21 Ocak’ta Bolu Kartalkaya’da bulunan 17 bin metre karelik alan içindeki Grand Kartal Otel’de çıkan yangında 78 kişi cayır cayır yandı!
İçişleri Bakanı yangın faciasının yaşandığı gün ne demişti?
“Kimler sorumluysa adaletten kaçamayacak” demişti.
Adalet Bakanı da, “Kimin kusuru varsa hesap vermeli” demişti.
İster bakanlığın hatası olsun, ister belediyenin hatası olsun, turistik bir tesiste yangın çıkıyor ve onlarca can bir faciaya kurban gidiyor.
Bu olay dünyada nerede olursa olsun ilgili bakanlığın en üst mertebesinin istifasını doğurur.
Peki, İçişleri ve Adalet Bakanlarının ifadelerini kimse DUYMADI mı, neyi bekliyoruz?
Bilgi arama ve bilgi edinme hakkını içeren ifade özgürlüğü hakkının bir parçası olan özgür basın, çoğulcu bir toplumun olmazsa olmazı olarak tarif edilir.
Ancak Türkiye’de gazeteciler yazdıkları veya söyledikleri nedeniyle cezaevinde tutuluyor. Gazeteciler özgürlüğünü yitirirken toplumumuz haber alma hakkını, ülkemiz de demokrasisini gün be gün kaybediyor.
Diğer yanda ise yandaşın sorduğu soruyu muhalif gazetecilerimiz sorduğunda neden hoş görülmeyip, gözaltına alındığını ve savunmalarının neden DİNLENMEDİĞİNİ bilmek istiyoruz.
Yine bu bağlamda halk tarafından söylenmemesi halinde direkt tutuklanacakken, Sayın Devlet Bahçeli’nin bebek katili, terör örgütü lideri Öcalan’ı meclise davet etmesine neden tepkisiz kalındığını bilmiyor, bunun olası erken seçim için bir yatırım amacı olduğunu düşünmek istemiyoruz.
Cumhuriyetimizin kurucusunun askerlerinin gelenekselleşmiş yeminleri suç sayıldı, savunmaları DUYMAZDAN gelindi ve teğmenlerimiz ihraç edildi.
Oysa 2024 yılı mezuniyetlerinde, Kara, Deniz ve Hava Harp Okulundan birincilikle mezun olan öğrencilerin üçünün de kadın olması ile ülke olarak gurur duymamış mıydık?
Bu haklı gurur karşısında Mustafa Kemal‘in ordusunda “Mustafa Kemal’in Askeriyiz” demek neden suç, neden ordudan atılmayı gerektirecek “yüz kızartıcı” suç oldu?
Oysa tarihimizi kısaca hatırlayacak olursak;
Yıl 1905…
Mustafa Kemal, Harp Akademisi’ni beşinci olarak bitirmişti.
Artık Kurmay Yüzbaşı’ydı ve atama haberini bekliyordu.
Bir ihbar üzerine yakalanıp ve hapsedilmişti.
Mustafa Kemal’in ve arkadaşlarının tutuklanma sebepleri ise “okulda gazete çıkarmak ve zararlı fikirleri yaymak, Abdülhamit’in arabasına bomba atmak, Sirkeci’deki evde gizli toplantılar yapmak, gizli örgüt kurmak” olduğu söyleniyordu.
Bu suçlamaları doğrudan ispatlayacak bir delil yoktu, yalnızca muhbirin dedikleri vardı.
Önce Taşkışla’da hücrelere kapatılırlar, daha sonra da Yıldız Sarayı’nda sorgulanırlar.
Mustafa Kemal, sorgulama sırasında epey hırpalanır.
Arkadaşı Ali Fuat ise protokole göre sultanın üniformasını giyen bir subaya “sultandan daha aşağı rütbeli birinin el kaldıramayacağını” söyleyerek kurtulur.
Sonraları Mustafa Kemal, Ali Fuat’ın bu akıllıca hareketini öğrenince tecrübesizliğine acı acı gülmüştür.
Yıldız Sarayı’ndaki sorgulamanın ardından Bekirağa Bölüğü’nde tutuklanıp hapsedilirler. ! Devam edecek