Ülke gündemini meşgul eden “DEĞİŞİM”e gelene kadar öyle çok sorulacak, sorgulanacak konu var ki…
Örnek mi istersiniz?
İlk aklıma gelenleri hemen sıralıyorum.
- Mesela Yılmaz Tunç…
İşlettiği Tunç Hukuk bürosunu 4 Haziran 2023‘te Adalet Bakanı olunca, arabulucu ve avukat olan kardeşi Yahya Tunç‘a bırakmıştı.
O Yahya Tunç’un FETÖ‘den yargılandığını ve “etkin pişmanlık” kapsamında “yararlı bilgiler(!)” verdiği gerekçesi ile ceza almadığının ortaya çıktığını unutmayalım.Geçtik bunları ama Sayın Yılmaz Tunç’a sormak istiyorum: “Ülke bir suç cennetine dönüşmüş, her dakika işlenen kadın cinayetleri, faili meçhuller aydınlatılmıyor, sokaklarda silahlar ardı ardına patlıyor, cezaevleri haksız yere yatanlarla dolu olmasına rağmen bu ve bunun gibi pek çok meseleye çözüm getiremiyor, adalet sağlayamıyorsanız siz neden bakanlık yapıyorsunuz?”
- Hükümet’in NATO kadrosundan bakan olan Mahinur Özdemir Göktaş, nesil Belçikalı ve Belçika‘ya bağlılık yemini etmiş, meclislerinde vekillik yapmış, yetmemiş adını tarihe sömürgeci katliamcı olarak yazdıran Kral Leopold devlet nişanına layık görülmüş.
Ancak gelin görün ki Kral Leopold’un sahibi olduğu sömürge şirketi 10-15 milyon insanı öldürmüş ve fillerin –neredeyse- soylarının tükenmesinde önemli bir rol oynamıştır.Bütün bunları bir kenara koyarak konunun özüne dönmek gerekirse… Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş hanımefendiye sorum şudur: “2019’a kadar Brüksel Parlamentosu Sosyal Hizmetler ve Kadın-Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonlarında başkanvekilliği görevlerini sürdürdünüz. Bunun yanı sıra siyasi kariyeriniz boyunca kadın istihdamı, kadın girişimciliği, kadına karşı şiddet, fırsat eşitliği konularında hem Brüksel parlamentosunda hem de sivil toplum kuruluşlarında çalışmalar yapmış engin tecrübeye sahipsiniz. Hal böyle olunca, kadına şiddetin her geçen gün neden eksilmeden arttığını, istihdamda kadınlarımıza uygulanan yaptırımlara neden bir çözüm getirilmediğini ve en önemlisi yeterince beslenemeyen özellikle okul çağındaki çocuklarımızın beslenme çantalarının neden boş olduğunu açıklayabilir misiniz?”
- İşsizlik, açlık, yoksulluk ve sefalet oranlarının paralel düzeyde seyrettiği günümüz Türkiye’sinde öncelikle kendi vatandaşına istihdam sağlanması gerekirken, “ucuz iş gücü” bahane edilerek sığınmacılara tanınan her türlü iş olanağının aradaki makası açıyor olması kimi şaşırtabilir?Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Vedat Işıkhan, nasıl oluyor da Sayıştay’ın raporuna göre “SGK’ya aktarılmak üzere Bakanlık bütçesine tahsis edilen ödenekler dahilinde yapılan prim teşvik ödemelerine, harcamalarda aranacak kanıtlayıcı belgeler eklenmemiştir?”“Hani engelli işçi çalıştıran, devletten yoksulluk yardımı alanları istihdam eden ya da genç girişimci olarak hayata atılanlara SGK prim teşviki dahilinde destek ödeniyor ya…
Peki işverenleri desteklemek için de 5 puan ve 6 puanlık SGK prim indirimleri yapılıp işveren destekleri alırken, engelli ya da yoksulluk yardımı alanları istihdam ettiğini, teşviklerden yararlananların genç girişimci olduğunu belgeyle kanıtlanması gerekirken Sayıştay, nasıl oluyor da bu verilere ulaşamıyor?”
Vatandaş olarak bu sorulara yanıt beklemek en doğal hakkımızdır.
- Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na ne diyeyim?
Depremler oluyor, seller şehirleri yerle bir ederken Bakanlığa tek yaptığı boş vaatlerde bulunmaktan öteye gitmiyor.Seçim döneminde depremzedelere “bedava ev” sözü verenler, Hatay’ın ve diğer deprem şehirlerinin yolunun nereden geçtiğini hatırlar mı acaba?
Oysa yanlış biliyorsak siz düzeltin Sayın Mehmet Özhaseki, “afet mağdurlarına ücretsiz konut temin etmek anayasal bir zorunluluk değil miydi?”
Evleri yıkılan mağdurlar bir çorap bile alamadan sokakta kalırken, deprem için her yıl ayrılan bütçeden haklarını sadece istemekle kalıyorlar. Konteyner evler ise yalan olduğu gibi, zadeler unuttu, zedeler unutuldu.
Bin 400 insanımızın ölüme terk edildiği ve geride kalanların gözyaşlarının kurumadığı Ebrar Sitesinin müze olacağı haberi ise adeta şaka gibi!Sayın Özhaseki, sorarım size “siz yakınınız kaybetmiş olsaydınız bu felaketler karşısında yine de bu denli kayıtsız kalır mıydınız?”
- Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, 2022 yılında “ağır çalışma koşullarının iyileştirilmesini” isteyen doktorlara “Efendim işte doktorlar az para aldıkları için ayrılıyorlar. Varsın gidiyorlarsa gitsinler. Buralar boş kalmayacak” demişti ve sağlık çalışanlarımız teker teker gitmeye başladı.
Hastane ve sağlık kuruluşları yabancı uyruklu istihdamlarla dolu taştı.Oysa sağlık çalışanları çok şey istemiyordu…
“Eskiden doktorlar azarlardı, şimdi bir doktor dövüyoruz” diyerek –kendince- çağ atlayan(!) ülkelerinde haklı olarak:
a )Sağlıkta şiddet yasasının çıkartılmasını;
b) Sevk zincirinin getirilmesini;
c) Yıpranma payının uygulanmasını;
d) Döner sermaye yönetmeliğinin değiştirilmesini;
e) Emeklilik primi hesaplanmasında döner sermayenin de katılmasını;
f) Zorunlu hizmete hiç gitmemiş hekimlere mazareti bittikten sonra görevlendirme getirilmesini;
g) Kamuda mobbingin önlenmesini;
h) Üniversitelerdeki akademik personelin liyakat usulüne göre seçilmesini;
i) Hizmet içi eğitim hakkının verilmesini,
j) Yıllık izinlerde döner sermaye kesintisinin önlenmesini
talep etmişlerdi.
Sağlık Bakanımız Sayın Fahrettin Koca, sorarım size: “Göz ardı ettiğiniz mutsuz sağlık çalışanlarımızın bu beklentilerinden kaçını karşıladınız?”
Anlaşılan, kendimizi Türk hekimlerinden başka dil sınavından geçmeden göreve başlayan ve ciddi bir anlaşılabilme sorunu olan yabancı hekimlere emanet etmek zorunda kalacağız.
Zira ülkemizde 20 bin civarında yabancı sağlık çalışanı bulunmaktadır.
- Ne tarım ne de orman konusunda hiçbir şekilde başarı gösteremeyen Tarım ve Orman Bakanı Sayın İbrahim Yumaklı, “tarım alanlarını açmanın ormanları yok ettiğini ve bir çevre katliamı” olduğunu bilmediğinize inanmak istemiyorum.
Neden milletin efendisi olan köylüye, çiftçiye sahip çıkmıyorsunuz? Soruyorum: “Tarım ve Hayvancılık ülkesinde ne zorunuz var da ithal hayvan kesiyor, buğday ithal ediyor, başka ülkelere para kazandırıyorsunuz?”
- Ne demişti Gazi Mustafa Kemal Atatürk?
“Bütün ümidim gençliktedir!”
O “ümdimizin” olduğu gençlerimiz, çocuklarımız için “gerekirse kız okulları da açabilmeliyiz, veli isterse çocuğunu kız okullarına gönderebilmeli, isterse erkeklerin gittiği okullara gönderebilmeli” diyen bir Milli Eğitim Bakanımızın olması ise ne hazin!
Düpedüz ayrıştırmayı hedefleyen aynı Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, “okul yanlarındaki binalarla ilgili de İnşallah yerel seçimlerde bizimle, merkezi otoriteyle uyumlu çalışacak bir belediye başkanı seçildiği zaman yanlarındaki problemleri de çözmüş olacağız” diyerek nasıl oluyor da öğrenci ve tüm okul çalışanlarının hayatlarını riske atabiliyor?
Yetmiyormuş gibi öğretmenlerimize “beyaz önlük” dayatmasında bulunabiliyorsunuz?
Deprem bölgelerindeki eğitim sorunları, okullardaki hijyen, güvenlik, taşıma ve köylerdeki taşımalı eğitimin durması gibi ciddi sorunlar dururken gereksiz, yersiz konulara kendinizi vakfetmenize söyleyecek söz bulamıyorum.
- Bu arada Sayın Cumhurbaşkanı’nın Mehmet Şimşek’i ve Hafize Gaye Erkan’ı göreve getirdiğinden bu yana “Nass”tan bahsedildiğini duyan oldu mu?
Yeni Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek’in “Rasyonel zemin” şeklindeki akılcı söylemi Sayın Cumhurbaşkanının “Faiz sebep enflasyon sonuç” sözünü sessizliğe gömdü.
Bu arada faiz önce ağır aksak olsa da en son 5 puan artırılarak 30’a çıkarak tırmanışını sürdüredursun, “Heterodosks” giderken, “Ortodoks” geldi, “Epistemoloji” değişti, bunu kim nasıl yapıyor, Sayın Cumhurbaşkanı bütün alanı boş mu bıraktı bilinmez, ama “Nass”ın nerelere gittiğini kimse bilmiyor.
- Son olarak Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak’a “gururumuz olan Atatürk’ün Kızları, Filenin Sultanlarını kutlamanın çok mu ağır geldiğini?” sormak isterim.
Durumlar böyle giderken muhalif partiler değişimler üzerinde dönüp dolaşadursunlar, birbirlerine küssün, hatta “kan kustum” desin ama sakın ha ülke sorunlarına çözüm odaklı çalışmalar yapmasınlar.
- Türkiye‘deki korkunç israf düzenine gelen katkılar kimin umurunda?
- Yeni bakanlıklar, yeni bakan yardımcıları, yeni danışmanlar gelmiş;
- Yeni makam araçları tabi beraberinde yeni makam aracı şoförleri alınmış;
- Yeni akraba kadroları açılmış;
- Yeni bütçeler oluşturulmuş;
- Yeni ihaleler açılmış;
- Hatta yeni vergiler getirilmiş…
Kimin umurunda?
Ama biliniz ki sizler de kimsenin umurunda değilsiniz.
Franklin Roosvelt’in anlamlı bir sözü ile yazımı noktalıyorum: “Politikada hiçbir şey kazayla olmaz. Olmuşsa, öyle planlanmıştır.”