve insanları o gruptan o konumdan olduğumuzu başkalarını ikna eder.
Bir konuda uzman olduğumuzu veya tamamen o konuyu bildiğimizi düşündüğümüzde, kendi otorite konumumuzu ne kadar bildiğimizi ve onayladığımızı göstermek için başkalarını eleştirmeye başlarız. Bu durum ise yine öz güven eksikliği ve hayranlıktan kaynaklanmaktadır.
- EGOİZM ve NARSİSİZM
Egolu, ego dolu insanlar tek bir konu da bilgi sahibi olduklarını savunmazlar aksine her şeyin en doğrusunu, en iyisini, en mükemmelini yaptıklarını söylerler. Hayatta ki tüm iyiler onların sayesin de varmış gibi davranırlar, onsuz yapılan her şeyin kötü olduğunu söylerler, kendileri olmadan insanların bir şeyler gerçekleştireceğine asla inanmazlar. İstedikleri ya da onların doğrularına ters olan eylemler gerçekleştirdiğiniz de sizleri eleştiri yağmuruna tutarlar. Bazen narsist bir hisle başkalarının bizlerin emirleri altında olması gerektiğini, ben ne dersem o olur dogmasıyla hareket etmeleri gerektiğine inanırız. Böyle durumlarda küçümsemek ve o kişilerin kendilerini kötü hissetmesi için eleştiriye başvururuz aynı zamanda bu tip insanlar konuşmaları ve cevapları ile de insanların kendilerini kötü hissetmesini sağlayabilirler.
ELEŞTİRİYE KARŞI NE YAPMALI
Eleştiri daima hayatımızda kendini gösterecektir. Bununla baş etmek için STAMATEAS’ın “ üç üçte bir kuralı” uygulanmalıdır.
Üçte biri bizi seven insanlar, diğer üçte biri ise bizden nefret eden insanlardan oluşur. Üçüncü üçte biri ise bizi tanımadıkları halde hakkımızda fikir sahibi olduğunu düşünen insanlardır. Bu üç gruba dikkat ederek yaşamak zorundayız.
Diğer bir çözüm ise; uzaklaşmak ve mesafe koymaktır.
Eleştirinin zehirli bir salgına dönüştüğü ortamlarda insanlar, boşanmalardan tutun da aile içi kavgalara, istifalara kadar gidebiliyorlar ve bu insanlar depresyon, bunalım, panik atak gibi psikolojik rahatsızlıklara yakalanıp kendilerini unutabiliyorlar. İşte tam da böyle ortamlarda uymanız gerek tek temel kural var; negatif insanlardan uzaklaşın ve kendinizi koruyun. Çünkü negatif varlıklar insanları zehirlemek için vardır. Bu insanlar mutlu olamazlar, kendilerinin yaşadığı mutluluk kadar mutlu olmanızı isterler, kendi kuralları ile yaşamanızı isterler eğer karşı çıkarsanız negatiflikleri, küsmeleri tavırları, eleştirileri ile hayatı size zindan ederler. Yapılacak en akıllıca eylem ise “mesafenizi” korumaktır.
“ Eleştiriden uzak durmak için hiçbir şey yapmayın, hiçbir şey söylemeyin, hiçbir şey olmayın”
ELBERT HUBBART
GÜZEL GÜNLERE…