Konfüçyüs demiş ki: “Gösteriş, bir insanın kültürel zayıflığını yansıtma halidir.”
Türkiye‘de kamu malını bireysel ihtiyaçlar çerçevesinde kullanmak, zimmete geçirmek, yolsuzluk ve usulsüzlük yapmak hep tartışılagelmiş konular olmuştur.
Kamu kurum ve kuruluşların başındaki yetkililerin, bireysel işleri için kamu kaynaklarını kullanma iddialarına sürekli yenileri ekleniyor.
Amiyane tabirle “milletin gözüne gözüne sokarak” sorgusuz ve sualsiz yapılanlar, haklı olarak her bireyin “bu değirmenin suyunun kendi cebinden çıkmasından” dolayı kiminin sesini yükselterek, kiminin ise homurdanarak sorgulamasına neden olmaktadır.
Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan tarafından yazıldığı ifade edilen kitap için kamu bütçesinden 1 milyon TL’ye yakın paranın harcandığı iddia edildi. Farklı basın yayın organlarında yer alan haberlere göre Emine Erdoğan‘ın, “Asırlık Tariflerle Türk Mutfağı” kitabının basımı için 275 bin TL harcandığı söylentiler arasında. Kitabın, İstanbul Cam ve Billur Müzesi‘nde düzenlenen tanıtım toplantısı için de kamu bütçesinden 700 bin TL kullanıldı.
Olay sadece bir kitapçıkla kalmış olsa keşke…
Emine Erdoğan’ın “Afrika Seyahatleri” ve cumhurbaşkanının “Bir Liderin Doğuşu” adlı kitaplarının maliyetini saymıyorum bile.
Nobel ödüllü dünyaca takdir gören bilim adamımız Aziz Sancar’ın 2019 yılında kendi imkanları ile inşa etmeye başladığı Türk Evi görmezden gelinirken, bildiğiniz üzere Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 21 Eylül‘de New York‘ta düzenlenen Birleşmiş Milletler Genel Kurulu toplantılarına katılmak ve Türk Evi’nin açılışını yapmak üzere ABD’ye gitmişti.
Bu seyahatin mali profiline bakacak olursak, Erdoğan bu seyahatini tam 300 kişi ile gerçekleştirdi! Bu 300 kişinin içindeki isimleri teker saymakla başınızı ağrıtmayacağım ancak en göze çarpanlar arasında Atatürk karşıtı söylemleri ile halkın anti-patisini toplayan Ali Erbaş’ın olduğu kadar eş, akraba ve cümle etkisiz elemanların neden gittiğini sade, vergisini ödeyen bir vatandaş olarak sorgulamak, her bireyin hakkıdır. Zira cebimizden her ay ödenen faturalara yansıtılarak adeta haraç gibi kesilen paralarla yapılan bu seyahatin maliyeti dudak uçuklatacak cinsten!
Türk Hava Kuvvetleri kargo uçakları ile zırhlı Mercedes S600 araçların Ankara‘dan New York‘a taşınmalarının maliyetinin 270 bin Dolar civarında olduğu söylentiler arasında. Taşınan bu zırhlı araçların dışında Amerika‘da ayrıca sayısız ultra lüks araç kiralandı. Ekstradan özel korumalar tutuldu, New York polisine koruma sağlaması için yüz binlerce dolar ödendi.
Bitmedi!
V.I.P yolculuklar, en lüks otellerde konaklamalar, lüks harcamalar ve organizasyonlar da derken, 4-5 günlük bu seyahat kişi başına 14.700 Dolara mal olmuş! Yani bu 5 günlük keyfin faturası bizlerin cebine toplamda 4 buçuk milyon Dolar olarak yansıdı!
Diğer yanda ise Birleşmiş Milletler Genel Kurulu için New York‘a giden büyük devletlerin kadrolarının bazıları 4-5, kimi ise toplamda 8-10 kişilik kafilelerden oluşuyordu.
İngiltere Başbakanı Boris Johnson ise sadece iki koruması ile New York sokaklarında ve metrosunda halkın arasında, halkla iç içe yürürken görüntülendi.
Kamu mallarının, bireysel işler için harcanması milletin canına “tak etti” dedirtecek türden!
Vatandaşlardan toplanan vergilerden oluşan imkanları millete hizmet dışında harcamak;
- Milletin parasının israf ve haksız yere sarf edilmesi;
- Belediyelerden sağlanan gri pasaportların yurt dışına işçi göndermek için kullanıldığının ortaya çıkmasının ardından Meclis‘e verilen araştırma önergesinin kabul edilmemesi;
- Müteahhitlerin vergi borçlarının silinmesi;
- Dezenfektan yolsuzluğu nedeni ile Ticaret Bakanının sadece görevden alınması;
- 128 milyar Doların hesabının verilmemesi “tüyü bitmemiş yetimin hakkını yemek” değildir de nedir?
Unutmayınız ki “devletin malı halkın bütünün malıdır” ve harcanan bu paralarda 91 milyonun her bir bireyin hakkı vardır! Lüks harcamalarda sınır tanımayan iktidara hatırlatılmalıdır ki “el kazanı ile aş kaynamaz!”