Bodrum’a her gidişimde defalarca günü birlik olarak geçtiğim İstanköy (Kos) Adasını bu defa uzun soluklu kalmak üzere ziyaret ettim. Bodrum’da yaşayan ablam ve eniştem ile özlem gidermek üzere oraya sık gittiğimden Kos’u da epeyce keşfetmiştim.
Bana gezilerimin bir hediyesi olan arkadaşım Nuray ile Kos için aylarca öncesinden araştırmalarımızı yürütüp, rezervasyonlarımızı yapmıştık zaten.
İstanköy veya Kos, Bodrum yarımadasının karşısında olan, Yunanistan’ın 12 Adalar Vilayetine bağlı bir Ege Adası.
Bodrum ve Turgutreis’ten Kos’a birçok firmanın düzenli feribot seferleri var ve bu yolculuk hava şartlarına, feribota, firmaya v.b. gibi bağlı olarak yaklaşık 30-40 dakika sürüyor.
Turgutreis’ten kalkacak olan feribota rahat yetişmemiz için 40 dakika kadar önce marinada olmamız söylenmişti, biz temkinli gezginler olarak 1 saat önce oradaydık. Kafede demli çaylarımızı içerken Nuray, Kos’u tanıtmaya yönelik broşüre göz gezdiriyordu ki, ben de şöyle bir bakıp, “Uzun yıllardır hep aynı broşür, ezberledik artık. Yenilenmiş baskı bile yapmadılar” diyecek oldum. Meğerse broşürün editörü yanımızdaymış, “Adada her şey aynı kaldığından biz de aynı broşürü devam ettiriyoruz. Revize bir şey yok ki” cevabını verdi. Valla ne diyeyim o da haklı. Zaten adanın bu korunmuş hali değil mi bizi ona çeken…
Sonrasında feribot şirketinin standında check in işlemi, pasaport geçişi derken feribottaydık ve gayet rahat, çabucak geçen yolculuktan sonra Kos’a varmıştık. Yunan tarafında pasaport sırasının uzun olacağını bildiğimden Nuray’a feribottan ilk çıkanlar arasında ve hızlı olmamız gerektiğini öğütlemiştim. Koştur koştur ilk sıralara ulaştıktan sonra arkamızı bir döndük ki başka feribotlar da gelmiş, kuyruk uzayıp gitmiş. Bu arada bekleyenleri güneşten koruyacak bir tente bile yoktu.
Sonrasında tarihi-turistik yerlere, çarşıya, eğlence mekanlarına yürüme mesafesindeki otelimize gidip, bavullarımızı bırakarak, plajın yolunu tuttuk.
Kaldığımız Kos Achilkeas Hotel’de bizi karşılayan Paris, konuyu biz açmadığımız halde hükümetin kendileri için aşırı harcamalar yaparken buraya tente koyma ricalarını ‘Bütçemiz yok’ diye geri çevirdiğinden bahsederek bu tutumu epeyce eleştirdi.
Akşam çarşıda dolaşırken uzayıp giden taksi kuyruğunu görüp ne kadar akıllıca bir seçim yaptığımızı düşünecektik. Eğer merkezin dışında kalacak ve araç kiralama yoluna da gitmeyecekseniz saatler süren taksi bekleme sürelerini göze almanız gerekecek. Zira adadaki otobüs seferleri genelde akşam saatlerine uzamıyor, dönüş sorunlu oluyor.
Bol seçenekli plajlar
Gittiğimiz plaj, merkezdeki önerilen plajlardan biriydi, kapıda giriş ücreti olduğunu söyledilerse de bize daha önceden fısıldandığı şekilde hoşnutsuzluğumuzu belli ettik ve giriş ücreti alınmadan içeri buyur edildik.
Kos merkezin sahilinde pek çok seçenek bulunuyor. Kimi lüks, kimi daha sıradan, müzikli, müziksiz plaj alternatifleri arasında seçim sizin… Bazıları giriş ücreti isterken, bazılarını sadece yeme-içme karşılığında kullanabiliyorsunuz.
Kos Adasının merkez dışındaki belli başlı güzel plajlarını ise Terma, Kefalos, Cennet, Agios Fokas olarak sıralayabiliriz.
Adanın güney doğusunda bulunan, geçmişteki volkanik püskürtmeler sonucu oluşan Empros termos olarak da bilinen Terma-Therma plajının sularının potasyum, kalsiyum, magnezyum, kükürt, sodyum bakımından zengin olduğundan cilt ve romatizma hastalıklarında iyileştirici etkisi olduğuna inanılıyor.
Kefalos köyünün plajları kumlu, berrak ve soğuk sularıyla biliniyor.
Cennet (Paradise) Plajı berrak suları, ince kumları, bazı bölümlerindeki volkanik hava kabarcıklı suyu ile dikkat çekiyor. Burada yamaç paraşütü, jet ski kiralama gibi çeşitli etkinlikleri de yapabilirsiniz. Plajın bir bölümünün çıplaklara özel olduğunu not düşeyim.
Agios Fokas plajı ise siyah-beyaz görünümlü kumları, gün batımını seyretmesinin güzelliği ve sakinliği ile biliniyor.
400 yıl Osmanlı hakimiyetindeki Adanın Türkleri
Kos’a her gidişimde mutlaka Sibel Hanım ve Mazlum Bey’in olduğu Mr Serano adlı pastaneye uğrar, onların özel karışımlı Türk usulü çaylarını içer, enfes Kavala kurabiyelerini yerim. Sibel Hanım daha önce Türk çayı, Yunan çayı, kokulu çay karışımıyla bu lezzeti elde ettiğinden bahsetmişti. Tam bir dostluk çayı, kültür mozaiği diye buna derim…
Benim gibi çay tiryakisi olan Nuray ile Kos günlerimizde Mr Serano değişmez adresimiz oldu. Burası sadece enfes lezzetler sunan bir pastane değil, adaya gelen Türklerin birbirine öneriler verdikleri, Sibel Hanım ile Mazlum Bey’in tavsiyelerini aldıkları bir buluşma yeri.
Osmanlılar’ın 400 yıl boyunca egemenliğini sürdürdükleri Kos’ta Türk nüfusu ağırlıklı olarak Germe (Platani) köyünde yaşıyor. Kos merkezden 2 km kadar uzaklıkta olan Asklipion Arkeolojik eserlerini görüp, yerel lokantalarda Türk lezzetlerini tatmak için burayı listenize ekleyebilirsiniz.
Adadaki Türklerin mükemmel bir Türkçe ile konuştuklarını söylemeden geçemeyeceğim. Bunun sırrı olarak aile içinde resmî dilin Türkçe olduğu, ebeveynlerin çocukların Türkçe’yi iyi öğrenmelerine önem verdikleri, Türkiye’ye sık gitmeleri ve yaygın olarak izlenen Türk dizileri gösteriliyor.
Tarihi ve turistik bölgeler
Kos Hipokrat’ın adası olarak da biliniyor. Burada doğan modern tıbbın babasının diktiği ve sonrasında gölgesinde öğrencilerine ders verdiği rivayet edilen ağaç Kos’un en çok fotoğrafı çekilen yerlerinden…
Hipokrat Ağacının arka tarafında Osmanlı’dan kalan tarihi eserlerden Cezayirli Gazi Hasan Paşa Camisi yer alıyor. Hipokrat’ın Çınar Ağacı’nın hemen yanındaki çeşme de yine Osmanlı Valisi Gazi Hasan Paşa tarafından yaptırılmış.
Ağacın karşısına doğru ilerlediğinizde ise St. John Şövalyelerinden dolayı Şövalyeler Kalesi olarak da bilinen Neratzia Kalesi karşınıza çıkacak.
Tapınak Şövalyeleri veya bir diğer ismiyle St. John Şövalyeleri’nin inşa ettirdiği, sonrasında Osmanlı İmparatorluğu’nun revizeler yaptığı ismi Kos Kalesi diye de geçen yer Adanın en çok ziyaret edilen bölümlerinden…
Hipokrat Ağacının yan tarafındaki Antik Agora kalıntıları da gezilmesi gereken yerlerden… Burada Afrodit Tapınağı, şehir surları yer alıyor.
Şehir merkezinin biraz dışındaki Asklipion arkeolojik alanı da Kos’un önemli tarihi bölgelerinden biri. Apollo’nun oğlu, tıp ve sağlık tanrısı Asklepion’a adanmış Antik Çağ hastanesi bölgesine Antik Yunan’ın her yerinden insanların şifalanmak için geldiği aktarılıyor.
Adadaki kazılarda çıkartılan tarihi eserler ise Eleftherias Meydanı’nda Kos Arkeoloji Müzesi’nde sergileniyor. Tarihe meraklıysanız burayı es geçmemenizi öneririm. Sergilenenler arasında Hipokrat Heykeli, zemin mozaikleri, Agora ve gymnasium’dan çıkarılan eserler, Afrodit ve Herakles Tapınağı var.
Zia köyünde güneşin batışı
Kos Adasının yapılacaklar listesinde Dikeos dağının eteklerindeki Zia köyünü ziyaret de yer alıyor. Ada manzarasını tepeden sunan Zia’da güneşin batışını seyretmek ayrı bir keyif. Bu şipşirin köyde kiliseyi, eski su değirmenini dolaşabilir, birbirinden güzel evlerin, kafe ve lokantaların arasında yürüyüş yapabilir, belki güzel bir yemek eşliğinde manzaranın keyfini çıkartabilirsiniz.
Üç Adalar Turu
Bizim listemizin en başına koyup, Kos’a gelmeden rezervasyonumuzu yaptığımız bir etkinlik de üç adalar tekne turu oldu. Kos limanından kalkıp Kalimnos, Plati, Pserimos olmak üzere birbirinden güzel üç adayı gezdiren tekne turu ile denizin, güneşin, doğanın keyfini doyasıya çıkardık. Yolda yunusları görmek de ayrı bir zevkti.
Bir diğer tekne gezisi seçeneği ise Nisiros volkanik adasına gitmek… Nisiros tekne seferleri Kos adasının Kardemana limanından kalkıyor ve yaklaşık 45 dakika sürüyor. Şirin köyleri ve mimarisiyle küçük, el değmemiş bir köy burası… Adanın ortasında 4 adet krater var. Datça’ya Kos Adası’ndan daha yakın olan bu adanın badem içeceği olan sumada çok meşhur.
Gece hayatı
Yine daha Kos’a gitmeden rezervasyon yaptığımız diğer bir şey de canlı Yunan müziği dinleyeceğimiz mekânlardı. Averof caddesi üzerinde gittiğimiz Sardelles Restaurant ve Uniq Beach Bar adlı canlı müzik yapan her iki mekândan da çok eğlenmiş ve mutlu olarak döndük. Çeşitli Yunan müzikleri, dansları, tabi ki sirtaki ile dopdolu gecelerdi… Barlar sokağı, Platanos veya Diagora meydanı, Kardamena bölgesi de yine eğlencenin tavan yaptığı yerler arasında…
Lezzetler
Bir adadaysanız bol balık ve deniz ürünleri bulmanız da sürpriz olmaz kuşkusuz. Biz de tatilimiz boyunca Kos Adasının meşhur deniz ürünlerinin lezzeti ile damaklarımızı şenlendirdik. Diğer taraftan, bizim yemeklerimizin aynısı veya pek bir benzeyeni olan çeşitler de komşunun her yerinde olduğu gibi burada karşınıza çıkıyor. Adadaki restoranlar Kos Limanı çevresinde, Eleftherias Meydanı etrafında, Averof caddesi üzerinde, Mastichari ve Tigaki bölgelerinde yoğunlaşmış durumda. Kos’un 3,5-4 Euro fiyatlardaki dondurması da çok lezzetli.
Kos’ta alışveriş
Gerçeği söylemek gerekirse Kos çarşısını dolaşırken Bodrum veya başka bir turistik yöremizde dolaşıyor gibi oluyor insan… Nazar boncukları, deri ayakkabı, çanta ve kemerler, zeytinyağı, doğal sabunlar, baharatlar, otlar, tarçınlar, lokumlar, helvalar v.b.gibi… Her şey o kadar tanıdık ki…
En son Atina’da mağazaları dolaşırken İstanbul’dan Yunanistan’a dönmüş bir Yunanlı hanım “Herhalde Türkiye’den gelip bunları almayacaksınız değil mi? Sizde çok daha iyileri var zira” demişti.
Yine de çarşıların tarifini isterseniz Eleftherias Meydanı, Kanari Caddesi, Hipokrat ve Venizelou Caddesi, Ifaistou ve Apellou sokağı, Konitsis Meydanı diyebilirim.