Cumhuriyet’in 3. kuşak bir emanetçisi ve sade bir vatandaş olarak gelecek nesillerin de neden Cumhuriyet’imize bu denli sahip çıktığımızı kendimce anlatmak isterim.
Her ne kadar Arapça kökenli bir kelime de olsa, “Cumhuriyet”, sadece Türkiye’ye özgü bir kavram olup, “bütün halkın idaresi” anlamını taşıyan ve esasen demokrasi anlayışının da gelişmiş şeklidir.
Özellikle I. Dünya savaşı sonrasındaki yorgun ve bitap düşen ülkemiz her ne kadar Çanakkale ve Kutu’l-Ama-re’yi kazanmış da olsa, aynı yılın sonunda imzalanan Mondoros Mütarekesi (30 Ekim 1918) sonucunda işgal kuvvetlerinin keyfine bırakılmış oldu.
İşgal kuvvetlerinin saldırılarına dayanamayan Türkiye’de çeteleşmeler oluşmaya başlamıştı ve herkes kendi toprağını kılıç sallayarak koruma altına almaya çalışıyordu ve bu da doğal olarak bir çokbaşlılık yaratıyordu.
Mustafa Kemal Paşa’nın adı aslında tam da bu dönemde duyuldu.
Mustafa Kemal, Bitlis ve Filistin cephesine adını başarılarıyla yazdırmış ve bu ülkeyi gelecekte yoktan var edecek olan genç bir kurmaydı.
Bu ülkedeki Cumhuriyet kavramı sadece 23 Nisan, 19 Mayıs, 29 Ekim tarihlerinden ibaret olmamıştır.
Ülkedeki kurtuluş günlerinin tam listesine T.C. Başbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü’nden ulaşmanız mümkün olacağı gibi belli başlı birkaç tarihi de paylaşmak isterim sizlerle.
21 Kasım 1913 Edirne, 8 Ağustos 1916 Bitlis, 30 Nisan 1917 Muş, 13 Şubat 1918 Erzincan, 21 Şubat 1918 Bayburt, 24 Şubat 1928 Trabzon, 2 Mart 1918 Rize, 12 Mart 1918 Erzurum, 2 Nisan 1918 Van, 15 Nisan 1918 Ağrı, 22 Nisan 1928 Hakkâri, 12 Şubat 1920 (Kahraman)Maraş, 11 Nisan 1920 (Şanlı)Urfa, 30 Ekim 1920 Kars, 21 Kasım 1920 Mardin, 7 Mart 1921 Artvin 15 Şubat 1921 Gümüşhane, 23 Şubat 1921 Ardahan, 21 Haziran 1921 Sakarya ve Zonguldak, 28 Haziran 1921 İzmit, 19 Temmuz 1921 Yalova, 7 Aralık 1921 Kilis, 25 Aralık 1921 Gaziantep, 5 Ocak 1922 Adana, 27 Ağustos 1922 Afyon, 30 Ağustos 1922 Kütahya, 1 Eylül 1922 Uşak, 2 Eylül 1922 Eskişehir, 6 Eylül 1922 Bilecik ve Balıkesir, 7 Eylül 1922 Aydın, 8 Eylül 1922 Manisa, 9 Eylül 1922 İzmir, 11 Eylül 1922 Bursa, 10 Kasım 1922 Kırklareli, 13 Kasım 1922 Tekirdağ, 26 Kasım 1922 Çanakkale-Gelibolu, 6 Ekim 1923 İstanbul
Yukarıda sizlerle sadece illerin düşman işgalinden kurtuluş tarihlerini paylaştım.
Gelin görün ki Cumhuriyet öncesindeki Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkışını (19 Mayıs 1919), Havza Genelgesini (28 Mayıs 1919), Amasya Genelgesini (22 Haziran 1919), Erzurum Kongresini (23 Temmuz – 7 Ağustos 1919), Balıkesir Alaşehir Kongrelerini (26 Temmuz – 25 Ağustos 1919), Sivas Kongresini (4 – 11 Eylül 1919) unutmamalıyız.
Ayrıca 1 Kasım 1922’de Saltanatın kaldırılmasını, 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet’in İlanını, 1923 İzmir İktisat Kongresini, 3 Mart 1924’te Halifeliğin Kaldırılmasını, 20 Nisan 1924’te Anayasasının Kabul Edilmesini, 1924 – 1937 Mecellenin (İslami özel hukuk kuralları kodeksi) Kaldırılması, 1924 Teşkilatı Esasiye Kanununu, 1924 Şeriyye Mahkemelerinin Kapatılmasını, Mart 1924’te Öğretimin Birleştirilmesini, 9 Ağustos 1924’te Çok Partili Hayata Geçiş Denemelerini (Cumhuriyet Halk Fırkasının Kurulması), 1925 Çiftçinin Özendirilmesini, 1925 Örnek Çiftliklerin Kurulmasını, 1925 Tarım Kredi Kooperatiflerinin Kurulmasını, 17 Şubat 1925’te Aşar (Öşür) Vergisinin Kaldırılmasını, 25 Kasım 1925’te Şapka kanununu, 30 Kasım 1925’te Tekke ve Zaviyelerin Kapatılmasını, 1925 – 1935 Takvim, Saat ve Ölçülerde Yapılan Değişiklikleri, 1926 – 1934 Türk Kadınının Medeni ve Siyasi Haklarına kavuşmasını, 17 Şubat 1926’da Medeni Kanunun Kabulünü, 1926 Türk Ceza Kanununu, 1926’da Maarif Teşkilatı Hakkında Kanununu, 1926’da Medreselerin Kapatılmasını, 1 Temmuz 1926’da Kabotaj Kanununu, 28 Mayıs 1927’de Sanayi Teşvik Kanununu, 1 Kasım 1928’de Harf Devrimini, 24 Kasım 1928’de Millet Mekteplerinin Açılmasını, 1928’de Güzel Sanatlarda Yapılan Yenilikleri, 1931’de Türk Dil ve Tarih Kurumlarının Kurulmasını, 1933 – 1937 I. ve II. Kalkınma Planlarını, 1933’teki Üniversite Reformunu, 21 Haziran 1934’teki Soyadı Kanununu, 26 Kasım 1934’te Lâkap ve unvanların kaldırılmasını, 3 Aralık 1934’te Kılık ve Kıyafette Değişiklikleri, 1935’teki Ticaret ve Sanayi Odalarının Kurulmasını, 1935’te Yüksek Ziraat Enstitüsü’nün Kurulmasını kapsayan devrimlerle ülkemizin çağdaşlığa taşınmasındaki payını da unutmamalıyız.
Sonuç itibari ile kurtuluşumuz ve bağımsızlığımız için verilen savaş, bugünkü ötelenmeyi kesinlikle hak etmiyor.
Bugün özgürce kendimizi ifade edebiliyor, farklı siyasi görüşlere rağmen söz sahibi olabiliyor, en başta kadın olarak 5 Aralık 1934’ten beri seçme ve seçilme hakkını ilk dünya ülkesi olarak kullanabiliyorsak, Mustafa Kemal ATATÜRK’e olan minnetimizi kuru kuruya sadece milli günlerimizde anarak değil, gençlerimize O’nu unutturmayıp, Atatürk ruhunu doğru biçimde öğretmeliyiz.
Zorlu mücadelelerle kazanılmış değerlerimizin sabun misali elimizden kayıp gitmesine izin vermemeli, bu değerlerimize sarılarak, modern çağımıza uygun şekilde geliştirerek sahip çıkmalıyız.
Unutmamalıyız ki başka “CUMHURİYET” yok.