Lüksemburg Sanat Ödülü, Lüksemburg Büyük Dükalığı’nda bulunan özel bir müze olan Pinacothèque tarafından düzenlenen yıllık uluslararası bir sanat ödülü organizasyonu. 2015 yılından bu yana düzenlenen yarışma, yaş ve milliyetten bağımsız olarak sanat alanındaki yetenekleri keşfetmeyi amaçlıyor. Bu sene de yine Lüksemburg’daki Pinacotheque Museum (https://www.pinacotheque.lu/fr/ ) tarafından düzenlenen ödüllü yarışmaya dünyanın her köşesinden onlarca sanatçı katıldı ve en büyük ödülleri sırasıyla Fransa’dan Ilann Vogt (1’cilik), Türkiye’den Sema Maşkılı (2’cilik) ve Almanya’dan Evelyn Hellenschmidt (3’üncülük) kazandılar. (https://www.luxembourgartprize.com/en/)
1980 yılında Edirne’de doğan Sema Maşkılı hem lisansını hem de yüksek lisansını Mimar Sinan Üniversitesi Resim Bölümü’nde yaptı. Francis Bacon, Lucian Freud, Max Ernst ve Michelangelo Buonarroti’den esinlenen sanatçının bu ilk ödülü de değil, daha önce farklı yıllarda yurt içi ve yurt dışındaki organizasyonlarda birincilik, ikincilik ödülleri mevcut. Bugüne dek onlarca karma sergiye katılan Maşkılı’nın; şiddet, saldırganlık ve güç gibi öğelerin insan ve toplum üzerindeki etkilerini ele alırken, etik değerleri, toplumsal normları ve varoluşsal kaygıları “beden” üzerinden yorumladığı eserlerini sunduğu 5 tane de kişisel sergisi bulunuyor.
Sema Maşkılı’nın sanatsal yaklaşımı
Sema Maşkılı eserlerinde barbar, ilkel insan doğası kavramına bolca atıfta bulunur. Uygar olsa bile insanın içinde bir yerlerde var olmaya devam eden bir saldırganlık dürtüsü olduğunu düşünür. Bir insanı resmederken, içindeki şiddete odaklanır ve hayvansı bir şekilde birbiriyle çarpışan bedenler, iç içe geçmiş anatomik yapılar, ezilmiş ve deforme olmuş vücut parçalarından oluşan kompozisyonlar oluşturur. Sanatçı insanı, etik değerler ile hayvani içgüdüler arasında sıkışıp kalmış bir varlık olarak ele alır ve insan doğasının karmaşıklığını sorgular.
2017’de “Güç Canavarlara Neden Olur” adını verdiği yeni bir resim serisine başlayan Maşkılı’nın bu serideki çıkış noktası ise; bir varlığın ikinci bir varlığı kabul etmemesi fikrine dayanmakta. Bu konuda üretirken, düşünürken ve okurken bir noktada Nietzsche’nin “güç iradesi” üzerine yazılarına rastlayan sanatçı, hala gücün ne olduğunu sorguluyor ve bu kavram üzerine eserler üretmeye devam ediyor.
Lüksemburg Sanat Ödülü’nü tek bir eseri ile değil bu seriden pek çok eserinin değerlendirmesiyle kazanan sanatçının eserlerinden temsili olarak seçilmiş Mob Psychology, 110×85 cm, tuval üzeri yağlı boya çalışmasının açılımını kendi ağzından iletelim size:
“Bu resimde, insanlık tarihi boyunca var olan ve halen varlığını sürdüren, bazen gelişmemiş toplumlarda sebepsiz yere ölümlere neden olan çete zihniyeti olgusu ile birlikte, mafya zihniyetinin şiddetlendirdiği içgüdüsel tepkilerimize odaklandım.
Azınlığın çoğunluğun zulmüne ve her türlü mezhepsel düşünceye karşı konuşan bir eser.”