Dünyada her gün tam yirmi beş bin insan açlıktan ölüyor ve şimdi dünyayı ele geçirmekte olan pandemi salgını ile her gün insanlar COVID-19 nedeni ile ölüyor.
Gece yarısına iki saat kala otuz Büyükşehir ve Zonguldak için açıklanan “Sokağa Çıkma Yasağı”nın yarattığı kaosa karşılık İçişleri Bakanı “Önceden ilan etsek, daha çok panik oluşurdu” şeklinde açıklamasına işin doğrusu gülmeli mi, ağlamalı mı yoksa inanmalı mı sizce?
Büyükşehir Belediye Başkanlarının dahi televizyonlardan öğrendiği sokağa çıkma yasağının açıklamasının hemen ardından oluşan sosyal mesafesiz ekmek kuyruklarındaki sözlü tartışmaların sonrasında çıkan kavgalar pandeminin gerçekten pik noktasının fitilini 10 Nisan 2020 tarihi itibari ile ateşlemiş oldu.
Saat 22:00-24:00 arasında cereyan eden bu panik havası, halkın güven duygusunun ne kadar sarsıldığının net bir tablosu idi.
Bir kişinin üç kişiye, üç kişinin 9 kişiye bulaştırdığı korona virüsü için bir aydır verilen mücadele, iki saat içinde halkın marketlere ve fırınlara hücum etmesi ile bütün süreci geri döndürdü.
O iki saat, virüsü o güne kadar kapmayanların kapması ile sonuçlanmış ve 11 Mart’tan beri baskılamaya çalışılan karantina çalışmalarının tümünü boşa çıkarmış oldu.
Bu da 10 Nisan 2020 tarihi itibari ile yeni bir karantina dönemine girilmesine neden oldu gibi görünüyor.
- Nisan tarihi bir parametre olarak kabul edilirse;
- Toplam vaka sayısı 47.029,
- Toplam vefat sayısı 1.006,
- Toplam yoğun bakım sayısı 1.667
- Toplam entübe hasta sayısı 1.062
- Vefat sayısı ise 98 kişi idi.
Yukarıdaki rakamlar10 Mayıs 2020 ile karşılaştırılacağında katlanarak çoğalmaması boş bir umut mudur?
Küresel bir problem olan bu hastalığın makam, mevki ve yaş ayırmaksızın herkesi risk altına aldığı unutulmamalıdır.
Bu türdeki krizlerde toplumsal kısıtlamaların en başta iletişim ve güven duygusu vererek hatasız olarak hayata geçirilmesi esas olmalıdır.
Verilen bu karar her ne kadar yerinde bir karar olsa da bunun sürpriz bir şekilde duyurulması yönetimin hatasıdır.
Bahane edilen havaların güzelleşmesi ise, günümüzde uygulanan her türlü aplikasyondan on beş günlük hava tahminlerini almak mümkün olduğuna göre bu kararın son dakikada apar topar ve sadece iki gün için verilmiş olması sorgulanmalıdır.
Toplumun pandemiden öte psikolojisini bozan yönetim, halkı bilinçlendirmeyen sistem, her olayda kendi cebini halkın sağlığından önce düşünen kapitalizm, bu sisteme asla laf etmeyen din, sadece hakim sınıflar için yapılan politikaların da sorgulanması gerekmez mi?
Yönetimin en büyük hatalarından biri de halkına kriz eğitimi vermemiş olmasıdır.
İçinde bulunulan bu durum, afet yönetimini bilmemekten kaynaklanmaktadır ve halkın davranışı da afete karşı bilinçsizliğin ifadesidir.
Dayanışmanın her türü siyasi kimliklerden arınarak yapılmalıdır.