Bugün 1 Eylül, Dünya Barış günü…
Konu “barış” olduğuna göre yazıma Bertold Brecht’in bir sözü ile giriş yapmak istiyorum:
“Ama barış ağaç değil,
Ot değil ki yeşersin
Sen istersen olur barış,
İstersen çiçeklenir.”
Günümüzde ise sizce barıştan söz edebilmek mümkün mü?
Sevgiden, anlayıştan uzak, insanın insana kırdırıldığı bu evrende barışa ve huzura hasretiz.
Barış milletleri refah ve mutluluğa eriştiren en iyi yol olmasına rağmen dünyada savaşlar dur durak bilmiyor.
Bakınız bizler savaş karşıtları olarak dünyayı barışın, sevginin ve iyiliğinin kurtaracağını savunurken, yeryüzünde savaşın acı bilançolarını kısaca hatırlayalım:
- 1947 yılından beri Hindistan, Pakistan ve Keşmirli isyan grupları arasındaki Keşmir toprağı ihtilafında 47 bin ile 100 bin kişinin öldüğü tahmin ediliyor. Karşılıklı açılan ateşler, “Kontrol Çizgisi” olarak bilinen 776 km’lik sınır hattı boyunca ateşkes ilan edilen 2023’e kadar yoğundu. Fakat 2013’ten beri her iki taraf da ateşkesi ihlal ediyor.
- 1948’de başlayan Myanmar, (daha önceden Burma) bağımsızlığından beri nerdeyse ardı arkası kesilmeyen iç savaş ve etnik ayaklanma ile karşı karşıya kalırken, ölü sayısı tam olarak bilinmemekle birlikte “yüzbinlerle” ifade ediliyor.
2011 yılında sivil hükümetin değişmesi umutları yükseltirken, 2016’nın sonlarına doğru Müslümanların saldırılarına ordunun verdiği karşılığın çok ağır olduğu biliniyor. - Yine ağır kayıplara neden olan diğer bir savaş, 1948 yılında başlayan ve günümüze kadar gelen İsrail–Filistin savaşıdır.
İsrail topraklarını pekiştirmek ve devleti savunmayı amaçlarken Filistinliler Gazze, Batı Şeria ve Doğu Kudüs’te bağımsız bir devlet kurmayı amaçlıyor.
Hamas‘ın İsrail‘e saldırısıyla geçen yıl 7 Ekim‘de başlayan Gazze savaşı, bugün onuncu ayını geride bırakırken, çoğunluğu kadın ve çocuk olmak üzere yaklaşık 40 bin Filistinli öldü, 100 bin civarında kişi yaralandı. Binlerce İsraillinin de olaylarda can verdiği biliniyor. - Gelelim Kuzey–Güney Kore arasındaki duruma… 160 mil uzunluğunda, 5 mil genişliğindeki ve kimsenin yaşamadığı topraklar 1950 ile 1953 arasında süren Kore Savaşı’nın sonundaki ateşkes hattında kalırken, 900’den fazla kişi hayatını kaybetmişti.
Günümüzde ise ara sıra devam eden saldırılar, dünyanın en ağır silahlarla donanmış iki ülke ordusu arasındaki tansiyonu yükseltmeye devam ediyor. - Kolombiya’da gerilla grupları (FARC ve ELN) ile EPL ve Los Urabenos adlı sağcı paramiliterler arasında 1964’ten beri savaş sürüyor. 1958 ile 2013 döneminin bilançosuna göre en az 220 bin kişinin öldüğü biliniyor.
Son duruma göre hükümet ile FARC arasında Kasım 2016’da barış anlaşması imzalanmış, ELN ile ise barış görüşmeleri günümüzde halen sürmektedir. - 1960 yılından bu yana Kongo’da Katanga’nın güney bölgesinde hükümet güçleri ve ayrılıkçı Mai-Mai isyancıları arasındaki sürekli çatışma sonucunda 2 bin 700 civarında can kaybı yaşandı ve 2015’teki hükümet saldırısı Katanga bölgesine biraz durağanlık getirdi.
Ayrılıkçılar geçici olarak evlerine dönmüş, ancak 2017’de silahlı gruplarla yeni çatışmaların çıkması sonucunda yeni yerlerinden oldular.
- 1969 yılından beri Endonezya Papua’sı ve Batı Papua devletlerindeki yerel halk ayrılıkçı mücadele yürütürken, ölüm sayısının on binlerce kişi ile 100 binden fazla olduğu gibi farklı iddialar bulunuyor.
Tartışmalı referandum sonucunda Endonezya Papua‘sı ve Batı Papua Endonezya’nın egemenliğini kabul etmiş olsa da halen düşük yoğunluklu çatışmalar devam ediyor. - 1969 senesinde Filipinler’de Maocu hareket olan The New People’s Army (NPA), ülkede komünist rejim kurmak için mücadele yürütmüş ve bu çatışmalarda en az 40 bin kişi hayatını kaybetmişti.
Öte yanda ise 1971 yılında Moro Islamic Liberation Front (MILF), ağırlıklı olarak Hristiyan olan Filipinler’in güney bölgelerinde özerk bir Müslüman bölge oluşturulmasını amaçlamasının bilançosunda en az 100 bin kişi ölmüştü.
Gelinen durumda NPA ile barış görüşmeleri sonuçsuz kaldığı gibi küçük çatışmalar yaşanmaya devam ediyor
MILF gibi İslamcı silahlı kuvvetlerden olan ama daha küçük bir askeri gücü olan The Bangsamoro Islamic Freedom Fighters (BIFF) çatışmaları sürdürürken, MILF ile yapılan barış anlaşmasının işbaşına gelecek olan hükümet tarafından yürürlüğe sokulması bekleniyor. - Batı Sahra’da 1970’ten beri toprakların çoğunu Fas kontrol ediyor.
Ancak Cezayir destekli Polisario Front, bu toprakları Sahra halkının bağımsız devleti olduğunu iddia etmesi sonucundaki ölü sayısının 14 bin ile 21 bin arası olduğu tahmin edilirken, bu uzun süreli bir açmaz için yapılan görüşmelerin birçok turundan sonuç alınamadı. - Türkiye’ye gelecek olursak…
PKK, 1984’ten beri Türkiye’nin en büyük azınlığı olan Kürtler için daha fazla hak ve özerklik talep ederken 33 bin 500 ile 45 bin arası insanın öldüğü tahmin ediliyor.
Barış Süreci ise Temmuz 2015’te bozuldu ve bu tarihten itibaren Türkiye hükümeti Irak’ın kuzeyindeki PKK üslerine yönelik operasyonlarını sürdürmeye devam ediyor.
Kırım Harbinden (1853-1856) Kıbrıs Barış Harekâtına (dahil) kadar olan savaşlarda kaybedilen 114 bin civarındaki şehitlerin kayıtlarına ulaşılmıştır.
- 2015’te Yemen askerî müdahalesi oldu.
- 2019-2023 yılları arasında Basra Körfezi krizine seyirci kaldık.
Bu yıla göz atacak olursak, Ekvador çatışması, Filistin yanlısı üniversite protestoları, Haret Hreik hava saldırısı, Harkiv taarruzu, İran‘ın İsrail‘e saldırılarına tanık olduk ve Türkiye–Suriye krizi çıktı.
Özetle bugün hala Nagaland savaşı, Peru’da iç çatışma, Lord’un Direniş Ordusu isyanı, Dağlık Karabağ sorunu, Bosna Savaşı, Ukrayna- Rusya savaşı gibi dünyanın en az kırk bölgesinde savaşlar sürüyor.
Savaşlar fiziksel, psikolojik, sosyal ve ekolojik travmalara neden olduğu gibi halkların kimliğini, kültürünü de yok etmeyi amaçlamaktadır.
Halkların inançlarına, dillerine, özgün değerlerini yok etmek, boyun eğdirmek gibi dayatmalar nesiller boyu sürecek travmalara neden olmaktadır.
Dünya barışını sağlamak ve çatışmaları durdurabilmek için çeşitli kültürler, görüşler ve inançlar arasında anlayış, hoşgörü ile sağlanmalıdır.
Bu durumda kendi önyargılarınızı fark ederek, empati kurup başkalarının bakış açılarını anlamaya çalışmak çok önemlidir.
Kendime sormadan edemiyorum: “Savaşları bir kenara koyacak olursak; insanlık insan olmaktan çıkıp nasıl bir yaratığa dönüştü ki, canlı cansız her yere ve her şeye şiddet uygulayabiliyor?”
Çocuklar, gençler, kadınlar, yaşlılar, öğrenciler hatta tüm meslek gruplarının mensupları, dahası hayvanlar, hatta doğa doğrudan şiddete maruz kalıyor.
Zararlı gaz yayarak ozon tabakasını delmek mi dersiniz, ormanları yakarak doğayı yok etmek mi dersiniz, can dostlarımız hayvanları ve diğer canlıları katlederek ya da işkence ederek şiddet uygulamak mı dersiniz ve daha neler neler…
Vatandaşın temsilcisi olarak atanan milletin meclisindeki milletvekillerinin yumruk yumruğa kavga etmeleri ise ne şekilde topluma iyiyi, doğruyu, güzeli, insanca ve sevgi ile yaklaşmayı göstererek örnek olacakları ise ayrı bir tartışma konusudur.
Mehmet Akif Ersoy, 5 Mart 1921’de İstiklal Marşını yazarken ne demişti nazlı bayrağımıza hitaben?
“Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal!
Kahraman ırkıma bir gül; ne bu şiddet, bu celal?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal…
Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklal.”
Şimdi biz soralım bizi temsil edemeyen vekillere: “Nedir bu şiddet ve bu celal?”
Hiçbir toplum bu türden basit siyaseti hak etmez.
Her toplum örnek alınacak davranışlar gösterilmesini ve sorunlarının çözülmesini bekler.
Her toplum tıpkı Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi “Yurtta sulh, cihanda sulh” ister.
Anlamına hasret kaldığımız “Yurtta sulh, dünyada sulh” günleri hayal bile olsa, kendimizden başlamaya ne dersiniz?
Unutulmamalıdır ki fillerin tepişirken çimlerin ezildiği toplumlarda bilinçli olarak aşılanan düşmanlık duygusu filler için kazanç, çimler için kayıptır.
Tüm dünyaya huzurun ve barışın geleceği zulmün biteceği ve çocukların güleceği günler dileği ile…
askimtan@gmail.com