Değerli okurlar, kadınlarımız Cumhuriyet tarihinde pek çok alanda yarattıkları “ilkler” ile kendilerinden sonra gelen nesillere öncü ve örnek olmuşlardır. Bu yazı dizisindeki her kadın, çabası ve yaptıkları ile bir hazine değerindedir. Bu değerlerimizi tarihin tozlu raflarından bulmak ve unutturmamak adına araştırmalarım devam edecektir.
İlk Kadın Dekan: Hatice Nüzhet Gökdoğan (1910-2003)
Hatice Nüzhet Gökdoğan, Türk gökbilimci ve “akademisyendir”. Türkiye Cumhuriyeti‘nin “İlk Bilim Kadınlarındandır” ve “İlk Kadın Dekanı” unvanın taşır.
14 Ağustos 1910 tarihinde Pazar günü İstanbul’da dünyaya gelmiştir. Babasının adı Zihni’dir. İlk öğrenimini Bezm-i Alem ve Şişli Terakki Lisesi’nde, orta öğrenimini Erenköy Kız Lisesi Fen Şubesinde tamamladıktan sonra, 1928 yılında Devlet Bursu kazanarak Matematik-Fizik lisansı yapmak üzere Fransa’ya gönderilmiştir. Lyon Kız Lisesi’nde Fransızca öğrenip Erkek Lisesi’nde “Mathèmatiques Spèciales” sınıflarını okuduktan sonra 1932 yılında Lyon Üniversitesi’nde “Mathèmatiques lisansını” tamamlamış 1933-34 ders yılında da Paris Üniversitesi’nde “Diplome d’Etudes Superieur” sertifikasını almış ve Paris Rasathanesi’nde staj görmüştür.
1933 Üniversite Reformu ile birlikte 29 Eylül 1934 tarihinde, bir yabancı Profesör ve iki yabancı yardımcı ile İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi’nde kurulan Astronomi Kürsüsü’ne “İlk Türk Doçenti” olarak tayin edilmiş ve 1937 yılında, Kürsü profesörü Ord. Prof. Dr. Erwin Finlay Freundlich’in yanında doktora tezini hazırlayarak “Fen Doktoru” unvanını almıştır. Bu tez İ.Ü. Fen Fakültesi’nin kayıtlarındaki “bir numaralı doktora tezidir”. Prof. Dr. Gökdoğan, Mayıs 1940 tarihinde “doçentlik tezini” vermiştir. Ayrıca, 1936- 46 yılları arasında ek görev ile İstanbul Teknik Üniversitesi “Matematik Doçentliğinde” de bulunmuştur.
1 Aralık 1948 yılında Fen Fakültesi’nin teklifi ile İstanbul Üniversitesi Senatosu tarafından “Profesörlüğe” yükseltilmiş, sonra da Fakülteyi temsilen “Senatörlüğe” ve 1954 yılında da “Dekanlığa” seçilmiştir. 1956 yılına kadar iki yıl bu görevi yürütmüştür. Prof. Gökdoğan böylece Türkiye’de, “Üniversitelerimizde İlk Kadın Senatör” ve “İlk Kadın Dekan” olma şerefine ulaşmış ve “Senatörlük” görevini uzun yıllar sürdürmüştür. 1958 yılında Astronomi Kürsüsü’nü yönetmeye başlayan Prof. Gökdoğan, 22 yıl “Kürsü ve Bölüm Başkanlığı” görevinde kalmıştır. 1978 yılında ikinci kez “Dekan” ve “Bölüm Başkanlığı” görevlerini sürdürürken 1980 yılında yaş haddinden emekli olmuştur. Prof. Dr. Nüzhet Gökdoğan, Astronomi Bölümü’ne 46 yıl hizmet etmiştir.
“Bölüm Başkanlığı” süresince Fransa’da Meudon ve Nice, İsviçre’de Basel, İtalya’da Asiago Rasathaneleri ile ortak araştırma programları geliştirmiştir. Türk Astronomi Derneği’nin kurucularından olan Prof. Gökdoğan, 20 yıl kadar bu derneğin “başkanlık” görevini yürütmüştür. Kendisi Uluslararası Astronomi Birliği’nin “Türkiye temsilcisi” ve Güneş Fiziği ile Spektroskopi komisyonlarının “üyesi” olmuştur. Üniversiteli Kadınlar Derneği’nin de “kurucu üyelerinden” olup çeşitli dönemlerde yıllar boyu bu “Dernek Başkanlığında” bulunmuştur.
1971 yılının Aralık ayında, Astronomi Kürsüsü’nde Türk ve Balkan astronomlarının iştirak ettiği Kepler Sempozyumu’nu, 1978 yılının Eylül ayında da, Silivri’de Türk ve bazı yabancı davetli astronomların katıldığı Astronomi Sempozyumunu düzenlemiştir. Bu Sempozyum, bugün kurulmuş olan Ulusal Gözlemevi fikrinin gündeme geldiği ve tartışılmaya başlandığı çok önemli bir toplantı olmuştur. Ayrıca “Üniversiteli Kadınlar Derneği’nin Başkanı” olarak, UNESCO’nun düzenlediği “okuma-yazma yılı” nedeni ile 1970 yılında Ortadoğu ülkeleri ve Yunanistan’ın katıldığı bir Sempozyumu gerçekleştirmiştir.
Fransızca, İngilizce ve Almanca dillerini çok iyi bilen Prof. Dr. Nüzhet Gökdoğan, merhum Prof. Dr. Mukbil Gökdoğan’la evlenmiş, biri Devlet Konservatuarı’nda “Profesör”, diğeri de Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde “Profesör” olan iki öğretim üyesinin annesidir.
Prof. Dr. Nüzhet Gökdoğan, 23 Nisan 2003 tarihinde aramızdan ayrılmıştır.
İlk Kadın Subay Askeri Tabip: Ülkü Sema Aran (1931)
Tarihimizin “İlk Kadın Subay Askeri Tabibi” olan “Ülkü Sema Aran”ın adı, “Ülkü Sema Aydın” olarak da geçmektedir.
Ülkü Sema, 1931 yılında İstanbul‘da doğmuştur.
İlkokula başladığı yer Ankara, mezuniyeti ise İzmir Karşıyaka’da olmuştur. İzmir Kız Lisesi‘ni yatılı kazanarak okumuş ve 1948‘de bitirmiştir. Ankara Tıp Fakültesini kazanmış ve tıbbiyenin son sınıfında Askeri Tıbbiyeye girmiştir. 1957 Şubat’ında Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 34. yılında Türk Silahlı Kuvvetleri’ne giren “İlk Kadın Subay” olmuştur. ABD, Fransa ve Almanya’da askeri görevlerde bulunan Ülkü Sema Aydın, GATA’da “çocuk ihtisası” yaptıktan sonra 1965’te “Genel Kurmay Karargâhı Doktorluğuna” tayin edilmiştir. 1970 yılında “Kıdemli Binbaşı” rütbesi ile istifa ederek ordudan ayrılmıştır. 1974’te Sağlık Bakanlığı’ndan emekli olduktan sonra 1991 yılına kadar doktorluk mesleğine özel kurumlarda devam etmiştir.
Ülkü Sema Aydın hakkında 30 Mart 1957 tarihli Akis Dergisi arşivinden bulduğum -günümüze uyarlanmış- hakkındaki yazı şöyledir:
“İlk kadın Subay Teğmen Ülkü Sema Aran” kaputunu ve kasketini çıkardı, sivil arkadaşlarına gülümseyerek baktı ve “evet, on beş gündür subayım hem subay, hem doktorum; çok da mesudum” dedi
Arkadaşları, onun kaputunu evirip çevirdiler, kasketini başlarına geçirdiler. “Bunlar senin için çok fazla ağır değil mi?” diye sordular.
Teğmen Aran ciddiyetle: “Hayır” dedi ve kaputu ile kasketini itinayla kaldırdı.
Ufak tefek, kumral bir kızdı ve pırıl pırıl üniforması ile iftihar ettiği her halinden belliydi. Birkaç gün sonra Erzurum’a annesi ve babasının yanına hareket edecek, tatilini onların yaranda geçirecekti. “Veteriner Albay” olan babasının karşısına ordunun “İlk Kadın Subayı” olarak çıkmak Ülkü Sema’yı hem çok sevindiriyor, hem de çok heyecanlandırıyordu. Fakat son günlerde artık heyecana alışmıştı. Bir gün birdenbire ona “tamam imtihanlar bitti, doktor çıktın” demişlerdi. Bir gün evvel “talebe” bir gün sonra “doktor” olmak kolay alışılır şey değildi. Ama Ülkü Sema bununla da kalmamıştı, aynı zamanda “ordunun İlk Kadın Subayı” olmuştu!
İşte Ülkü Sema Aran “Askeri Tıbbiye müdürü Albay” Remzi Ülger’in odasına bu heyecanlar içinde koşmuş ve hakikaten “subay” ve “doktor” olup olmadığını sormuştu. Albay Remzi de bir “baba”sıydı.
Ülkü Sema’yı gülerek karşılamış: “Evet Teğmen Ülkü Sema Aran, sen artık hem doktor, hem de subay oldun!” demiştir. Çok geçmeden, Teğmen Ülkü Sema Aran kendisini temsil bürosu mensupları ile gazetecilerin arasında bulmuştu. Gazeteciler insana neler ve neler soruyorlardı… Ülkü Sema kâh susuyor, kâh kaşlarını hafifçe çatıyordu. Fakat Remzi Ülger talebelerinin her bir sualine cevap veriyordu. Bir gazetecinin sorduğu tıbbi sual, onu imtihana girmiş gibi terletmişti. Bu, Teğmen Ülkü Sema Aran için imtihanların kolay kolay bitmeyeceğine kuvvetli bir delildi. Hakikaten birkaç saat sonra teğmen üniforması ile kendisini Ankara sokaklarında bulan genç doktor, belki en zor imtihanla orada karşılaştığını anladı. Herkes kendisine bakıyordu ve bazı subaylar ona selâm vermeden geçiveriyorlardı. Belki henüz gözlerine inanamıyorlardı. Bereket versin, bu pek nadiren oluyordu.
Çünkü Teğmen Ülkü Sema’yı bundan daha çok müteessir edecek bir hareket tasavvur etmek güçtü.
Onu müteessir eden bir sual de, “kıta hizmeti” için Anadolu’ya gidip gitmeyeceğine dair sorulan sualdi.
“Beni nereye verirlerse oraya sevinçle gideceğim, gayem memlekete ve orduya hizmettir. Anadolu’nun birçok münevvere ihtiyacı vardır. Bunu bilenlerdenim.” diyordu.
Zaten nereye giderse gitsin Ülkü Sema Aran en kıymetli dostlarını kitaplarını da beraber götürecek ve hiçbir zaman yalnız kalmayacaktı.
Sivil arkadaşları Dr. Teğmen Ülkü Sema’yı zevkle, âdeta gıpta ederek dinlediler. Konuştuktan sonra onu anlamak o kadar kolay bir şeydi ki…
Ülkü Sema Aran en çok sevdiği yolu seçmişti.
AKİS, 30 MART 1957
İlk Kadın Hastane Müdürü: Feriha Bardakçı
Dünya tarihinde kadınlar “hastane yönetiminde” 1850’li yıllarda görev almaya başlamış ve “sağlık alanında” yoğun bir kadın çalışan varken “kadınların temsil edilme” gücü ciddi anlamda düşük olmuştur.
Türkiye “sağlık yönetimi” alanında, “profesyonel” anlamda “hastane yöneticisi” yetiştirmeye 1963 yılında Sağlık Bakanlığı Mesleki Eğitim Ve Genel Müdürlüğü’ne bağlı olarak kurulan Sağlık İdaresi Yüksekokulu’nda başlamıştır. Sağlık İdaresi Yüksek Okulu “İlk Kadın Mezunu”nu 1967 yılında vermiştir.
“Türkiye’de İlk Kadın Hastane Yöneticisi” ise Feriha Bardakçı olmuştur.…devam edecek