Bekirağa Bölüğü, Sultan Abdülhamit muhaliflerinin sürgün edildiği yerdir.
Mustafa Kemal, Bekirağa’da gün yüzü görmeyen, soğuk ve küçük bir hücreye atılır.
Duvar dibinde eski bir ranza, üzeri küflenmiş eski bir yatak, odanın her tarafını sarmış rutubet kokusu içerisindedir.
Ali Fuat yirmi gün hapislikten sonra serbest bırakılır ancak lider olarak görülen Mustafa Kemal ise iki ay Bekirağa’da hapis tutulur.
Sonuçta “Sultan Abdülhamit’e suikast” suçlaması asılsız çıkar.
“Gazete çıkarmak, evde gizli toplantılar yapmak” ise ordudan atılma cezasıdır.
Ancak harp akademisi müdürü Ali Rıza Paşa’nın devreye girmesiyle bu ceza sürgüne dönüştürülür.
Ali Fuat ve Mustafa Kemal, Şam’daki 5. Ordu’ya tayin edilir.
Bu süreçte, Arap yarımadasında isyanlar vardır ve Arap kabileleri Osmanlı‘ya karşı ayaklanarak tek tek özgürlüklerini ilan ediyorlardı..
Mustafa Kemal‘in gönderiliş amacı da gidip de gelmemesidir.
Yani “burada cezaevine atacağımıza gitsin de orada ölsün” mantığıyla Şam‘a sürgün edildi…
Mustafa Kemal, kaderine razı olur:
“Pekâlâ,” der “biz bu çöle gider ve orada yeni bir devlet kurarız.”
Hikâyenin gerisi ise hepimizin malumudur…
Öldürmeyen her yara Mustafa Kemal‘i daha da güçlendirdi, o devleti çölde kuramasa da Ankara‘da kurdu ve o devlet, 102 yıldır bir ateş çemberinin tam ortasında olmasına rağmen dimdik ayakta…
En başta Ebru Eroğlu olmak üzere teğmenlerin kendileri ve yakınlarına demek isterim ki;
“Sizler şerefli Türk milletinin şerefli insanlarısınız. Başınız hiç öne eğilmesin. Kendinizi asla çaresiz ve ümitsiz hissetmeyin…
Emin olun, benim gibi toplumun pek çok ferdinin kalbi sizinle birlikte atıyor.”
Teğmen Ebru‘nun dediği gibi; “Şimdilik omzunuzdaki rütbeyi alabilirler ama göğsünüzdeki harp okulu brövesini alamazlar!”
Alman kökenli Amerikalı bilim adamı Hans Albert Einstein, dünyanın en zeki insanlarından biriydi ve bir röportajında kendisine yöneltilen sorulara şu şekilde yanıtlar vermiştir:
–Delilik nedir?
-Delilik, aynı şeyi tekrar tekrar yapıp farklı sonuç beklemektir.
-Sizce dünya nasıl yönetiliyor?
-Dünyayı ahmaklık, salaklık, korku ve açgözlülük yönetir.
-Dünyada yaşam nasıldır?
-Dünyamızda üst sınıf yaşar, orta sınıf şikâyet eder, alt sınıf şükreder.
-Ya inanç durumu?
Kıssadan hisse:
“Dünyada üç sınıf insan vardır. Zengin olan üst sınıf insanlar güzel yaşarlar ve paraya taparlar. Orta sınıf insanlar sürekli şikâyet ederler ve liderlere taparlar. En fakir olan alt sınıf insanlar ise şükür eder ve Tanrı’ya taparlar, çünkü onlara böyle öğretilmiştir.”
1900’lü yıllarla günümüz arasındaki farka yorum yapacak olan varsa beri gelsin.
askimtan@gmail.com