Değerli okurlar, araştırırken keyif aldığım kadar sizlerin de okurken keyif alacağınızı düşündüğüm “Türk Tarihindeki İlk”ler olan kadınlarımızı konu eden yazı dizisine kaldığımız yerden devam ediyorum.
- İlk Kadın Gazeteci: Selma Rıza Feraceli (1872-1931)
Selma Rıza, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin tek kadın üyesi, Hilal-i Ahmer Cemiyeti genel sekreteri, yazar ve Tanzimat döneminin “İlk Türk Kadın Gazetecidir”.
Selma Rıza Feraceli, 1898 yılında, 26 yaşında iken Jön Türkler‘in lideri olan ağabeyi Ahmet Rıza Bey’in yanına Paris‘e gitti. Ahmet Rıza Bey‘in yönetiminde Paris‘te yayımlanan “Meşveret Gazetesi”nin Fransızca eki “Mechveret Supplément Français” ve Türkçe olarak yayımlanan “Şura-yı Ümmet Gazetesi”nde kadınların sosyal ve kültürel yaşama katılımı konularında makaleler yazdı.
1908 yılında Meşrutiyetin ilanından sonra İstanbul‘a döndü ve İstanbul‘da da “Hanımlara Mahsus Gazete” ve “Kadınlar Dünyası” gibi önemli kadın dergilerinde yazmaya devam etti.- “İlk yaratılışta insan yokmuş… Evet yeryüzü daha rahattı. (…) İnsan kendi cinsine de esir!… Dine, şeriata, düzene, âdetlere de esir!… Esir!.. Her şeye esir!.. Bu hal nedir Ya Rab?!.. Kurtuluş yok mu? (…) Ah uçmak!.. Bu esaret zincirinden kurtulmak!… Özgürlük, Özgürlük!…”
Selma Rıza Feraceli, Uhuvvet, 1892 - Selma Rıza Feraceli, “Uhuvvet” (Kardeşlik) adlı romanını 1892 yılında, 20 yaşında iken yazdı ancak yayımlamadı.
“Uhuvvet” romanı, ilk kez 1999 yılında dili sadeleştirilerek Kültür Bakanlığı yayınları arasında yayımlandı.
- “İlk yaratılışta insan yokmuş… Evet yeryüzü daha rahattı. (…) İnsan kendi cinsine de esir!… Dine, şeriata, düzene, âdetlere de esir!… Esir!.. Her şeye esir!.. Bu hal nedir Ya Rab?!.. Kurtuluş yok mu? (…) Ah uçmak!.. Bu esaret zincirinden kurtulmak!… Özgürlük, Özgürlük!…”
TBMM Kürsüsünde Konuşan İlk Kadın Milletvekili: Nakiye Elgün (1880-1954)
Türkiye’nin “İlk Kadın Milletvekillerinden” biri olan Nakiye Elgün, 1880 yılında İstanbul’da doğmuştur. Annesi Zeliha Hanım, babası ise Sivaslı Gedikoğullarından Osmanlı sarayında memuriyetle görevli Mehmet Bey’dir. Nakiye Hanım’ın eğitim hayatı dört buçuk yaşında “Rehber-i Marifet Mektebi” adındaki özel bir okula gönderilmesi ile başlamıştır. İbtidai ve rüştiye (ilk ve orta) kısımları olan erkeklere yönelik bir eğitim kurumu olmasına karşın okulda eğitim gören az sayıdaki kız öğrenciden biri olmuştur. İlköğretiminin ardından o dönemde kadınlar için uygun görülen mesleklerin başında gelen öğretmenliği seçmiş ve Darülmuallimat’a (Kız Öğretmen Okulu) kaydolmuştur. Buradan 1900 yılında mezun olduktan sonra muallim muavini olarak okulda kalmıştır. Önce muallim daha sonra da müdür muavini olarak 1911 yılına kadar bu okulda görev yapmıştır. Gençlik yıllarından itibaren okul yöneticiliği konusunda tecrübe kazanan Nakiye Hanım’ın meslek hayatı yöneticilikle geçmiştir.
Eğitimciliğinin yanında sosyal faaliyetler içerisinde de yer almış ve zamanla toplum yararına çalışan cemiyetlerin çoğuna üye olmuştur. Onun cemiyet faaliyetleri 1908 yılında Halide Edip Hanım’ın öncülüğünde Meşrutiyet’in ilanından sonra kadın haklarını savunmak amacıyla kurulan cemiyetlerden ilki olarak kabul edilen Teali Nisvan Cemiyeti’nin kuruluşunda yer alması ile başlamıştır. Başkanlığını Halide Edip Hanım’ın yaptığı cemiyetin “katib-i umumisi” (genel sekreter) olmuştur.
Darülmuallimat’ta başlayan okul yöneticiliği 1911-1912 öğretim yılında açılan “İstanbul İnas İdadisi müdür muavinliğine” atanmasıyla devam etmiştir. Seçkin bir öğretmen kadrosuna sahip olan okulda Nezihe Muhiddin, Halide Edip, ressam Müfide Hanım gibi isimlerle birlikte çalışmıştır. Aynı zamanda 1912 yılında açılan Türk Ocağı’nın da “İlk Kadın Üyelerinden” biri olmuştur. Nakiye Hanım, Balkan Savaşı sırasında milli birlik ve beraberliği sağlamak için Müdafaa-ı Milliye Osmanlı Hanımlar Heyetinin düzenlediği Darülfünun Konferanslarına katılmış, Halide Edip, Fatma Aliye, Fehime Nüzhet hanımlarla birlikte konuşmalar yapmıştır. Ayrıca gönüllü olarak Teali ve Nisvan Cemiyeti’nin (Kadınların Durumunu Yükseltme Cemiyeti) Cağaloğlu’nda açtığı hastanede hem “yönetici” hem de “hastabakıcı” olarak görev almıştır.
Bu dönemde Nakiye Hanım, Evkaf Nezareti’ne bağlı vakıf okullarının ıslahı ile görevlendirilmiştir. Kısa sürede vakıf okullarının ıslahında elde ettiği başarılar nedeniyle 15 okulun yönetimi Nakiye Hanım’a verilmiştir. Halide Edip Hanım da bu okullarda müfettişlik yapmıştır. I. Dünya Savaşı sırasında “Suriye valisi” olarak görevlendirilen Cemal Paşa’nın burada Amerikan kolejlerine benzer modern okullar açmaya yönelik çalışmaların planlanmasında da görev almıştır. Nakiye ve Halide hanımların burada iki ay süren çalışmaları sonucunda Şam ve Beyrut’ta Türkçe eğitim veren modern bir kız öğretmen okulu ile çok sayıda ilkokul açılmıştır. Nakiye Hanım, Suriye’deki çalışmalarının ardından Satı Bey tarafından Feyziye Encümeni’nin desteğiyle “Yeni Mektep” adında kurulan özel bir okulda öğretmenliğe başlamıştır. Okul, 1917 yılında “Feyziye Mektebi” adı altında yeniden düzenlenmiş ve Nakiye Hanım da “okul müdürlüğüne” getirilmiştir.
- Bu arada Nakiye Hanım, İstanbul’daki kadın ve erkek ilkokul öğretmenleri tarafından 8 Mart 1918’de kurulan Muallimler Cemiyeti’nin de en etkin üyelerinden biri olup, 1919 yılında “Muallimler Cemiyeti başkanlığına” seçilmiştir. Cemiyetin yönetim kurulunda erkekler çoğunlukta olmasına rağmen bir kadın öğretmenin başkanlığa seçilmesi, o dönemin koşulları düşünüldüğünde dikkate değerdir. İngiliz işgali altındaki İstanbul’da “Muallimler Cemiyeti’nin başkanlığını” 10 Aralık 1920 tarihine kadar sürdürmüştür.
Nakiye Hanım, mütareke döneminde işgalleri protesto amaçlı yapılan miting çalışmalarında ön sırada yer almıştır. İzmir’in Yunanlılar tarafından işgalini protesto etmek için 21 Mayıs 1919’da Darülfünun’da öğretmenlerin katılımı ile yapılan toplantıda konuşma yaparak “kadınların vatan için ölmeye hazır” olduğunu haykırmıştır. Yine Sultanahmet Meydanı’nda işgalci güçlerin tüm engellemelerine rağmen 13 Ocak 1920’de yapılan protesto mitinginde “Muallimler Cemiyeti Başkanı” sıfatıyla bir konuşma yapmıştır. Konferans salonlarında konuşmaya alışkın olan Nakiye Hanım ilk defa binlerce kişinin katıldığı bir açık hava mitinginde halka hitap ederek kadınlara ve erkeklere Milli Mücadele için çağrıda bulunmuştur. Nakiye Hanım, mitinglerde yaptığı konuşmalarla işgalci güçlerin dikkatini çekmiş ve takibata uğramıştır. Mütareke yıllarında işgal altındaki İstanbul’dan Anadolu’daki direnişe destek vermiştir. İşgal kuvvetleri ile çevrelenmiş Feyziye Mektebi’nin bodrum katında sakladığı eşya ve mühimmatın Anadolu’ya gizlice gönderilmesi için Karakol Cemiyeti ile çalışmıştır. Ayrıca İstanbul’dan Anadolu’ya kaçanların ailelerine mümkün olduğu kadar bakmak ve şehit ailelerine yardım etmek için burada Şehit Ailelerine Yardım Cemiyeti adıyla bir cemiyet kurmuştur. Şehit ailelerine maaş bağlanmasında ve bıraktıkları yetimlerin okullara yerleştirilmesi işleri ile uğraşan bu cemiyet, Kurtuluş Savaşı’nın sona ermesiyle faaliyetini durdurmuştur.
Nakiye Hanım işgal altında bulunan başkentte bir “okul müdiresi”, bir “öğretmen” olarak büyük zorluklar yaşamış ve ülkenin kurtuluşu için çalışmaktan hiç vazgeçmemiştir. Nakiye Hanım, 11 yıl boyunca yürüttüğü “Feyziye Mektebi müdireliğinden” Temmuz 1928’de kendi isteği ile ayrılmıştır. Onun eğitimci olarak son görevi ise 1929 yılında atandığı “İstanbul Kız Lisesi müdürlüğü” olmuştur. Ancak bu görevi de uzun sürmemiş 1930 belediye seçimlerinde “Belediye Meclisi üyeliğine” aday olarak gösterilmesi üzerine devlet memurluğundan istifa etmiştir. Bundan sonra eğitimci kimliğini bir tarafa bırakıp siyaset içerisinde yer almıştır.
1930 yılında Belediye Kanunu ile “kadınlara seçme ve seçilme hakkı” tanınması üzerine, Nakiye Hanım önce Cumhuriyet Halk Fırkası’na “üye” olmuştur. Cumhuriyet rejiminin değerlerini benimsemiş başarılı ve öncü bir eğitimci olması onun 1930 Belediye seçimlerinde “belediye meclis üyesi adayı” olarak gösterilmesinde önemli rol oynamıştır. Cumhuriyet Halk Fırkasınca (CHF) Beyoğlu’ndan “aday” gösterilen Nakiye Hanım, 1930 Belediye seçimlerinde seçilen “İlk Kadın Belediye Meclis Üyelerinden” biri olmuştur. “Daimî Encümen üyeliğine” seçilmiş özellikle eğitim ve Darülaceze’nin ıslahı gibi konularda yoğun bir çalışma içerisine girmiştir. Kısa zamanda çalışmalarıyla İstanbul Belediye Meclisi’nin öne çıkan isimlerinden biri haline gelmiştir.
Nakiye Hanım, 1932 yılında faaliyete geçen İstanbul Halkevi’nin de “en etkin üyelerinden” biri olmuştur. Halkevinin organize ettiği anma ve kutlama törenlerinde “halk hatibi” olarak kürsüye çıkıp etkili konuşmalar yapmıştır. Örneğin 1933 yılı Çocuk Haftası kutlamalarında öğrencilerden oluşan topluluğa eşlik etmiştir. 1929 yılından itibaren gelenek haline gelen her 23 Nisan’da çocuklar, ellerinde “anne sütü, açık hava, güneş, gürbüz olmak, öpülmemek, bize mahsus bahçeler, yalnız yatmak” gibi isteklerin yazılı olduğu pankartlarla caddelerde yürüyüş yapıp Taksim Meydanı’na gitmişlerdir. Burada yapılan törenlerde günün önemine dair konuşmalar yapılmıştır. Nakiye Hanım, 23 Nisan 1933 günü Taksim Meydanı’nda kürsüye çıkarak İstanbul Halkevi adına bir konuşma yapıp çocukların bayramını kutlamıştır.
TBMM’de 21 Haziran 1934 tarihinde kabul edilen Soyadı Kanunu üzerine Nakiye Hanım, CHF’nin temel ilkelerinden biri olan halkçılık ilkesine binaen “halk”, “halkçı” anlamına gelen “Elgün” soyadını almıştır. Ailesi için seçtiği bu soyadı ile Cumhuriyet rejimine ve CHF’na olan bağlılığını bir kez daha göstermiştir.
Nakiye Elgün, 1934 yılı yerel seçimlerinde de “İstanbul belediye meclisi üyeliği” için yeniden aday olmuş Beyoğlu’ndan ikinci defa seçilmiştir. Ancak aynı yıl kadınlara milletvekili seçme ve seçilme hakkının tanınması ile Nakiye Elgün’ün politika hayatında yeni bir dönem açmıştır. Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nda 5 Aralık 1934’te yapılan bir değişiklikle “kadınlara milletvekili seçme ve seçilme hakkı tanınması” kadınlar arasında büyük bir sevinçle karşılanmıştır. Kanunun kabulünü kutlamak ve yönetici kadrolara teşekkürlerini sunmak için Türk Kadınlar Birliği öncülüğünde 7 Aralık 1934 tarihinde Beyazıt’ta yapılan mitingde bir konuşma yapmıştır. Ayrıca seçim hazırlıklarını yürütmek üzere CHF’nda oluşturulan bir heyette de görev almıştır.
Öğretmen kimliği ve deneyimli bir siyasetçi olmasından dolayı Nakiye Elgün, “Kadınların Katılımıyla Yapılacak İlk Seçimlerde” Atatürk tarafından milletvekili adayı olarak seçilen 17 kadından biri olmuştur. “Kadın milletvekili adayları” belirlenirken daha çok “eğitimli”, “yabancı dil bilen”, “belediye meclislerinde görev alan” ve “toplumda saygı gören” kişiler tercih edilmiştir. “İstanbul Belediye Meclisi üyeliği” görevini başarıyla sürdüren ve çalışkanlığı ile tanınan Nakiye Hanım, V. Dönem TBMM seçimlerinde CHF’den “Erzurum milletvekili adayı” olarak gösterilmiştir. Nakiye Elgün, 8 Şubat 1935’te Erzurum ve kazalarında yapılan seçimler sonucunda -iki dereceli seçim sistemi uygulandığından- 870 ikinci seçmenden aldığı oy ile “Erzurum milletvekilliğine” seçilmiştir.
Kadın milletvekillerinin de görev yapacağı V. Dönem TBMM ilk toplantısını 1 Mart 1935’te yapmış, aynı gün Nakiye Elgün meclis kürsüsünde yemin etmiştir. Başbakan İsmet Paşa’nın kabine programını açıklayarak Meclis’ten güvenoyu istediği 7 Mart 1935 tarihli toplantıda ise Nakiye Elgün, “TBMM Kürsüsünde Konuşan İlk Kadın Milletvekili” olmuştur. V. Dönem TBMM’de “Dahiliye Encümeni üyeliğine” seçilmiştir.
Nakiye Elgün “milletvekilliğinin” yanı sıra eğitim kültür alanında da çeşitli faaliyetler içerisinde yer almıştır. Atatürk’ün davetiyle 24 Ağustos 1936’da İstanbul’da açılan III. Türk Dil Kurultayı’na katılmış, tüzük komisyonunda görev almıştır. Türk Hava Kurumu, Çocuk Esirgeme Kurumu, Kadın Esirgeme Kurumu, Topkapı Fukaraperver Cemiyeti gibi pek çok cemiyet, dernek ve kurumlarla ilgisi olan Nakiye Elgün “milletvekilliğine” seçildikten sonra TBMM ve CHP’deki görevlerinin yanında cemiyet faaliyetlerine de devam etmiştir. Öncelikle bir “eğitimci” olduğundan “milletvekili” olduktan sonra da eğitim meselelerinden uzak durmamıştır. Özellikle öğretmenlerin sorunları ile ilgili konulara önem vermiştir.
İyi bir “hatip” olmasıyla tanınan Nakiye Elgün, Meclis’te en çok söz alıp konuşan kadın “milletvekillerinin” başında yer almıştır. TBMM’deki ikinci konuşmasını Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin tasdik edilmesine dair kanun tasarısının görüşüldüğü 31 Temmuz 1936 tarihli TBMM oturumunda yapmış, anlaşmayı “büyük bir siyasi başarı” olarak gördüğünü ifade etmiştir.
Nakiye Elgün, 1939 seçimlerinde VI. Dönem TBMM için Erzurum’dan ikinci kez “milletvekilliğine” seçilmiştir. Ayrıca 29 Mayıs 1939 tarihinde toplanan CHP Beşinci Büyük Kurultayı’nda hem partiyi hem de hükümetin çalışmalarını denetleyip kontrol etmek amacıyla kurulan ve 21 kişiden oluşan Müstakil Grup’ta görev almıştır. Nakiye Elgün zaman zaman TBMM’de oluşturulan inceleme heyetlerinde ve komisyonlarda da çalışmıştır. Milletvekili arkadaşlarıyla 1939 yılı Aralık ayında maden havzasında incelemelerde bulunmak üzere Zonguldak’a gitmiştir.
Nakiye Elgün, VI. Dönem TBMM’de “en çok söz alan kadın milletvekillerinden” biri olmuştur.
Nakiye Elgün, VII. Dönem TBMM’de de “en çok kürsüye çıkan kadın milletvekili” olarak dikkat çekmiştir.
On altı yıllık siyasi hayatında çalışkanlığıyla dikkat çeken Nakiye Elgün, çok partili hayata geçiş sürecinde yapılan ilk seçimler olan 1946 seçimlerinde CHP’ce İstanbul’dan aday gösterilmiş ancak milletvekili seçilememiştir. Nakiye Elgün, 66 yaşında siyasete veda etmek zorunda kalmıştır. Bundan sonra tüm zamanını başkanlığını yürüttüğü Topkapı Fukaraperver Cemiyeti’nin çalışmalarıyla geçirmiştir.
Nakiye Elgün’ün hayatı Halide Edip Adıvar, Nezihe Muhiddin, Cemal Paşa, Falih Rıfkı Atay, Hamdullah Suphi Tanrıöver, Mehmet Emin Yurdakul, Celal Sahir, Hakkı Tarık Us, Keriman Halis gibi Osmanlı’dan Cumhuriyet’e dönemin öne çıkan pek çok ismiyle kesişmiştir. Teali Nisvan Cemiyeti, Türk Ocağı, Muallimler Cemiyeti, Milli İktisat ve Tasarruf Cemiyeti, Türk Maarif Cemiyeti, Halkevi, Türk Tayyare Cemiyeti, Çocuk Esirgeme Kurumu, Topkapı Fukaraperver Cemiyeti gibi pek çok önemli kurum ve yardım kuruluşunda “üye” ya da “yönetici” sıfatıyla faaliyette bulunmuştur. “Topkapı Fukaraperver Cemiyeti Başkanı” olarak yaşamının sonuna kadar “sosyal sorumluluk” anlayışı ile çalışmalarını sürdürmüştür. Yaşadığı akciğer rahatsızlığından dolayı 22 Mart 1954’te İstanbul’da vefat etmiştir.
Mütevazı bir hayat süren Nakiye Elgün, cenazesine çiçek gönderilmesini istememiş, bunun yerine “başkanı” olduğu Topkapı Fukaraperver Cemiyeti’ne yardımda bulunulmasını vasiyet etmiştir. Vefatından sonra Nakiye Elgün’ün ismini yaşatmak için İstanbul’un Şişli ilçesinde Osmanbey semtinde bir sokağa adı –Nakiye Elgün Sokağı– verilmiştir. Ayrıca 2013 yılında Kadıköy Belediyesi tarafından Söğütlüçeşme Başçavuş Sokak’ta “Nakiye Öğretmen Rölyefi” yaptırılarak 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nda törenle açılmıştır.…devam edecek