Travmatik deneyimler kişinin fiziksel, zihinsel ve duygusal sağlığı üzerinde uzun süreli olumsuz etkilere neden oluyor. Travma sonrası iyileşme, kişiye özgü programlanan çeşitli tedavi metotlarıyla mümkün oluyor. Günümüzde geleneksel psikoterapi yöntemlerinin yanı sıra doğanın iyileştirici gücünden de faydalanılıyor. Odağına travmatik deneyimlere maruz kalmış ve ruh sağlığı hizmetlerine erişimi kısıtlı çocukları alan Maya Vakfı, doğanın bir araç veya mekan olarak kullanıldığı terapilerin, genel yaşam kalitesini artırdığını belirtiyor.
Travmatik deneyimler, kişinin sosyal ilişkilerinde ve günlük rutinleri yerine getirmede birtakım zorluklara yol açabildiği gibi anksiyete, depresyon ve travma sonrası stres bozukluğu gibi psikiyatrik bozukluklara da sebep olabiliyor. Travma aynı zamanda bireyin benlik algısını, güven duygusunu ve dünyaya bakış açısını da önemli ölçüde zedeliyor. Bu nedenle, travmatik deneyimler yaşayan kişilerin desteklenmesi ve uygun tedavi yöntemleriyle rehabilite edilmesi büyük önem taşıyor. Geleneksel psikoterapi yöntemlerinden bilişsel davranışçı terapi, göz hareketleri ile duyarsızlaştıma ve yeniden işleme gibi tedavi yöntemlerine ek olarak doğayla bütünleşik şekilde uygulanan metotlar da iyileşme sürecini destekliyor. Odağına travmatik deneyimlere maruz kalmış ve ruh sağlığı hizmetlerine erişimi kısıtlı çocukları alan Maya Vakfı, doğa yoluyla uygulanan terapinin kişinin hem kendi iç dünyasıyla hem de doğayla derin ve dönüştürücü bir bağ kurmasını sağlayan güçlü bir iyileştirme aracı olduğunu vurguluyor.
Ekoterapi, Bütünsel Bir İyileşme Yaklaşımı Sunuyor
Doğanın bir araç veya mekan olarak kullanıldığı terapiler bireylerin duygularını ifade etmelerine, travmatik deneyimleri işlemelerine ve duyguları hakkında iç görü kazanmalarına yardımcı oluyor. Bu tarz doğayla kurulan özel bağların ve olumlu hislerin psikoterapi süreci kapsamında kullanıldığı yönteme ekoterapi adı veriliyor. Ekoterapi, doğa terapisi, depresyon ve anksiyete gibi rahatsızlıkları hafifletmek, özgüveni ve duygusal dayanıklılığı artırmak amacıyla kullanılan, doğayı terapötik sürece entegre eden bir iyileştirme yaklaşımı olarak öne çıkıyor. Doğada zaman geçirmek, açık havada yapılan aktiviteler, travma sonrası iyileşme sürecine olumlu katkılar sunuyor. Doğa, zihni sakinleştirmede, stres ve anksiyeteyi azaltmada, iyi olma ve bağlantı hissini devam ettirmekte etkili bir rol oynuyor. Araştırmalar, doğada zaman geçirmenin kortizol seviyelerini azaltarak mutluluk ve iyilik hali hissine katkıda bulunan serotonin hormonunu artırdığını gösteriyor. Yapılan çeşitli çalışmalar, doğal ortamların insanların ruh halini düzeltebileceğini, depresyon ve anksiyete belirtilerini azaltarak psikolojik ruh sağlığını artırabileceğine işaret ediyor. Travmatik deneyimler için doğanın rolü, insanlara güvende olma hissi vermesiyle doğrudan bir ilişki kuruyor. Doğal ortamlar genellikle huzurlu ve tehditsiz olarak algılandığından özellikle travma yaşamış bireyler için korku ve tetikte olma hissini azaltabiliyor. Doğanın sunduğu bu güven ve rahatlama hissi, bireylerin daha huzurlu ve dengeli hissetmelerine destek oluyor.
“Doğayla Kurulan Her Türlü Temas, Ruh Haline Olumlu Katkılarda Bulunuyor”
Maya Vakfı Uzman Psikolog Emine Merter “Doğada zaman geçirmek, öz bakım ve iyileşmenin en etkili yollarından biri. Bize kendimizle yeniden bağlantı kurma, şimdiki anın huzurunu hissetme ve deneyimlerimiz hakkında farkındalık kazanma fırsatı veriyor. Ekoterapiyi hayatınıza dahil etmek istiyorsanız, hafta sonları doğa yürüyüşleri yapabilir, kamp kurabilir veya piknikler düzenleyebilirsiniz. Evinizde bahçe veya balkonunuz varsa, bitki yetiştirmeye başlayabilirsiniz. Özetle doğayla kurulan her türlü temas, ruh haline olumlu katkılarda bulunuyor.” açıklamalarında bulunuyor.
“Doğa, Dönüşüm ve Yeniden Yapılanma Yolculuğunda Önemli ve Güçlü Bir Destekçi”
Maya Vakfı Kıdemli Klinik Koordinasyon Sorumlusu ve Klinik Psikolog Melisa Varol, “Doğanın travmatik deneyimleri dönüştürmedeki iyileştirici gücü derin ve çok yönlüdür. Doğa, hayranlık, güvenlik ve farkındalık hissi sağlayarak bireylerin travmadan şifa bulmalarına, kendileriyle ve çevreleriyle yeniden bağlantı kurmalarına yardımcı oluyor. Travma terapisine doğayı ve sanat terapilerini entegre etmek, zihni, bedeni ve ruhu ele alan bütünsel bir iyileşme yaklaşımı sunuyor. Bu sebeple doğa, dönüşüm ve yeniden yapılanma yolculuğunda önemli ve güçlü bir destekçi olarak dikkat çekiyor. Farkındalık, anda bulunma pratiği olarak tanımlanabilir ve doğada zaman geçirmek, bu farkındalık düzeyini artırıyor. Doğal ortamlar genellikle sakinleştirici ve dikkat dağıtıcı olmayan bir atmosfere sahiptir, bu da insanların iç huzuru bulmalarına ve kendilerini daha iyi hissetmelerine yardımcı oluyor.” ifadelerini kullanıyor.