Çağlanın kilosu 350 Liradan satılıyor ve esnaf etiketin üzerine de bu fiyatların kendilerinden kaynaklanmadığını ifade edebilmek için, “maalesef” ibaresi ile “yarım 175 🙁” yazdı.
Yani Marmaris Datça’dan gelmekte olan çağlanın kilosu 350 Lira, eriğin kilo fiyatı ise 4 bin TL, tane fiyatı ise 33 ile 40 Lira arasına geliyor.
Kısacası, çağla veya erik yemek bir rüya haline geldi maalesef.
Keşke “maalesef” sözcüğü ile başlayan tek cümle çağla, erikten ibaret olsaydı…
Bu konuda örnek olacak düzinelerce başlık sıralamak mümkün.
Bu baslıklardan bir tanesi, “kademeli emeklilik” konusu.
Kademeli emeklilik isteyen vatandaştan çalışmaları istendi, çalıştılar.
Prim ödemeleri istendi, ödediler ve sonuçta emekli olamadılar.
Peki neden emekli olamadılar?
Sadece “1 gün” farkı ile işe geç girdikleri için vatandaşa “17-20 yıl bekle” denildi ve maalesef kademeli emeklilik hakları gasp edildiği için emekli olamadılar!
Diğer yanda ise emekli olacağı zaman kimseye “eyvallah” etmemek için bir zamanlar sınavla devlet memuru olanlar, bugün maalesef yılların karşılığını alamamaktalar.
Yetmezmiş gibi emekli ikramiyesine yapılan bin Liralık zamla emeklileri paraya boğmuş edası ile Sayın Cumhurbaşkanının “daha ne olacak!” çıkışını da duydu. maalesef bu vatandaşın kulakları…
Başka bir maalesef örneği ise emeklilere şehirlerarası otobüs ile TCDD trenlerinde sağlanan indirimler kaldırılması oldu.
Kimlik kartlarımız bile maalesef gayrimenkul uzmanları(!) ile 40-50 bin Dolara sığınmacılara, kara para aklayıcılarına satıldı ve satılıyor.
Kadınların, çocukların ve hayvanların göz göre göre katledildiği; düşünenlerin, konuşanların ve yazanların susturularak cezalandırıldığı bir ülkede yaşıyoruz maalesef.
Adalet terazisinin dengesinin şaştığı Türkiye’de hak yerini bulmadıkça maaleseflerimiz de son bulamayacaktır.
AK Parti eski milletvekili Mehmet Metiner, Atatürk’ü örnek göstererek Öcalan için “ne var yanlış bir şey değil ki o, yani PKK’nın kurucu önderi kim Abdullah Öcalan yani Atatürk için de önder dediğimiz için artık ‘önder’ kelimesini başkaları için kullanmayacak mıyız?” sözleriyle Mustafa Kemal Atatürk ile Öcalan’ı aynı cümle içinde kullanarak maalesef halkın milli duygularıyla oynama cesaretini gösterebiliyor.
Yine maalesef unutmamamız gereken Sayın Erdoğan’ın yargı süreçlerindeki tutumlarıdır.
Hatırlayalım:
- 2008’de dönemin CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ile o dönem başbakan olarak görev yapan Erdoğan arasında Ergenekon davası polemiği yaşanmış ve Baykal, o dönem “hukuksuz” olarak nitelediği Ergenekon davaları için kendisini avukat olarak nitelerken Erdoğan ise 15 Temmuz 2008’de “Ben bu davanın savcısıyım” demişti.
- 2014’te Twitter (X) yasağına ilişkin AYM tarafından verilen hak ihlali kararına da Erdoğan, “Bu kararı tanımıyorum, saygı da duymuyorum” diyerek müdahale etmişti.
- “AİHM’nin Kavala’yla, Demirtaş’la, şununla, bununla ilgili aldığı kararları tanımıyoruz. ‘Yok’ farz ediyoruz.” demişti.
- Can Atalay ile ilgili kararı da tanımamıştı maalesef.
İktidarın kayyum karnesindeki yolsuzluk, usulsüzlük ve yasaklarını, imar kirliliklerini saymıyorum bile.
…ve insanlık adına kimse bir şey yapmıyor çünkü her şey halkın gözünün içine sokularak “sözde” yapılıyor(muş) gibi davranılmaktadır maalesef.
Doğayı savunan, ağaçlara sarılan, hayvanlara barınak yapan, öğrenci okutan, çocuk sevindiren, zorda olana el uzatan, kadınlara ve dünyaya saygılı davranan “insan gibi insan” kaç kişi kaldı?
Sonuç olarak “sosyal devlet” olmaktan çok uzaklaştırılan toplum, maalesef ağlamaya mahkum ediliyor.
William Shakespeare’in “Ne adaletsiz bir dünya: Kimi günahları ile yükseliyor, kimi iyilikleri ile kaybediyor ” sözü ile yazımı noktalıyorum.
İyiliklerin kazanacağı bir dünya temennisi ile…
askimtan@gmail.com