Türkiye’nin kadın “ilklerine” imza atmış öyle çok kadın var ki bugün baktığımızda bu anlamda ne kadar gerilediğimizi görmüş olmuyoruz. Geçmişimize ve günümüze adlarını altın harflerle yazdıran bu kadınlarımıza selam olsun!
- İlk Ermeni Asıllı Doktor: Zaruhi Serope Kavalcıyan (1877-1903)
Zaruhi Kavaljian, Türkiye‘de “Ermeni Asıllı İlk Kadın Hekim” olarak anılmaktadır.
Türkiye’de “İlk Kadın Hekim” 1903 yılında ABD’de Tıp Doktoru (M.D.) diplomasını alan Dr. Zaruhi Serope Kavalcıyan olduğu söylenir.
Dr. Serope Kavalcıyan’ın (Dikran Serovpe Krikor Kavalcıyan) kızı olan Zaruhi, 1877’de Adapazarı’nda doğmuş ve Adapazarı’nın yerlisi olan Kavalcıyan ailesi Protestan Ermeni milletindendir. Dr. Serope Kavalcıyan, “Homeopati” (Bir hastalığın, hastalık belirtilerini sağlam bir insanda ortaya çıkarabilecek maddelerin çok düşük dozlarda hastaya verilmesiyle tedavi edilebileceği inancına dayanan alternatif tıp yöntemi.) uygulamalarını savunan bir hekim olarak tanınmaktadır.
Zaruhi Kavalcıyan, ilk ve ortaokulu, günümüzde SEV Üsküdar Amerikan Lisesi (kuruluşu 1876) olarak işlevini sürdürmekte olan eğitim kurumunun İzmit, Bahçecik’teki yerleşkesinde tamamladıktan sonra, – yine bugün Robert Kolej olan – İstanbul Amerikan Kız Koleji’nden 1898 yılında mezun olmuştur. Mezuniyetinin ardından İzmit’te bir yıl öğretmenlik yapan Zaruhi Kavalcıyan, 1899’da ABD’ye giderek Illinois Üniversitesi’nde (Chicago) tıp eğitimi aldı. Dr. Zaruhi Kavalcıyan, Üniversite’nin Tıp Okulu “College of Physicians and Surgeons” 1903 yılı mezunları arasında olup, “Kavaljian, Zaroohie Serope, M.D., Adabazar, Turkey” şeklinde kayıtlıdır.
Chicago’da yayımlanan “The Woman’s Medical Journal”, “Genç Türk Kadını” Zaruhi Kavalcıyan’ın 1903 yılı Haziran’ında mezun olduğunu duyurduktan sonra, Türkiye’de yetkililerin kendisini nasıl karşılayacaklarını ve hekimlik yapmasına izin verip vermeyeceklerini bilemediğini; hiç değilse ebelik yapmak için izin alabilmeyi umduğunu, belirtmiştir.
Dr. Zaruhi Kavalcıyan, yurda döndükten sonra, Adapazarı’nda doktor olan babasının yanında hekimlik yaptı. Osmanlı İmparatorluğu’nda kadınların doktor olarak çalışmasına izin verilmemekte idi. II. Abdülhamid döneminde, kadın hekimlerin yabancı ülkelerden aldıkları diplomalarını onaylatmak için sınava girme başvuruları Tıbbiye Meclisi tarafından kabul edilmedi. Dersaadet Cemiyet-i Tıbbiye-i Şahane, onları toplantılarına almadı. Bu tutum İkinci Meşrutiyet’in ilanından sonra da değişmedi. Tabip örgütleri de kadın meslekdaşlarını üye yapmadı. Ancak, 1920’den sonra Saray’ın hükumet erkinin kısıtlanması sonucunda, kadın doktorlara belirli çalışma alanları açıldı.
Zaruhi Kavalcıyan, tabipliğinin yanısıra mezunu olduğu İzmit’teki okulunda biyoloji öğretmenliği yapmıştır. Babası Dr. Serope Kavalcıyan’ın felç geçirmesi üzerine, Dr. Zaruhi Kavalcıyan, hastaların sağaltımını bir başına üstlenmiş; babasının ölümünden sonra, Birinci Dünya Savaşı’nın zorlu koşullarında Adapazarı ve İzmit çevresinde çalışmalarını sürdürerek hasta ve yaralı bakım kuruluşlarında aktif görevler almıştır.
Zaruhi Kavalcıyan’ın İstanbul (Arnavutköy) Amerikan Kız Koleji’nde (ACG), 1921 yılı başında “Bir Hekim Olarak Deneyimlerim” başlığı altında İngilizce bir konferans verdiği bilinmektedir.
Dr. Zaruhi Kavalcıyan, uzun yıllar “Doktor Kaval” olarak tanındığı, sevilip sayıldığı Üsküdar’da hekimlik yapmış; 1952 yılına kadar Üsküdar Amerikan Lisesi’nde, biyoloji, fizyoloji ve fen derslerini vermiştir. 1929’da kurulan ETİBBÂ Odası (Tabibler, tıb ilmini bilenler, doktorlar ve diş doktorları) kayıtlarında Zaruhi Kavalcıyan’ın adı görülmemektedir. Bunun bir nedeni de muhtemelen kazanç vergisinin getireceği yük olmalıdır.
Üsküdar Amerikan Kız Lisesi’ndeki görevlerinden ayrıldıktan sonra, Bağlarbaşı’ndaki okulunu Boğaz’ın karşı kıyısından gören bir semtte yaşamayı seçen Dr. Kavalcıyan, 30 Haziran 1969 tarihinde 92 yaşında vefat etmiş ve Feriköy Protestan Kabristan’ında defnedilmiştir.
Not: 1900’lerin başında Türkiye dışındaki tıp fakültelerinden mezun olan Adapazarlı Dr. Ofelya Nergararyan-Kasabyan (1882-1952), İzmir’de doktor olan eşinin yanında; Edirneli Dr. Amália Frisch (1882-1941) ise, İstanbul’daki Avusturya-Macaristan Hastanesi’nde asistan tabip/cerrah olarak, görev yapabilmişlerdir. Yine bu dönemde, Amerikalı kadın hekimler Osmanlı İmparatorluğu’nun değişik yörelerinde “hastabakıcı hemşire” olarak çalışmış, erkek hastalara bakmaları jurnallere konu olmuştur.
İlk Kadın Doktor: Safiye Ali Krekeler (1891-1952)
Osmanlı İmparatorluğu döneminde çeşitli hizmetleriyle tanınmış bir ailenin kızı olan Safiye Ali’nin babası Sultan Abdülaziz ve II. Abdülhamit‘in yaverlerinden Ali Kırat Paşa, annesi ise Şeyhülharem Hacı Emin Paşa‘nın kızı Emine Hasene Hanım‘dır. Ailesi, Osmanlı İmparatorluğu döneminde çeşitli hizmetleriyle tanınmıştır. Dedesi Hacı Emin Paşa 17 yıl Mekke şeyhülislamlığı yapmış ve halen aktif olan beş vakıf kurmuştur. Babasını küçük yaşta kaybeden Safiye Ali, dedesi Emin Paşa‘nın Valideçeşme‘deki konağında büyüdü. Safiye Ali, dört kız kardeşin en küçüğü idi. İstanbul’da kolej eğitimi yıllarında tıp doktoru olmaya karar verdi. Kadın hastaların kadın doktorları tercih etmesinden dolayı ülkede kadın doktorlara gereksinim duyuluyordu ancak Darülfünun Tıp Fakültesi henüz kadın öğrenci kabul etmiyordu. I. Dünya Savaşı sürerken maddi güçlüklere rağmen Almanya’ya giderek Würzburg Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde öğrenim gördü. Dönemin Maarif Nazırı Ahmet Şükrü Bey‘in yardımıyla devlet bursu alan Safiye Ali, çok hızlı bir şekilde Almanca öğrenerek hemen derslere başladı. Amerikan Koleji mezunu olması sebebiyle zorluk çıkaran Bavyera Milli Eğitim Bakanlığı, sınavda aldığı birincilik derecesi karşılığı Safiye Ali‘ye “doktor namzeti” unvanını verdi. 1921 yılında “Bebeklerde İç Pakimenenjit Kanaması” hakkındaki tezi ile diplomasını aldı.
İstanbul’a döndükten altı hafta sonra kadın ve çocuk hastalıkları ihtisası yapmak üzere tekrar Almanya‘ya gitti. Burada eşi Dr. Ferdinand Krekeler (sonradan aldığı adı ile Ferdi Ali) ile evlendi.
Haziran 1923’te “Türkiye’nin İlk Kadın Doktoru” olarak icazetnamesini aldı ve eşi ile birlikte Cağaloğlu’nda muayenehane açtı. İlk zamanlar tanınmadığı için muayenehanesine kimse gelmemiştir hatta kadın olduğu için düşük vizite ücreti ödemek isteyenler bile olmuştur. İstanbul’da beş yıl doktorluk yaptı ancak karşılıksız olarak anne-çocuk sağlığına yaptığı hizmetler klinik çalışmalarının önüne geçti. Bu dönemde ayrıca Amerikan Koleji bünyesinde açılan “İlk Kız Tıp Okulunda” jinekoloji ve obstetrik dersleri vererek “Kızlara Tıp Eğitimi Veren İlk Kadın Öğretim Üyesi” olarak tarihe geçti.
Anne sütünden kesilen ve steril süt içme imkanından mahrum olan çocuklar için Fransız Kızılhaç‘ı tarafından kurulup 1925‘te Himaye-i Etfal Cemiyeti‘ne bırakılan Süt Damlası Bakım Evi‘nin başına geçen Safiye Ayla, gönüllü çalışmalarıyla bakımevine etkinlik kazandırmıştır. Süt Damlası‘ndaki çalışmaları kadınları emzirmeye teşvik etme ve yetersiz beslenen çocukların sağlıklı beslenebilmeleri amaçlı eğitimler düzenlemeye odaklı idi. Safiye Ali ayrıca sütten kesilmiş 1 yaş sonrası hasta ve zayıf çocukların bakımı ile ilgilenmek üzere Hilal-i Ahmer Hanımlar Merkezi Küçük Çocuklar Muayenehanesi‘ni kurdu. Londra, Viyana ve Bologna’da düzenlenen kongrelerde Himaye-i Etfal Cemiyeti’ni temsil etti. Mesleğinin zirvesinde iken Süt Damlası’ndan istifa etmek zorunda kaldı. Ocak 1928‘de sadece muayenehane doktorluğu yapıyordu. Bu tarihte, İstanbul‘da muayenehanesi olan hekimler arasındaki tek kadındı. Bu dönemde toplum, kadın doktora o kadar yabancıydı ki Malul Gaziler Büyük Ticaret Salnamesi’nde adı, “Safiye Ali Bey” olarak geçmektedir. Erken Cumhuriyet dönemindeki kadın hareketinin içinde yer alan Safiye Ali‘nin 1928‘de Bolonya‘da toplanan Beynelmilel Kadın Doktorlar Konferansı‘nda edindiği sosyal ve bilimsel izlenimleri Servet-i Fünun‘da yayımlanmıştır.
Safiye Ali, mesleki çalışmalarının yanı sıra İstanbul‘da başlayan feminist harekete katıldı ve Türk Kadınlar Birliği’nin Sıhhiye Komisyonu başkanlığını üstlenerek fuhuşla mücadele için çalıştı.
Kanser teşhisi konulması üzerine Türkiye‘den ayrılarak Almanya‘ya yerleşti. II. Dünya Savaşı yıllarında sağlığı elverdiği sürece mesleğini sürdürdü. 5 Temmuz 1952‘de Dortmund’da hayatını kaybetti.
- İlk Kadın Doğum Uzmanı: Pakize İzzet Tarzi (1912-2004)
1910 Halep‘te doğan Pakize İzzet, “Türkiye’nin İlk Jinekoloğu, İlk Özel Kadın Doğum Kliniği Kurucusu” ve “İstanbul Boğazı’nı Yüzerek Geçen İlk Kadındır”.
Ziraat Bankası Suriye Genel Müdürü İzzet Saltık Bey‘in kızıdır. Çocukluğu dört kız kardeşi annesi, büyükanneleri, amcaları, dayıları ile Şam‘da geçmiştir. Birinci Dünya Savaşı‘nın sürdüğü yıllarda Osmanlı İmparatorluğu son dönemini yaşamakta idi.
Şam, İngiliz işgalcilerin eline geçince ailesi ile Adana‘ya gelmiş, ortaokul diplomasını Konya‘daki Sörler Okulu‘ndan almıştır. Bursa Amerikan Kız Koleji‘nde lise öğrenimini tamamlamış ve 1932 yılında Tıp Fakültesi’nden mezun olduktan sonra ise üniversitede “İlk Kadın Asistan” olmuştur. Başında Wilhelm Liepmann‘ın bulunduğu Haseki Kadın Hastalıkları Kliniği‘nde çalışmaya başlamış, Profesör Liepmann ile pek çok ameliyata girmiştir. İstanbul Üniversitesi 1. Kadın Doğum Kliniği’nin “İlk Kadın Uzmanı” sıfatını elde ederek üniversiteden ayrılmıştır.
Okul yıllarında Afganistan kraliçesinin kardeşi Prens Fettah Bey ile evlenmiş, karı-koca Roma‘ya taşınmıştır. Pakize Hanım kendi ülkesinde doktorluk yapmak isteyince, eşi Fettah Bey Roma‘daki ailesini bırakıp İstanbul‘a yerleşmeye razı oldu ve 1949 yılında özel hastanesini kurdu. Kurduğu hastanede yüzlerce çocuğun doğumunu gerçekleştirmiştir.
21 Temmuz 1949 tarihinde Şişli’de “Türkiye’nin İlk Kadın Doğum Kliniğini” açtı. 1998‘e kadar klinikte aktif olarak çalışarak binlerce kişinin doğumunu gerçekleştirmiştir.
Hayvanları Koruma Derneği ve İstanbul Soroptimist Derneği’nin (1948) kurucuları arasında yer aldı Pakize İzzet Tarzi, 10 Ekim 2004 tarihinde vefat etmiştir.
Eserleri arasında Anılar Pakize Tarzi ve Östrojen (Franszıcadan çeviri) bulunmaktadır.
- İlk Kadın Diş Hekimi: Ferdane Bozdoğan Erberk (1914-2015)
Ferdane Bozdoğan, İsmail Şevki Bey ve Hatice Hanım’ın kızı olarak Çorum’da dünyaya gelmiştir. İlk ve ortaokuldan sonra Erenköy Kız Lisesi’ni bitirmiştir. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Diş Tababeti Meketbi’nden 1936 yılında mezun olduktan sonra, Çorum’da muayenehane açtı ve Devlet Hastanesi bünyesinde görev yapan “İlk Kadın Diş Hekimi” olmuştur. 1939 yılında Çorum Halkevi Başkanlığı görevine getirilmiştir.
1941 yılında Teğmen Kandemir Erberk ile evlenerek eşinin görev yerlerinde diş hekimliği görevini sürdürmüştür. Eşinin askeri ataşe olmasından dolayı Stockholm’de misafir hekimlik yapmıştır.
Diş hekimliğini emekli olduğu 1983 yılına kadar İstanbul’da sürdürmüş, 2005 yılında vefat etmiştir.
…devam edecek