Siz hiç bir gazetecinin, köşe yazarının ya da habercinin koşulsuz herkes tarafından sevildiğini ya da alkışlandığını gördünüz mü?
Göremezsiniz! Sebebine gelecek olursak, hangi kanattan olursa olsun, her gazete haber metnini aynı ajanstan bile almış olsa, kendi politikasına göre başlıklandırır ve amiyane tabirle -rekabet gereği- “habere takla attırır.”
Gazetecilik mesleğinde herhangi bir hakikate tek pencereden bakılmadığı gibi, hakikatin kendisi de yine “yayın politikasına” göre rahatlıkla tahrif edilebilmektedir.
Her gazetenin yayın politikası, çizgisi, sahiplik yapısı, “ilkeleri”, “etik değerleri” değişiklik gösterir.
Üstüne ülkemizdeki sansürü, otosansürü, gazetecilerin üzerindeki baskıların boyutlarını, medyadaki sahiplik yapısının dönüşümünü, hegemonyanın yapısını da ekleyecek olursak, gündeme düşen bir haber her gazete tarafından farklı lanse edilir, ettirilir.
Demokratik ülkelerde polisler, gazeteciler ve olayların aktarıcılığını üstlenen çalışanlarla genel olarak işbirliği içindedir.
Bizde ise bu durum tersine işlemekte olup, gazetecilerimiz ne yazık ki şiddete maruz kalmakta ve bu yönde her nedense hiçbir yaptırım uygulanmamaktadır.
İktidar ve yargımız “gazetecilik suçtur” tabirini dile getir(e)mediğinden olsa gerek, gazeteciliğin sınırlarını kendi belirlemektedir.
“Medya Etik Kurulu”nun belirlediği 30 maddelik “Gazetecilik Meslek İlkeleri”nin tek kelimelik özeti “etik” olmaktan geçmektedir.
Tek başına Türkiye’de basın tarihi ve gazetecilik alanında bir külliyat oluşturmuş olan Hıfzı Topuz’un “Özgürlüğe Kurşun” adlı kitabındaki “Bütün dünyada sistem hep aynı. İktidardaki güçler kendilerine karşı gelenleri türlü yollarla susturmaya ya da yok etmeye çalışıyor.” şeklindeki ifadesi geçmişten günümüze işlenen gazeteci cinayet nedenlerini net olarak ortaya koymaktadır.
Hasan Fehmi Bey (06.04.1909), Ahmet Samim (19.07.1910), Zeki Bey (10.07.1911), Şair Hüseyin Kâmi (1912), Silahçı Tahsin (27.07.1914), Krikor Zohrab (1915), Diran Kelegyan (13.08.1915), Hasan Tahsin (15.05.1919), İştirakçi Hilmi (1922), Ali Kemal (1922), Hikmet Şevket (1930), Sabahattin Ali (1948), Adem Yavuz (27.08.1974), Ali İhsan Özgür (21.11.1978), Cengiz Polatkan (01.12.1978), Abdi İpekçi (01.02.1979), İlhan Darendelioğlu (19.11.1979), İsmail Gerçeksöz (04.04.1980), Ümit Kaftancıoğlu
(11.04.1980), Muzaffer Feyzioğlu (15.04.1980), Recai Ünal (22.07.1980), Mevlüt Işık (01.06.1988), Seracettin Müftüoğlu (29.06.1989), Sami Başaran (07.11.1989), Kamil Başaran (07.11.1989), Çetin Emeç (07.03.1990), Turan Dursun (04.09.1990), Gündüz Etil (1991), Mehmet Sait Erten (1992), Halit Güngen (18.02.1992), Cengiz Altun (25.02.1992), İzzet Kezer (23.03.1992), Bülent Ülkü (01.04.1992), Mecit Akgün (02.06.1992), Hafız Akdemir (08.06.1992), Çetin Ababay (29.07.1992), Yahya Orhan (09.08.1992), Hüseyin Deniz (09.08.1992), Musa Anter (20.09.1992), Yaşar Aktay (09.11.1992), Hatip Kapçak (18.11.1992), Namık Tarancı (20.11.1992), Uğur Mumcu (24.02.1993), Kemal Kılıç (18.02.1993), Mehmet İhsan Karakuş (13.03.1993), Ercan Gürel (20.05.1993), İhsan Uygur (06.07.1993), Rıza Güneşer (14.07.1993), Ferhat Tepe (28.07.1993), Muzaffer Akkuş (29.09.1993), Nazım Babaoğlu (12.03.1994), Erol Akgün (1994), Seyfettin Tepe (28.08.1995), Metin Göktepe (08.01.1996), Kutlu Adalı (08.07.1996), Selahattin Turgay Daloğlu (09.09.1996), Reşat Aydın (20.06.1997), Abdullah Doğan (13.07.1997), Ayşe Sağlam Derince (03.09.1997), Ünal Mesutoğlu (08.11.1997), Mehmet Topaloğlu (1998), Ahmet Taner Kışlalı (21.10.1999), Hrant Dink (19.01.2007), İsmail Cihan Hayırsevener (19.12.2009), Nuh Köklü (17.02.2015), Mustafa Cambaz (15.07.2016) ve daha nice gazeteciler cinayete kurban gittiler.
Hangi sebeple ve nerede olursa olsun hiçbir gazeteci, daha doğrusu hiç kimse mesleğinden dolayı öldürülmeyi, haince, hunharca katledilmeyi hak etmez.
Kaybettiğimiz bütün gazetecileri ve ilk Türk kadın gazeteci, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin tek kadın üyesi olan Selma Rıza Feraceli’yi de saygı ile anıyorum.
Hiçbir gazetecinin düşüncelerine ve kelimelerine pranga vurulmamalı ve her kalem özgürce yazmalı, susmamalı, susturulmamalıdır.
“Dünyanın en büyük gazeteci hapishanesi Silivri Cezaevi ”nde tutuklu ve hükümlü bulunan gazetecilerin özgürlüklerine kavuşacağı ve yeniden özgürce yazabilmeleri temennisi ile “10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü” kutlu olsun.