Çin’e yıllarca önce gazetecilik yaparken başladığım iş için gezilerim, sonrasında artarak devam etti, iş ve turistik boyutu geçerek zamanla orada oluşan çevremle birlikte ikinci ülkem halini alarak, bugünlere taşındı. Arkadaşlarımın arayıp bulamadıkları anda “Ben seni yine Çin’de sandım” demelerine kadar taşındı… Bu arada Çince de öğrenmeye başladım. Bunu duyanların “bu yaştan sonra dünyanın en zor dillerinden birini nasıl öğreneceksin, olacak şey mi!” tepkilerine ise, hiç aldırmayıp “durun bakalım, hayat daha yeni başlıyor” cevabını verdim.
“Çinlileri niye bu kadar çok seviyorsun”, “hepsi birbirine benzerken nasıl ayırt ediyorsun”, “orada aç kalmıyor musun”, “o çubuklarla nasıl yemek yiyorsun”, “çok gürültücü değiller mi”, “toplu taşımaları çok kalabalık değil mi”, “İstanbul’dan Çin’e 10 saat kadar süren uçuşu nasıl çekiyorsun” gibi pek çok soruya yıllarca maruz kaldım.
Aslında tüm bu soruların cevabı sizin bakış açınıza bağlı. Çok sevdiğim bir karikatür var. Aynı otobüsteki iki farklı adamı gösteriyor. Biri manzaralı pencere kenarına oturmuş, mutlu mesut yol alıyor. Diğeri ise dağla çevrili tarafta. Son derece üzgün bir şekilde bu iç karartıcı tarafa bakıyor. Oysa sadece yüzünü diğer manzaralı tarafa dönmesi yeterli… Böylece diğer mutlu adamın sahip olduğu güzel manzaraya o da sahip olacak.
Dünyanın en köklü uygarlıklarından biri olan Çin kültürünü tanımaktan dolayı mutlu oluyorum. 55 farklı etnik gruptan oluşan, dünyanın en kalabalık ülkesinden bahsediyoruz.
Önyargılara cevaplarım
Onlarla ilgili önyargılara gelirsek… Gürültücü oldukları izlenimi dört farklı tona sahip olan dillerinden kaynaklanabiliyor. Konuşurken bu tonlamaları çok iyi tutturmak gerekiyor. Yoksa kelime başka bir anlama kayabiliyor. Örneğin ma kelimesi farklı tonlamalarla anne, keten, at ve küfretmek anlamlarını taşıyabiliyor. Hepsinin birbirine benzediği düşüncesi ise bilgisizlikten çıkabiliyor. Yemek kültürleri çok zengin ve çok çeşitlidir. Sanıldığının aksine, bizim damak tadımıza da çok yakındır. Jiao zi adı verilen Çin mantısı, bao zi isimli içli ekmek, dan chao fan yani yumurtalı pilav hararetle önerebileceğim yiyecekler arasında yer alıyor.
Bize göre uzakta bir ülke olması nedeniyle uçak yolculuğu 10 saat kadar sürüyor. Ama inanın bu süreye değer…
Günümüz medeniyetinin temel taşlarını oluşturan kağıt, barut, pusula, matbaacılık gibi pek çok buluşun kökenleri antik Çin medeniyetine dayanıyor. Dünyanın en önemli ekonomik güçlerinden biri haline gelen, dünya nüfusunun yaklaşık altıda birinin yaşadığı bir dev ülke burası…
Şanghay’da mutlaka görülecekler!
Aşkım İstanbul duymasın ama Çin’in Şanghay şehrine de tutkuyla bağlıyım! Muhteşem tarihi ve geleneksel atmosfer ile uzay çağının görkemini bir arada yaşatan bu şehrin bende yeri çok ayrı. Sürekli olarak genişleyen metro ağı sayesinde ulaşımın çok rahat olması, yürüyerek keşfetmeye yatkın bir şehir oluşu, Çin’e özgü pek çok hediyelik eşyayı ve dünya markalarının çakmalarını bulabildiğiniz bir alışveriş cenneti oluşu, farklı damak tatlarına hitap edebilecek bol çeşitteki lezzetleri ile benim için vazgeçilmezdir.
Şanghay’ın en trend yerlerinden Xintiandi, gecesi ve gündüzü ile size keyifli saatler yaşatacak. Sadece kahvenizi yudumlarken, geleni, geçeni seyretmek bile çok zevkli. Xintiandi müdavimlerinin dünyanın en ünlü tasarımcılarının imzasını taşıyan son moda kıyafetlerine, muhteşem parfümlerine, VIP midibüslerine, lüks araçlarına bayılacaksınız.
Uluslar arası ve Çin lezzetlerini sunan restoranları, kahve dükkanları, barları, çok çeşitli mağazaları ile burası Şanghay’ın lüks simgesi.
Araç trafiğine kapalı olan Nanjing Yolu, gezilecek yerler listesinde en başlarda yer alıyor. Köklü bir ticaret merkezi olan bu yaya yolu, Çin’in en meşhur alışveriş yerlerinden biri. Eğer yorgun düştüyseniz, çok şirin gezinti trenine de binebilirsiniz. Ama bence keşfetmenin en iyi yolu yürümektir ve yorgunluğa değer! Yol boyunca Landmark Plaza, No 1, Yong’an gibi bir dizi modern alışveriş merkezi var. Çin ipeğinden geleneksel kıyafetler, şallar, eşarplar, envai çeşit hediyelik eşya, takılar arasında kendinizi kaybedeceksiniz. Her damak tadına uygun restoran ve kahve dükkanları da sizi bekliyor. Şanghay’ın özel lezzetleri olan mantı çorbası, ilkbahar böreği, sebzeli köfte, pirinç kekini özellikle öneririm.
Şehri ikiye bölen Huangpu nehrinin tarihi kesimi olan Puxi tarafındaki sahil şeridi The Bund günün her saati cıvıl cıvıldır. Buradan şehrin gökdelenlerle dolu, yeni ve modern kesimi olan Pudong görüntüsü çekmek ise bir turist geleneğidir. The Bund’dan binebileceğiniz vapurlarla nehirde özellikle gece dolaşmanızı şehrin ışıltılı, rengarenk ve tarihi dokusunu iyice içinize çekmenizi tavsiye ederim. Pekiyi, The Bund bölgesinden turistik yer altı tüneliyle, Pudong tarafına çıkmaya ne dersiniz? Bu yakadaki Oriental Pearl (Oryantal İnci) TV kulesi şehrin turistik simgelerinden biri. 468 metrelik bu kuleden şehri kuşbakışı görebilir, cam yüzeyli tabanında gezinip, harika fotoğraflar çekebilirsiniz. Asya’nın en yüksek TV kulesi unvanını taşıyan, altındaki müzede Şanghay sokaklarının birebir örneklerinin yer aldığı Oryantal İnci’nin tıpkı kocaman bir inciye benzeyen ilginç mimarisi de sizi çok etkileyecek. Bu tarafta yan yana yer alan, Şanghay Dünya Finans Merkezi, Jin Mao Kulesi gibi gökdelenler ve Şanghay Akvaryumu da ilginizi çekecektir.
Toplamda 39 bin 200 metrekarelik alanda yer alan Şanghay Müzesi, Çin’in köklü tarihini gözler önüne seriyor. Tarihsel dönemlere ait kıyafetler, silahlar, haritalar, yazışmalar, saray eşyaları ve pek çok tarihi unsur burada sizi bekliyor. Çin çaylarının geleneksel tarzda servis edildiği kafe bölümü soluklanmak için birebir. Müzede yer alan tarihi eşyaların benzerlerinin satıldığı, hediyelik eşya mağazası da çok güzel.
850 metrelik, Ming ve Qing hanedanlıklarının tarzındaki bu caddede geleneksel eşya satan mağazaları, Çin restoranları, çay evleri ile Şanghay’ın tarihi dokusunu yaşayacaksınız. Çok çeşitli Çin çaylarını tadarak ve bilgiler alarak seçebileceğiniz çay evlerini sakın es geçmeyin. Buradan alacağınız geleneksel tasarımlı kutulardaki çaylar hem sizin için güzel bir anı, hem de sevdikleriniz için özel bir hediye olacaktır.
Doğu ile batının buluştuğu yer: Hong Kong
Hong Kong için söylenen çok şey var: “Doğu ile batının buluştuğu yer”, “paranın merkezi”, “eski Çin kültürü ile geleceğin karışımı”… Bense Hong Kong’u tek bir sıfatla anarım: şaşırtıcı. Hong Kong’u anlamak için ta içine dalmak gerekir. Sokaklarında kalabalığa karışmak, Çinliyim yerine Hong Kongluyum diyen insanları ile sohbetlere dalmak, sahilinde dolaşırken iskelesine yanaşan vapuruna atlayıp gitmek, gökdelenlerden başınız dönmüşken başta Hong Kong Park, Kowloon Park olmak üzere parklarında huzurun kucağında dinlenmek… Gece pazarlarında geç vakitlere kadar alışveriş yapıp, sonra da eğlence hayatına dalmak…
Orijinal ismiyle Victoria Peak Hong Kong manzarasını doyasıya seyredebileceğiniz, buranın en gözde yerlerinden biri. Hong Kong adasının batısında yer alan 552 metrelik tepeye Peak Tram adı verilen turistik tramvay ile veya otobüslerle çıkabilirsiniz. Yol boyunca yemyeşil ormanlık araziden geçerek, deniz manzarası seyretmek çok keyifli. Hong Kong’un gurur kaynağı sinema oyuncusu Jackie Chan gibi ünlüler de bu civarda yaşıyor. Seyir Terası, Mumyalar Müzesi, çeşitli restoran ve barlar da tepede sizi bekliyor. Özellikle akşam saatlerinde buradan şehri seyretmek çok keyifli… Ancak inanılmaz bir turist akını olduğu için hafta sonu gitmekten kaçının. Yoksa değil fotoğraf çektirmek, adım atmak bile imkansız olabilir!
“Çin’de metrekare hesabı yapılır, Hong Kong’da ise adım”. Bu söz Çinliler tarafından Hong Kong’da emlak ve otel fiyatlarının yüksekliğini anlatmak için kullanılır. Hong Kong’un merkezinde fahiş fiyatlı, küçücük otel odalarına mahkum kalmaktansa şehrin daha dışındaki otellere bakın. Kısaca MTR (Mass Transit Railway) denilen metro ağına yakın olan oteller çok daha avantajlı ve konforlu.
Hong Kong’u Tsim Sha Tsui sahilinde dolaşmanın keyfi bir başka. Hem gece, hem de gündüz bu sahile gelerek Hong Kong’u bir de deniz kıyısından keşfedin. Metroda East Tsim Sha Tsui durağında inerseniz ilk olarak sizi Yıldızlar Bulvarı karşılayacak. Başta Jackie Chan, Jet Li ve Bruce Lee olmak üzere Çin’in ünlü yıldızlarının ayak izleri ve heykelleri olan bu bulvardan sonra HK Sanat Müzesi, HK Bilim Müzesi, HK Kültür Merkezi ve Saat Kulesi sıralanıyor. Yemekli ve eğlenceli alternatifleri de olan tekne turları de buradan kalkıyor. Akşam saatlerinde karşıdaki parıltılı gökdelenlerle dolu Hong Kong Adası’nın bol ışıklı manzarası bir başka güzel oluyor.
Hong Kong gece pazarları, geç vakte kadar açık mağazaları ile tam bir alışveriş cenneti. Aynı zamanda eğlence hayatının da son derece aktif olduğu, hiç uyumayan bir bölge… Burada bir yandan alışveriş yaparken, diğer yandan da gece eğlencesine dalabilirsiniz. Mong Kok durağındaki Ladies Market uygun fiyatları ve değişik ürünleriyle çok cazip bir pazar yeri.
Alışverişin olduğu bölgeler eğlence hayatının da yoğun olduğu yerler. Benim favori eğlence adresim ise Lan Kwai Fang. Trafiğe kapalı bir alanda pek çok cafe, restoran ve barın olduğu bu yerde eğlence sokaklara taşıyor. Karaoke barları ile ünlü Soho, Admiralty ve Tsim Sha Tsui gözde eğlence noktalarından…
Başkent Pekin bir başka
Bu dev ülkenin devasa başkenti Pekin gezi rotalarının başında yer alıyor. Pekin denildiğinde Çin Seddi, Tiananmen Meydanı, Yazlık Saray, Cennet Tapınağı, Yasak Şehir ilk akla gelenler…
Pekin’in 700 yıllık tarihsel caddesi Wangfujing de mutlaka listenizde olmalı. Hem yerli halkın, hem de turistlerin akın ettiği cadde, trafiğe kapalı olduğundan rahatça gezilebiliyor. Burada birçok alışveriş merkezi, lezzetleriyle ün yapmış lokantalar, kafeler sıralanıyor.
Nanjing’de savaşın korkunçluğu
Nanjing doğal güzellikleri, savaşın korkunçluğunu gösteren müzeleri, üniversiteleri ile Çin’in cazip şehirlerinden biri. Buradaki birçok parkta Lotus çiçekleri arasında kaybolmak ayrı bir zevktir. Benim de öğrenim gördüğüm Nanjing Normal Üniversitesi özellikle göz alabildiğine uzanan enfes güzellikteki kampüsü ile görülmeye değer.
Şensi eyaletinde bulunan Çin’in ilk hükümdarı Ghin Shi Huang’ın mezarında bulunan pişmiş kilden yapılan Toprak Askerler; Hangzhou merkezindeki Batı Gölü; Anhui eyaletindeki mükemmel manzaraları, çam ağaçları, granit tepeleriyle meşhur Huangshan dağı; Tibet’te Lhasa adlı kutsal merkezindeki Potala Sarayı; yine Tibet’teki Jiuzhaigou Ulusal Parkı Çin’in mutlaka görülmesi gereken tarihi yerlerindendir.