Topkapı Sarayı’ndaki Hırka-i Saadet Odası’nı ziyaretleri esnasında hazine-i hümayun kethüdası, kâtipleri ve hademelerine 330 lira ihsanda bulunur. Valide sultanların her Ramazan ayında mâbeyn ve harem görevlilerine bazı mutad hediye, bohça ve paralar vermeleri âdetti. Bu geleneğe uygun olarak 1862’de dağıttığı nakit paranın tutarı 4.462 lira iken159 yaklaşık beş yıl sonra bu rakamın 6.027 liraya çıktığı görülüyor.160 Yine geleneksel olarak sarayda kutlanan Mirac,161 Kadir162 ve Regaib gibi kutsal gecelerde163 yapılan program ve okutulan Mevlidler164 için padişahın imamlarıyla vaiz ve müezzinlere ciddi rakamlara ulaşan ihsanlarda bulunur; Ramazan’da mutad olan Hırka-i Şerif Camii ziyareti esnasında Evkaf-ı Hümayun nazırından cami görevlilerine, yol üzerindeki asker, zaptiye ve fakirlere hatırı sayılır paralar165 ve Kurban Bayramı’nda da bazı görevlilerle İstanbul’daki dergâhlara kurbanlık koçlar dağıtırdı.166 Pertevniyal’in sarrafı Mısırlıoğlu Bogos’un Ermeni kız çocukları için Samatya’da valide sultan adına bir mektep inşası amacıyla gerekli girişimleri başlatması için 13 Temmuz 1868 tarihinde Ermeni Patriği Andon Bedros’a yaptığı başvurunun hükümete iletilmesi üzerine yaklaşık on gün içerisinde gerekli izin çıkar.167 Ermeni patriği, bunun üzerine annesinin himayesinde kurulan mektepte okuyan öğrencilerin ihtiyaçları için ekmek ve et tayinatı tahsis eden Sultan Abdülaziz’e bir teşekkür mektubu gönderdiği gibi, okulda okuyan kızlar da hazırladıkları seccadeyi valide sultana sunmak üzere Bogos Bey’e iletirler.168
Rusya’nın Kafkaslardaki müslümanlara baskıları ve Osmanlı Devleti’nin Balkanlardaki toprak kayıpları neticesinde özellikle 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren bu bölgelerden Anadolu’ya doğru yoğunlaşan göçlerin finansmanı ve göçmenlerin iskânı, zaten zor durumda olan hazinenin üzerindeki yükü daha da ağırlaştırır. Yerlerinden ve yurtlarından ayrılmak zorunda bırakılan Müslümanları uygun bölgelere yerleştirmeye çalışan hükümetin, bu ağır yükü kaldırabilmek için zaman zaman yaptığı yardım çağrıları haremdeki cariye ve kalfalarda da yankı bulur; başta valide sultan dairesindekiler olmak üzere haremdeki cariyeler, kendi aralarında topladıkları 635 lirayı Çerkes muhacirlere harcanması için Muhacirîn Komisyonu’na iletirler.169 Ayrıca, imparatorluğa sığınıp Tuna, Hüdavendigâr, Sivas, Diyarbekir, Halep, Edirne, İzmir, Kastamonu, Ankara ve Bosna vilâyetlerine yerleştirilen Çerkes muhacirler için kurulan bazı köylerde inşa edilen camilerin hatip maaşı ve mum bedeli gibi bir takım giderlerinin Pertevniyal Valide Sultan vakfından karşılanması da bu bağlamda anlamlıdır.170 Bu soruna karşı gösterilen hassasiyette, cariyelerin önemli bir kısmının Çerkes olmasının ve bunlar arasında akrabalarının bulunma ihtimalinin de payı olabilir.
Vakıfların Muhasebesi: Pertevniyal Valide Sultan’ın vakıflarının muhasebesine dair elimizdeki ilk defter, 23 Aralık 1862-5 Haziran 1864 tarihleri arasındaki bir buçuk yıllık bir dönemi içermektedir.
Deftere göre vakfın gelirleri, nakit olarak kasada bulunan 1.861; Galata Köprüsü’nün önündeki kasap, kebapçı, ekmekçi, kadayıfçı, berber ve şerbetçi dükkânlarının kira gelirleri olan 1.538 ve yine vakfa ait dükkân, ev, bağ, bahçe ve arazilerin satışından veya kirasından elde edilen 293 lira olmak üzere,
toplam 4.117 liraydı. Giderlerin toplamı ise 731 lira olup bunlar daha ziyade vakfın işlerini yürütmekle görevli kişilerin maaşlarıyla vakıftan yararlananların tahsisatlarından ibaretti. Vakfın gider kalemleri, aynı zamanda faaliyet alanlarını da göstermektedir. Bunlar, mütevelli, yazışmaları yürüten iki kâtip, gelirleri toplayan câbi, Aksaray, Eyüp (Abdülvedud Camii yanı) ve Kızılmusluk’taki çeşmelerin su yolcularıyla tas muhafızları, valide sultanın tamir ettirttiği Kırkçeşme civarındaki Sekbanbaşı İbrahim Ağa Camii’nin imamı, müezzini ve kürsü şeyhi, Çarşamba’daki Mehmed Ağa Camii Kütüphanesi’nde görevli iki memur, Fatih muvakkiti, Hz. Eyyüp el-Ensarî’nin iki ve Fatih Sultan Mehmed’in üç türbedarının maaşları; Beşiktaş’taki Yahya Efendi Dergâhı’na erzak, aşura ve iftariye için yapılan yardımlar, Fındıklı Dergâhı’nın aşura masrafı, Eyüp ve Fatih Camilerinde okutulan Mevlidlerin harcamaları, Medine’de Mahfel-i Şerif ’de Kehf Suresi’ni okuyan Hafız Osman Efendi’ye verilen para ile kırtasiye ve yazışma giderleriydi. Ödenen maaşların bir kısmı aylık bir kısmı ise yıllıktı. Giderler gelirlerden düşüldüğünde geriye kalan 3.385 liranın 3.000 lirası Paşalimanı’nda yapılmakta olan değirmen için ayrıldığından dolayı vakfın gerçek mevcudu 385 liraydı.171 Ertesi yıl, yukarıda zikredilen harbende (katır) ahırları arsası, Tırhala eyaleti ve Manastır sancağındaki altı çiftlik ile Bursa’daki ipek fabrikası vakfa tahsis edildiği için vakfın gelirleri toplam 5.942 ve giderleri de büyümeye paralel olarak 1.291 liraya ulaşır. Gider kalemlerine, Yahya Efendi Dergâhı’nda iki hatm-i şerif ile Buhari-i Şerif okutulması, Fındıklı’da Keşfî Cafer Efendi Dergâhı’na aşura ve iftariye yardımı yapılıp hatm-i şerif okunması, Eyüp’teki Abdullah Kaşgarî Tekkesi’ne, Unkapanı’nda Balmumcuzâde Ahmed Efendi Zaviyesi’ne ve Kadırga Limanı civarında bulunan Şehid Mehmed Paşa Tekkesi’ne iftariye ve Beykoz Camii’ne ramazaniye olarak yardımlar yapılması da eklendiği ve bu masraflar çıkarıldığında vakfın gelir hanesinde 4.651 lira gibi önemli bir meblağın kaldığı görülür.172 Bir sonraki yılın gelir-gider hesaplarına sahip değiliz; ancak ondan sonraki yılın muhasebesinden bu dönemin kasa mevcudunun 4.176 lira olduğunu tespit edilebiliyoruz. Bu arada Paşalimanı’ndaki değirmen, yalı ve dükkânlarla Galata
Köprüsü önündeki dükkânların yapımı ve onarımı tamamlanmış olduğu ve buralardan ve diğer bazı yerlerden alınan kiralar da devreye girdiği için vakfın senelik geliri toplam 9.783, yine harcamalar da buna paralel olarak arttığı için giderleri de 4.552 liraya ulaşır. Gelir-gider dengesi oluşturulduğunda vakfın mevcudunun 5.231 lira olduğu ortaya çıkar.173 eni gelir kalemleri eklendiği ve arsalar üzerinde yapılan binalar gelir getirmeye başladığı için vakfın gelirlerinin yükselişi ertesi sene de devam ederek gelirleri 12.052 ve giderleri de 6.351 liraya ulaşır. Gider kalemleri takip edildiğinde vakfın faaliyet alanlarının gelişimi de ortaya çıkar.
Mevcut gider kalemlerine, Kasımpaşa Mevlevihanesiyle Beykoz Halvetî tarikatına mensup Esseyyid Hafız Mehmed Efendi Tekkesi’nin iftariye ve kömür giderleri, çeşitli cami ve dergâhlarda okutulan hatim ve Mevlidlerin masrafları, Aksaray’da yapılacak cami ve külliye için satın alınan arsa, dükkân ve evlerin bedelleri ilâve edilir. Giderler gelirlerden çıkarıldığında geriye gelir fazlası olarak 5.701 lira kalır.174 Vakfın nakit mevcudunun muhafazası da ayrı bir sorundu. Paraların emanet edildiği Pertevniyal’in sarrafı Bogos Bey, 13 Mart 1868’den sonra faiz ödeyemeyeceğini belirterek vakıf paraların faiz gelirinden mahrum kalmaması için kendisinden alınıp başka bir yere yatırılmasını önerirse de kethüda Hüseyin Bey tahsil ettiği paraları Bogos Bey’e getirmeyi sürdürür. Bunun üzerine Pertevniyal devreye girerek ve paraları senelik %6 faizle Bogos Bey’in işletmesini kararlaştırarak sarrafıyla kethüdası arasındaki sorunu tatlıya bağlar.175 Bogos Bey, bu arada Aksaray Valide Sultan Camii’nin yapılması kararının alınması üzerine, 8 Aralık 1868 tarihinden itibaren bu parayı istediği zaman çekebileceğini valide sultana iletir.176
Zeval ve Tahkir: Valide Sultanlığın Sonu: Pertevniyal Valide Sultan, ziyadesiyle nefret ettiği Hüseyin Avni Paşa177 ve diğer muhalifleri tarafından oğlu Sultan Abdülaziz’in tahttan indirilmesine ve kısa bir süre sonra da feci bir şekilde ölümüne şahid olur. Esasında Hüseyin Avni Paşa’yla valide sultan arasındaki münaferet 1860’lı yılların başlarına kadar iner.
Sayesinde hızla yükseldiği Keçecizade Fuad Paşa’nın ikinci sadaretinde serasker kaymakamlığına getirilen ve bu görevindeki bazı davranışları yüzünden tepkisini çektiği valide sultanın girişimleriyle bir daha dönmemek üzere Tırhala Fırka Kumandanlığı göreviyle İstanbul’dan uzaklaştırılan178 Hüseyin Avni Paşa, valide sultanla Sultan Abdülaziz’in kendisine reva gördüğü bu muameleleri hiç bir zaman unutmaz. Öte yandan Sultan Abdülaziz’in hal’inden bir gün önce seraskerlikteki odasında görüştüğü Serasker Hüseyin Avni Paşa’ya “bu hatun [Pertevniyal] senden ne ister, sen Murad Efendi ile muhabere ediyor imişsin diye seni mezemmet ediyor” cümleleriyle babaannesinin Hüseyin Avni’ye bakışını aktaran Şehzade Yusuf İzzeddin Efendi’nin bu ifadeleri179 ikili arasındaki husumetin valide sultan boyutuna işaret eder. Pertevniyal’in ağzından kaleme alınmış olan bir belge, oğlunun tahttan indirilmesi olayının ayrıntılarına ve II. Abdülhamid’in tahta geçişine kadarki evrede Pertevniyal’in yaşadıklarına dair bilgiler vermektedir. İhtilâl günü sabahı saat sekizde yangın olduğu gerekçesiyle uyandırılan valide sultanın ilk tepkisi, bunun bir yangın olmadığı ve oğlunun tahttan indirilip yerine Murad Efendi’nin geçirildiği yönünde olur. Bu arada uyandırılan ve bunu kimlerin yaptığını soran Sultan Abdülaziz, vükelânın kendisini III. Selim’e çevirdiğini, böyle bir durumu 30-40 kere rüyasında gördüğünü ve artık Cebrail gelse bile devleti kabul etmeyeceğini belirterek elbiselerini giyinir; kayıkla önce Sarayburnu’na ve oradan da arabayla Topkapı Sarayı’na götürülür.180 Kayıkta Sultan Abdülaziz’in dışında oğulları Yusuf İzzeddin Efendi, Mahmud Celâleddin Efendi, Başmâbeyinci Mehmed Bey ve Mâbeyin Başkâtibi Âtıf Bey de vardı. Pertevniyal Valide Sultan ile diğer şehzadeler, sultanlar ve kadınefendiler daha sonra saraya intikal ettirilir. 181 Burada üç gün mahrumiyet şartlarında kaldıktan sonra yaptığı başvuru üzerine yeni padişahın emriyle Fer’iyye Sarayı’na nakledilen Sultan Abdülaziz, annesinin ısrarları sonucunda kılıcını askerlere teslim etmeyi kabul eder. Bir süre sonra oğlunun dairesine girdiğinde kapının açık olduğunu ve Sultan Abdülaziz’in kanlar içerisinde yerde yattığını gören Pertevniyal feryada başlar. Bu panik esnasında Nazif isimli bir subay valide sultanın küpesiyle yüzüğünü çekip alır. Ard arda yaşadığı bu büyük acılar yüzünden kendinden geçen valide sultan doktorlar tarafından muayene edilir; bir süre sonra Sultan Abdülmecid’in oğlu Nureddin Efendi’nin ağalarından Necip Ağa tarafından kolundan çekilerek yalınayak, yaşmaksız ve feracesiz olarak karakol meydanına götürülüp çeşitli hakaretlere maruz bırakılır. Daha sonra gönderilip 38 gün kaldığı Topkapı Sarayı’ndan V. Murad’ın emri üzerine Fer’iyye Sarayı’na nakledilir. Bir harem ağasının kapı ve pencerelerini çivilediği bir dairede sekiz gün kalır. Bu arada mal ve paralarının yerini öğrenmeye çalışan darbecilerin182 menkul değerlere ilgisi olan Pertevniyal’in183 muhtemelen Rumeli Demiryolu tahvillerinden 10.000 liralık satın aldığından da184 haberleri vardı.
Paraların ve mücevherlerin yerlerini bulabilmek için Sadrazam Mütercim Mehmed Rüşdi Paşa, Şeyhülislâm Hayrullah Efendi, Serasker Hüseyin Avni Paşa ve Rıza Paşa’nın padişahla valide sultanın yatak odalarına kadar girdikleri ve bu kadarına tahammül edemeyen Dârüssaade Ağası Cevher Ağa’nın “bu âna değin nice hal’ler vukubulmuş ve fakat hiçbir vakitte vükelânın harem dairesine dahil oldukları ve hizmetkâr gürûhu tarafından velinimetlerinin bu mertebe hetk-i hürmet-i mehârime cüretlerinin” görülmediğini belirterek tepki gösterdiği, cariyelerin şalvarlarına varıncaya kadar arandığı, Sultan Abdülaziz’in nâşının üzerine kapaklanıp kendinden geçmiş olan Pertevniyal’in ağzında “mücevhere müteallik bir şey” olma ihtimaline karşı birisinin parmağını sokarak takma dişlerini çıkardığı iddia edilir.185 İhtilâlcilerin Sultan Abdülaziz’in ölümünden sonra Pertevniyal’i Topkapı Sarayı’na göndermelerinin nedeni, Çerkes Hasan hadisesini Sultan Abdülaziz taraftarlarının düzenlediği karşı bir komplo olarak düşünmeleri ve bu tertibin baş aktörü olarak algıladıkları valideyi saraya göndererek dışarıyla irtibatını kesmek istemeleriydi.186
Dolmabahçe Sarayı’nda yeni padişahın ve ekibinin yerleştirilebilmesi için yapılan çalışmalar ve düzenlemeler esnasında valide sultanın dairesindeki dolaplardan birçok büyü ile birlikte Murad ismi yazılmış ve üzerine iğneler batırılmış olan bir at kafasının çıktığı, o dönemi yaşamış cariyelerden naklen iddia edilir.187 Pertevniyal’in büyüye olan ilgisi iddialarını destekleyen başka karineler de mevcuttur. Cevdet Paşa, oğluna büyü yapıldığını düşünen valide sultanın büyüyü bozmak için bazı şeyhlere başvurduğunu ve Hulûsi Efendi isimli bir hocanın kaleme aldığı Türkçe duanın Pertevniyal’in emriyle İstanbul’daki bazı camilerde Cuma hutbesinde okutulduğunu aktarır.188
Ayrıca Binbaşı Necip Bey’in, Sultan Abdülaziz’in ölümünden sonra Topkapı Sarayı’na gitmemek için direnen valide sultana söylediği “sus hey büyücü” şeklindeki ifade, Pertevniyal’in büyüyle olan ilgisinin kamuoyunca bilinecek derecede yaygın olduğunu gösterir.189 V. Murad, bu karmaşık dönemde tahsisatlarını alamayıp zor durumda kalan Sultan Abdülaziz hanedanının her bir üyesine birer aylıkları tutarındaki bir meblağı atiyye olarak ihsan ederse de valide sultana herhangi bir ödemenin yapılmadığının anlaşılması üzerine Hazine-i Hassa tertibinden Pertevniyal’e 1.000 lira ödenmesine karar verir.190 Oğlunun ölümünden sonra artık iyice içine kapanan Pertevniyal Valide Sultan’ın bu sıkıntılı hayatı, öteden beri arasının iyi olduğu Şehzade Abdülhamid Efendi’nin tahta geçmesiyle birlikte nisbeten iyileşir.
- Abdülhamid’den saygı gören valide sultanın vefatına kadar olan yaklaşık 8 senelik ömrü, daha ziyade bazı çocukların yetişmelerine yardımla geçer; ileride Sultan II. Abdülhamid’in Dördüncü Kadını olacak olan Müşfika Kadınefendi de onun yetiştirmelerindendi.191 Sultan Abdülaziz’in tahttan indirilip şüpheli bir şekilde ölümüyle alâkalı olarak Haziran 1881’de Yıldız’da kurdurduğu mahkemenin Midhat Paşa ve arkadaşlarını mahkûm edip Taif’e sürmesi üzerine Sultan II. Abdülhamid’e bir teşekkür mektubu yazan192 Pertevniyal’in ayrıca Hüseyin Avni Paşa’yı katleden Çerkes Hasan’ın Edirnekapı Mezarlığı’ndaki mezar taşını da yaptırmış olduğu rivayet edilir.193 Pertevniyal Valide Sultan, 26 Ocak 1884 (27 Rebiülevvel 1301) Cumartesi günü uzun süreden beri müptela olduğu hastalıktan kurtulamayarak vefat eder. Vükelâ, rical ve diğer ilgililerin valide sultanın nâşını karşılamak üzere tören elbiseleriyle Sirkeci’de bulunmaları yönündeki padişahın iradesinin hükümete iletilmesi üzerine194 valide sultanın nâşı Çırağan Sarayı’ndan alınarak denizyoluyla götürüldüğü Sirkeci İskelesi’nde oluşturulan kortej eşliğinde Aksaray’a nakledilir. Sadrazam, nazırlar, üst düzey komutanlar, devlet ricali, ulema, askerler, jandarmalar, dervişler ve ahalinin katıldığı cenaze töreninin ve öğle namazının ardından kılınan cenaze namazından sonra kendi inşa ettirdiği Valide Sultan Camii’nin yanındaki türbesinde toprağa verilir.195 Sadrazam, şeyhülislâm, vükelâ, rical196 ve yabancı devletleri temsilen sefaret tercümanları197 ertesi gün saraya giderek padişaha taziyelerini bildirirler. Mevcut literatürde ölüm tarihi, yanlışlıkla 27 Rebiülevvel 1300 olarak geçmektedir. Bu yanlışlık Mehmed Süreyya’nın Sicill-i Osmanî’de198 muhtemelen bir kalem hatası sonucu vermiş olduğu sözkonusu tarihten kaynaklanır. Daha sonra konuyla ilgili yazan araştırmacılar bu bilgiyi hiçbir kritiğe tabi tutmadan ve başka kaynaklarla desteklemeden alıp kullandıkları için ortaya önemli ve yaygın bir tarih hatası çıkar.
Öldüğünde 74 yaşında olan199 Pertevniyal Valide Sultan, muhtemelen yaşadığı trajik olayların da etkisiyle oğlunun vefatından sonraki hayatını ölüme daha yakın ve hazırlıklı yaşadı. Sağlığında bir “cenaze sandığı” hazırlatıp içine cenaze masrafları için 500 lira, tekfin için üç şal, yedi defa zemzeme batırılmış iki top kefenlik bez, bir top zemzemsiz kefenlik, üç adet yüz örtüsü, tabutun kenarına yazılacak “miftahü’l-cenne” yazısı, hamam lifi, od ağacı, balmumu ve bir top tülbent koydurur;200 tekfin, techiz ve tedfin işleri bu para ve eşyalarla yapılır.201 Ayrıca vasiyeti üzerine sağlığında sürekli okuduğu Hâfız Osman hatlı Kur’an-ı Kerim, Hâfız Hasan Râşid hatlı En’âm ve Delâilü’l-Hayrat, Mehmed Sadeddin Bursevî hatlı Evrad-ı Fethiyye, Abdüssamed el-Hac Rasim Mehmed hatlı Hizbü’l-bahr ve Devr-i A’lâ mecmuası ile üzerinde Dua ve Esma-i Evliyaullah yazılı bir mecmua ve od ağacından yapılmış beşyüzlük tesbihi ziyaretçilerin okuyup kullanması için türbesine konulur.202 Valide sultanın 40 yıldır okuduğu bu kitapların listesi o dönem saray ve harem hayatında hâkim olan dinî havayı ve saray kadınlarının okudukları kitapları göstermesi açısından da hayli ilginç ve önemlidir.
Pertevniyal’in II. Abdülhamid’e ölümünden sonra açılmasını vasiyet ettiği sandığının içinden, bir teneke kutu içinde altın kamçılı ve üzerinde üç küçük inci bulunan bir tespih, Hint keteninden yapılmış bir entari, ayakkabı, tül gömlek, kenarı işlemeli seccade, beyaz mendil, püskülsüz gecelik fesi, baş yemenisi, boş zemzem sürahisi, tabaksız bir çay fincanı, hasır yelpaze ve sineklik ile bir astar sargı203 ve bizzat kendisinin kaleme aldığı şu ilginç ve alaycı bir uslûpta yazılmış mektup çıkar:
“Sultan Murad’ın kemal-i lütf ü kereminden olarak ferman-ı şâhâneleriyle beni Yeni Saray’a sürdükleri vakit mürüvvetlerinden üzerimde olan ve yanımda bulunan eşya bu kadar olduğu hâlde üç ay orada mahpus kaldım204 ve bu eşya ile idare eyledim. Ferace ve yaşmağım olan da bu beyaz şâldır. Üç padişah sâyesinde nail olduğum maldan bu kadar eşya ile üç cariye lâyık görüp mürüvvet buyurdular. Kimsenin hakkında hayırdan başka su-i niyet etmedim. Sâyelerinde bu hakaretlere müstehak oldum. Allah aşkına, bunları açıp görenler beni rahmet ile yâd eylesinler ve benden ibret alıp hakkımda olan mürüvvet ve merhametlerine şaşıp mütehayyir olsunlar. Benim sergüzeştim pek uzun, tarih olacak şey ise de oralardan sarf-ı nazar olundu. İşte o vukuat-ı hüznengizi herkes işitmiştir. Tekrarına hâcet göremem. Kanımı deryalara kattılar, bu mürüvvetleri de bana ettiler. El-hükmü lillah. Bende Bî-çâre Pertevniyal”205
Esasında eşi II. Mahmud’dan itibaren üç padişah sayesinde en üst düzeyde varlığa ve nimetlere ulaşmış olduğu halde 1876’da oğluna karşı yapılan darbe ile dünyevi iktidarla birlikte imtiyazlarını da kaybetmesi nedeniyle dünya malıyla iktidarın gelip geçici olduğunu acı bir biçimde tecrübe eden ve kendisini hayattan çekerek ölüme hazırlıklı bir biçimde bekleyen Pertevniyal Valide Sultan, bu olayların yaşanmasından çok önce hazırlattığı bir vakfiye ile ölümünden sonra türbesindeki düzeni de yazılı olarak tespit eder. Daha önce hazırlattığı işleme puşidelerle şalların sandukası üzerine örtülmesini, şamdanlarla gülabdan ve buhurdanın sandukanın etrafına konulmasını, üç türbedarın gündüz ve gece yatsıya kadar nöbetleşe türbede Kur’an okuyup hatim indirmesini ve mübarek gecelerde her birinin birer hatmi tamamlayıp ayrıca sakal-ı şerifi de ziyarete açmalarını, kendi camiinde görevli on hademenin her gün sabah namazından sonra yarımşar cüz okuyarak haftada bir hatim indirmelerini kayıt altına alır.206
Değerlendirme: Bu makalede ön plana çıkarılan Pertevniyal Valide Sultan’ın kişiliğinin üç baskın özelliğinden müsrifliği ile devlet işlerine müdahil olmasının bürokrasi ve kamuoyu nezdinde çektiği tepkilerin, Sultan Abdülaziz’in iktidarını kaybedip trajik bir âkıbete uğramasında önemli bir paya sahip olduğu açıktır. Sarayda aldığı eğitimin izin verdiği ölçüde halkın işleriyle uğraşan ve doğasındaki yetenek ve kurnazlığıyla siyasi konularda şâyân-ı dikkat bir vukufiyet kesb eden Pertevniyal’in Sultan Abdülaziz üzerinde kesin bir nüfuzu vardı. Kendisine duyduğu güven ve sevgiden ötürü iktidarını gönüllü bir biçimde annesiyle paylaşan padişah, pek çok işte ona danıştığı gibi tavsiyelerini de kendisine kılavuz edinir.
Özellikle Sadrazam Âli Paşa’nın 1871’deki vefatından sonra iktidar merkezinin büyük ölçüde Bâbıâli’den Saray’a kayması, diğer bir ifadeyle Saray’ın iktidar alanının genişlemesi
üzerine Pertevniyal’in önerilerinin hükümetin şekillenmesinde ve devlet işlerinin idaresi üzerinde etkili olduğu görülür. Abdülaziz ile Pertevniyal’in, kendi isteklerine boyun eğen ve Rusya’nın İstanbul elçisinin etkisi altında kalan Mahmud Nedim Paşa’yı 1871’den itibaren iki kere sadarete taşımaları, Hüseyin Avni Paşa ile Âli Paşa’nın ekibine karşı rencide edici tavırlarda bulunmaları ve özellikle Mahmud Nedim Paşa’nın ikinci sadaretinde (26 Ağustos 1875-11 Mayıs 1876) İstanbul’da Rus etkisinin artması gibi tercih ve tasarruflarının bürokrasi ve kamuoyunda geliştirdiği tepki, 1876’da iktidarı kaybetmelerinde mühim bir rol oynar. Nitekim darbe gecesi sabaha kadar uyuyamayan Sultan Abdülaziz’in, kendisini teselli etmeye çalışan annesini “hal’ime sebep sensin” diye azarlayıp terslediği iddiaları207 da bu tezimizi destekler. Padişahın hareminde (harem-i hümayun) cari mütevazi ve sade yaşama biçimi Sultan Abdülmecid döneminden itibaren dönüşüme uğradığı için dışarıya dönük Avrupa yaşam tarzının etkisinde olan haremin yeni yaşantı şeklinin öngördüğü gereksiz harcamaların yarattığı israf, dönemin saray kadınlarının günlük hayatlarının ayrılmaz bir parçası haline gelir. Esasında bu dönemin alışkanlıklarını oğlunun padişahlığında da devam ettirip iktidarın imkânlarını sonuna kadar kullanan ve hemen her yıl tahsisatının üzerinde harcamalar yapan Pertevniyal, dış borç batağındaki maliyenin içinde bulunduğu kötü duruma aldırmadan sarrafı aracılığıyla bulduğu paraları cömertçe harcar. İstanbul halkının tepkisini çekecek derecedeki müsriflikleri, o devirde yılın belli dönemlerinde İstanbul’u mesken tutan Mısır Valisi İsmail Paşa’nın ailesiyle ilişkiler bağlamında ortaya çıkar.
Asker ve memur maaşlarının ödenemediği bir ortamda Sultan Abdülaziz ve valide sultanın hesapsız harcamaları doğal olarak üst düzey bürokrasiyi, askerleri ve kamuoyunu rahatsız ettiği için kendilerine karşı olan grubun güçlenmesine ve homurdanmaların artmasına neden olur.
Eşi II. Mahmud zamanında başlattığı hayır faaliyetlerini Sultan Abdülmecid döneminde de sürdüren Pertevniyal, oğlu tahta geçip valide sultan olmasıyla birlikte öncesiyle kıyas kabul etmez imkânlara kavuşur. Sultan Abdülaziz, İstanbul’da ve taşrada bulunan bazı arazi, çiftlik ve arsaları vakıflarına gelir olmak üzere tahsis ettiği gibi, vakıflarına ve vakıf gelirlerine istisnai muafiyetler tanıyarak hayır işleri
için gerekli bütün imkânları annesinin hizmetine sunar. Hayır işlerine olan ilgisini bilen İstanbul ve taşra halkının yörelerinde yaptırmak veya var olanı onartmak istedikleri cami, mektep, türbe ve çeşme gibi eserler için Pertevniyal’e başvurmaktan geri durmadığı görülür. Pertevniyal, kendisinden önceki valide sultanlar gibi, iktidarın sert ve katı yüzünün değil, yumuşak, sevecen ve anaç tarafının temsilcisi; borcundan dolayı hapse girenlerden, yangında evini kaybedenlere, muhacirlere, askerlere, tekke
şeyhlerine, talebelere ve fakirlere varıncaya kadar zor durumda kalanların ilticagâhı ve yüzyıllardan beri ülkeye büyük hayır eserleri kazandıran geleneksel saray kadınları ve valide sultanlar zincirinin son halkası olur.
Bu makalede Sultan Abdülaziz’in annesi Pertevniyal Valide Sultan’ın hayatı ve faaliyetleri, kişiliğinin üç ana özelliği merkeze alınarak tamamen orijinal kaynaklara istinaden incelenmektedir. Birincisi, 16. yüzyılın ikinci yarısı ve 17. yüzyıldaki valide sultanlar gibi oğlunun iktidarını sonuna kadar kullanıp devlet işlerine müdahale etmesi; ikincisi, memur maaşlarını ödeyemeyecek bir durumda olan dış borç girdabındaki hazinenin kötü durumuna aldırmaksızın sarrafı aracılığıyla bulduğu paraları fütursuzca harcaması ve üçüncüsü de, kendisinden önceki saray kadınları ve valide sultanlar gibi pek çok vakıf kurup fakirlere ve zor duruma düşmüş olanlara yardım etmesiydi. Bu makalenin temel tezi, Pertevniyal’in fazla bilgi sahibi olmadığı devlet işlerine müdahil olmasının ve aşırı harcamalarının bürokrasi ve kamuoyu nezdinde çektiği tepkilerin Sultan Abdülaziz’in Mayıs 1876’da bir darbe ile iktidardan uzaklaştırılmasında etkili olduğu yönündedir. Bununla birlikte iktidarın yumuşak ve anaç
yüzünü temsil eden ve aynı zamanda fakir ve düşkünlerin ilticagâhı olan Pertevniyal Valide Sultan, bu özelliğiyle büyük vakıf eserleri vermiş saray kadınları ve valide sultanların son temsilcisi olarak ön plana çıkmaktadır.”, “Müsrif, Fakat Hayırsever: Pertevniyal Valide Sultan”, Ali Akyıldız* (*İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi. Makaleyi okuyup değerli öneri ve eleştirileriyle zenginleştiren Prof. Dr. Kemal Beydilli’ye ve Prof. Dr. Seyfi Kenan’a teşekkür ederim), Osmanlı Araştırmaları / The Journal of Ottoman Studies, XLVII (2016), 307-352