“Manisalı Gençler” ya da “Manisalı Gençler Davası” veya “Manisa Davası” başlıklarından birini hatırlayanlar vardır mutlaka.
Yine de zihinlerinden silinenler için hatırlatmakta fayda var.
14 ile18 yaşlarında ve aralarında ortaokul öğrencisi de olan bir grup yeni yetme gençten bahsediyoruz.
Daha büyük olanları ise Anadolu Lisesi’nde okuyan başarılı ve okullarında gitar çalıp şarkı söyleyen aktif gençler.
Aralarında elbette yoksul olanları da var…
İçlerinde üniversite sınavına hazırlık döneminde gençlerinde de olduğu bu grup, 26 Aralık 1995 gecesi bir doğum günü partisi dönüşünde, metruk bir tren istasyonuna girmiş. Çocuklardan biri yerden aldığı kiremit ile istasyondaki kullanılmayan bir yük vagonuna “Paralı Eğitime Hayır!” ve “Halklar Kardeştir” sloganlarını yazıyor.
Hangi niyetle yazıldığı bilinmez ama gencecik çocukların yazdıkları bu sloganlar sonucu 16 genç gözaltına alınmış ve Manisa Emniyet Müdürlüğü’nde 11 gün boyunca cinsel tacize uğrayıp, vücutlarına elektrik verilmiş ve ağır işkence altında ifadeleri alınmıştı.
Aynı günlerde, 8 Ocak 1996 tarihinde gözaltında iken polisler tarafından darp edilerek öldürülen gazeteci Metin Göktepe’nin davası da gündeme oturmuştu.
Sözün özü, bu süreç gözaltında işkencenin rutin olduğu bir dönemdi ve basın ilk başta bu olaya ilgisiz kalsa da işkencenin detaylı şekilde belgelemesinin sonucunda dava hem ulusal hem de uluslararası medyanın gündemine oturmuştu.
Gözaltına alınıp o işkencelere maruz kalan o 16 gençten biri de Hüseyin Korkut’tu ve Hüseyin, yaşadıklarını “Ateş Manisa’ya da Düştü” başlıklı bir kitapta kaleme aldı.
Söz konusu kitapta:
“Ülkemin her karakolunda, bu ülkenin gençlerinin işkence çığlıkları var.
Neden ve nasıl işkenceyi onaylayan bir toplum haline getirildik?
Binlerce insanın işkence gördüğü bir ülkede nasıl olur da işkenceciler milli bir gururla alkışlanır, işkence görenler horlanır, aşağılanır?
Yargısız infazların, kayıpların, işkencelerin sıradanlaştığı ve toplumsal onay gördüğü bir ülkede hangi vicdandan, hangi adaletten bahsedilebilir ki?
Yaşanılması gereken tüm iyi niyetlerimizi sorguya çekmeyi iş edinmişlerin, büyük bir iştahla ovuşturdukları ellerine teslim edildiğimizde kimimiz henüz on altı, kimimiz on sekiz, kimimiz yirmili yaşlardaydık. Gerçek yaşlarımızı alıp ellerimizden, ağır ifadeleri eklediler yüzümüze.” gibi haklı sorgulamalar ve çığlıklar yer alıyor.
Dünden bugüne neler değişti?
İç güvenlik reformlarının artması sonucunda son hızla bir polis devletine dönüşen Türkiye’de olumlu yönde değişiklikten söz etmek nerede ise imkânsız.
Gün geçmiyor ki medyada polis şiddetine maruz kalan, yaralanan hatta ölümlerle sonuçlanan haberler çıkmasın.
Medyaya yansımayanlar ise cabası!
Manisalı Gençler davasının yıldönümünde siyasi görüş ayırt etmeksizin hiçbir işkencenin haklı gösterilemeyeceği hatırlanmalıdır.
“Hürriyet olmayan bir memlekette ölüm ve izmihlal (yok oluş) vardır. Her terakkinin ve kurtuluşun anası hürriyettir.”
(Mustafa Kemal Atatürk)