Can Atalay
Gezi deyince aklımıza son dönemlerde Avukat. Can Atalay geliyor artık. Hatay İşçi Partisi seçilmiş milletvekili. Barış Atay çok içten bir yoldaşlık örneği göstererek milletvekili adayı olmaktan çekildi, Hatay dan yerini arkadaşına verdi. Maalesef seçilmiş milletvekilimiz yasalar çiğnenerek ceza evinden çıkarılmadı. Biliyoruz ki 06.02.2023 te Hatay da çok ciddi bir deprem felaketi yaşandı. Bütün Dünya bunu konuştu. Ben de Hataylıyım… İnsanlar canlarını, mallarını kaybetti. Muhtaç duruma düştüler
Seçim günü kullandıkları oylarla Avukat Can Atalay’ın kendilerine vekil olarak seçtiler. Sadece Atalay’ın milletvekili olma hakkı elinden alınmış olmadı, insanların seçme hakkı da gasp edilmiş oldu. Can Atalay ile direk tanışmıyoruz ama aynı üniversiteden üst dönemimden mezun olmuş bir meslektaşımdır. Ülkemizde hukukun gasp edilerek Atalay’ın milletvekili olma hakkının elinden alınması hem bunun bir avukata yapılmış olması demokrasi ayıbıdır.
Dönelim Gezi Dönemine…
Gezi sureci Dünya tarihine geçti. Polis şiddeti yaşandı konuşuldu Gezi boyunca. Önce Taksim de sonra Türkiye de… İnsanlar öldü… Çok boş değil miydi, hiç gerek yoktu diye düşünüyorum. Sinsi tarikat yapılanmaları çocuklara tecavüz edip, insanları zehirlerken, sesini masumca duyurmaya çalışan kitlelere özgürlük verilmeliydi. Yıllar önce Süleyman Demirel ne demişti, sağcı muhafazakâr bir liderdi o da. “Bırakın yürüsünler yollar yürümekle aşınmaz.” İnsanlar yürüyüp seslerini rahatça duyursaydı; sert polis müdahalesi ve biber gazı olmadan. Bu bir isyan da değildi asla. Halkın tepkisi demokratik ülkelerde insanlığın sesidir. Tepkisini gösteren vatandaştan korkulmaz! Konuşmadan sessizce oluşturulmaya çalışılan gizli yapılar ülke bütünlüğüne zarar verir…Günümüzde “devrim” kelimesinden korkar hale geldi bazı siyasi oluşumlar. Devrim nedir? Atatürk döneminin solcusu olarak ümmetçi Osmanlı İmparatorluğuna karşısında duran bir devrimciydi.. Bazılarının dediği gibi Başbuğ Atatürk değil, Devrimci Mustafa Kemal Atatürk… Özgürlükçü Atatürk… Gezi süreciyle ilgili olarak ta… Halkının konuşmasını isteyen bir lider olurdu kesinlikle…
Türkiye de insanların sokağa çıkması pek görülen bir durum değildir. Belki başta şüphe uyandırdı ama barışçıl bir eylem olduğu şüphe getirmez bir eylem iken gezi sureci, neticesinde insanların olmuş olması çok acı…
Ölüm yıl dönümlerinde ailelerinin, sevenlerinin çektiği üzüntü düşünüldüğünde değer miydi? Seslerini duyurmak istemişlerdi sadece. Sürece “Polis Devlet” tanımı etiket olmuştu. Oysaki Türkiye Cumhuriyeti “Laik bir hukuk devletidir.” Askeri darbe ne kadar zarar verirse hukuk devletine polis devlet zihniyeti de o kadar yıkıcı olur.
İstanbul da Gezi Parkına yönelik yıkım hareketlerini protesto etmek amacıyla başlayan daha sonra Türkiye’nin birçok noktasına yayılan eylemlerin başlamasını üzerinden 12 yıl geçti.
28 Mayısta ilk eylemler iş makinelerinin Gezi Parkına girmesi ve çalışmalara başlamasının sosyal medyada yayılmasıyla başladı.
Parkta nöbet tutan aktivistlerin çadırlarının yakılmasına büyük tepki gösterildi. Ve olayların yayılarak iktidar karşıtı siyasi bir kimlik kazanmasına sebep oldu.
Göstericiler, Gezi Parkı ve Taksim Meydanını yaklaşık 2 hafta işgal etti. Bu duruma karşı emniyet güçleri çok sert bir şekilde cop ve biber gazıyla müdahale etti.
Gezi Sürecinde Eskişehir de dayak yiyerek ölenlerin bir tanesi de Ali İsmail Korkmaz. Gezinin faturasını ağır bir şekilde ödemiş oldu. Polis ve halk karşı karşıya getirildi. Ali İsmail bugün yaşasaydı 33 yaşında olacaktı. Üniversiteden mezun olmuş belki de aile kurmuş olacaktı. Ne ümitleri hayalleri vardı kimbilir. Ailesiyle geçireceği güzel günlere kavuşamadan oldu.
Gezi olayları 3 ay 2 gün sürdü. Toplumdaki ayrım iyice arttı. Gezi sürecinde halkının sesini kısmak isteyen zihniyetle Avukat Can Atalay‘ın kazanılmış hakkını gasp eden eden zihniyet aynı zihniyettir.