İşin doğrusu, bu yazıya başlarken hangi sözcüklerin öncelikli olabileceğini çok düşündüm.
Nedenine gelecek olursam, söz konusu olan “can pahası” olunca şöyle bir durup düşünmenizi rica edeceğim ve soracağım; hanginiz “canınız pahasına can kurtarmayı” göze alabilirsiniz?
Medyadan öğrendiğimiz ve sadece oturduğumuz yerden canımızın yandığı haberi sanırım pek çoğunuz biliyorsunuzdur:
“Şehit, kahraman itfaiye eri Taner Çebi son yoluculuğuna uğurlandı…” sizi bilmem ama beni derinden etkilediği gibi derin düşüncelere itti.
İtfaiyecilik kavramı sadece ağaçta mahzur kalan bir kediyi kurtarmayı kapsamıyor.
İtfaiyecilik kavramı, her türlü insani yardımı gerektiren durumlarda hazır bulunmayı ve çözümlenene kadar müdahaleyi gerektiriyor.
Herkesin kaçmaya çalıştığı mücadeleye koşar adım ilerleyen itfaiye ekipleri, sevdiklerini, ailelerini ve komşularını koruyabilmek için kendi hayatlarını kaybetme riskiyle yüzleşmek zorundadırlar.
Aklını yitirmiş öfkeli kundakçıların çıkardıkları yangınlarla baş etmek zorunda kalmaktadır itfaiye ekipleri.
Yani bu meslekte “biz elimizden geleni yaptık” ya da “bizden bu kadar” diyebilme lüksü yoktur.
Taner Çebi de meslek hayatı boyunca kim bilir kaç kez “canı pahasına” kaç “can” kurtardı ve en nihayetinde o “canlar” uğruna kendi “canından” oldu.
Biliyoruz ki Taner Çebi, bu uğurda “canını” veren ne ilk, ne de sonuncu olacaktır.
Bu yazıyı kaleme almamdaki maksadım, bu ülkede onun gibi “canı pahasına” özveri ile görevlerini layığı ile yerin getiren birçok değerimizin olduğunun farkında olmamız ve bu değerlere gereken saygıyı sadece bugün kutlamakta olduğumuz 1 Mayıs İşçi Bayramı’nda değil, her gün vermemiz gerektiğini hatırlatmaktır.