“Birlikte nasıl çalışırız?” başlığı altında topluluk, çalışma, birliktelik kavramları ve deneyimlerine odaklanan 8. Çanakkale Bienali, 6 sanat inisiyatifi ve
40’tan fazla sanatçının katılımıyla,
Çanakkale’de 11 farklı noktaya yayılan sergileriyle açıldı.
2008 yılından bu yana CABININ – Çanakkale Bienali İnisiyatifi
tarafından gerçekleştirilen Çanakkale Bienali’nin 8. edisyonunun
Genel Sanat Yönetmeni Azra Tüzünoğlu,
ana destekçisi ise DARDANEL.
Düzenleyen: CABININ – Çanakkale Bienali İnisiyatifi, Troya Kültür Derneği
Genel Sanat Yönetmeni: Azra Tüzünoğlu
Küratoryum: ARE PROJECTS, AVTO, BORDO BİNA, CABININ, GARP SESSIONS, GIUNGLA, KA ATÖLYE, MONITOR
Sanatçılar: …..Adrian Melis, Alparslan Baloğlu, Aslı Işıksal, Başak Altın, Berfin Erdoğan & Yağmur Uyanık, Can Altay, Cevdet Erek, Eda Şarman, Eren Sulamacı, Forensic Architecture, Funda Susamoğlu, Furkan Öztekin, Goshka Macuga, Guido van der Werve, H. Esra Oskay, Havva Altun, İhsan Oturmak, İrem Aksu, İrem Tok, Jasmina Cibic, Johanna Billing, Liliya Lifanova, Maider López, Mariana Vassileva, Maury Vaughan & Melike Taşçıoğlu Vaughan, Merve Şendil, Mircea Cantor, Oğuz Karayemiş, Özlem Günyol & Mustafa Kunt, Pilvi Takala, Pravdoliub Ivanov, Robert Montgomery, Serge Najjar, Tatiana Villani, Umut Kambak, Zeren Göktan……
Mekânlar: Troya Müzesi, The FeHan 1, The FeHan 2, MAHAL, StudioMAHAL, DardanelSpor Tesisleri, Korfmann Kütüphanesi, Bordo Bina, ÇTSO Çanakkale Evi, Mekor Hayim Sinagogu, Kabuk Bienal Store
8. Çanakkale Bienali, 40’tan fazla sanatçı ve davet ettiği 6 sanat inisiyatifiyle “Birlikte nasıl üretiriz?”, “Birlikte nasıl yaşarız?”, “Birlikte nasıl çalışırız?” gibi temel ve kapsayıcı sorular üzerinden insan-insan, insan-doğa, insan-hayvan, hayvan-hayvan ve tüm canlı-canlı olmayan yapılar arasındaki karmaşık ilişkilerin bağlantılarını/düğüm noktalarını araştırmayı amaçlıyor. Konukseverlik, dostluk, iş birliği, emek, sorumluluk, adalet, bağışlama, hafıza, yas, neşe gibi farklı kavramları ele alırken, insanın “birlikte yaşama” zorunluluğunun peşini bırakmayan paradokslar, imkansızlıklar ve tekil şansları da soru işaretleri ve ünlemlerle vurguluyor. Şehre yayılan 11 mekânda izleyicilerle buluşan bienal, yeni işbirlikleri ve üretimlere kucak açmayı umuyor. 1 Ekim’de başlayan 8. Çanakkale Bienali, ana sergilerinin yanı sıra panel, atölye, film gösterimlerinden oluşan programı ve OPET’in ana destekçisi olduğu Troya Köylerinde gerçekleştirilecek Sanat Günleriyle 5 Kasım’a kadar devam edecek.
1 Ekim’de 11 farklı mekânda sanatçıların ve özel davetlilerin katılımıyla açılan Bienal, Alparslan Baloğlu’nun Troya Müzesi’ndeki iki ayaklı sergisi ve iki özgün performansla başladı. Murat Meriç, Can Altay’ın Bienal için ürettiği “Reçel Çemberi”ne misafir olduğu kasetten/plaktan “canlı” performansında, müzik dünyamızın “süprizli birlikte”lik tarihinin tozlu rafları arasında “Birlikte çalışabiliyor muyuz?” sorusuna cevap aradı. Özlem Günyol ve Mustafa Kunt’un Frankfurt, İstanbul ve Çanakkale’den kamusal alan heykel ve anıtlarından elde ettikleri kalıplarla ürettikleri “Free Solo” tırmanma duvarı ise profesyonel tırmanıcıların performansıyla dünya prömiyerini yaptı.
Sanat İnisiyatifleri Birlikte Nasıl Çalışır?
2008 yılından bu yana geliştirerek koruduğu inisiyatif kimliğiyle, pandemi sonrası sürece “Birlikte nasıl çalışırız?” sorusuyla başlayan CABININ, bu sorgulamaya Türkiye’nin farklı kentlerindeki sanat inisiyatiflerini dahil edeceği bir bienal formatı oluşturdu. Birlikte çalışma meselesine odaklanan bienale; özgün bir aradalık modelleri sunan AVTO (İstanbul), Monitor (İzmir), Are Projects (Antalya), Ka Atölye (Ankara) ve Çanakkale’den Garp Sessions inisiyatifleri ve İtalya Lucca’dan bağımsız Giungla Festivali davet edildi.
Diyaloğa yönelme, sanatın işlevlerini sorgulama, proje ve iş birliklerini teşvik hedefleriyle 2019’da Antalya’da kurulan are projects, sergi programının yanı sıra konuşma etkinlikleri, atölye çalışmaları, sanatçı programları ve dijital tartışma kampları gibi farklı formatlardaki projelerinde disiplinler arası sanatsal üretimleri destekliyor. Are Projects 8. Çanakkale Bienali kapsamında farklı düşünce ve üretim pratiklerine sahip kültür sanat profesyonellerini online bir diyalog alanında bir araya getirdi ve süreçten doğan üretimlerin destekleneceği bir köprü olarak konumlandı. Eda Şarman, Melike Taşçıoğlu, Furkan Öztekin, yazar ve çevirmen Oğuz Karayemiş’in felsefe alanından yaptığı çalışmalar ile farklı bir perspektif ve boyut kazanan online buluşmalarla üretim süreçlerini besledi.
Kendini kültür alanında çalışan ve bilgi üretimine yönelik arayüzler sağlayan bir işletim sistemi olarak AVTO, 2017 yılında kullanıcı odaklı, yeniden işlevlendirilebilir ve herkese açık bir kurum modeli olarak kuruldu. Sanat, tasarım, mimari ve sosyal bilimler alanlarında deneysel yöntemler ve öznel yaklaşımlar geliştiren AVTO’nun üretimleri; araştırma, sergi, yayın, podcast serileri ve belgesel çekimi gibi mecralarda çeşitlilik gösteriyor. Çanakkale Bienali için AVTO Başak Altın’ı, geç Osmanlı ve erken Cumhuriyet döneminin arkeoloji macerasına dair kurgusal arşiv projesini gerçekleştirmek üzere davet etti. Altın’ın, Türkiye’deki arkeolojik kazılar üzerine araştırmaları sırasında Ankara’nın eskici depolarından birinde tesadüfen bulduğu,1920-1960’lı yıllara ait görsel arşivin nüvesini oluşturduğu sergi, Türkiye’nin en önemli arkeoloji ihtisas kütüphanelerinden olan Korfmann Kütüphanesi’nde izleyiciyle buluşuyor.
10 yılı aşkın bir süredir hem sağlam bir geçmişe sahip lens temelli sanatçılar hem de yeni başlayanlar için çeşitli düzeylerde eğitim programları, konuşma, sunum, kültürel proje ve sergilerle bir öğrenme alanı olarak konumlanan Ka Atölye; 2021 Haziran ayından bu yana, Ankara’nın merkezinde açtığı yeni mekânında disiplinlerarası bir yaklaşımla, dikkatli bir sergi ve etkinlik seçkisi aracılığıyla yerel ve uluslararası çağdaş sanat uygulamalarının keşfedilmesi için herkese açık bir kapı sunuyor. Ka Atölye “bireysel ve bağımsız çalışan bir sanatçı, halihazırda mevcut olan işlerini bir başka sanatçı ile diyalog halinde nasıl yeniden düşünebilir?” sorusuna yanıt aradıkları “Aklıma Sen Geldin” sergisiyle Çanakkale Bienali’ne dahil oluyor. H. Esra Oskay, Aslı Işıksal, Funda Susamoğlu, Havva Altun, Umut Kambak ve Eren Sulamacı’nın yer aldığı sergi karşılıklı etkileşime dayalı olan kolektif sanat pratiğinin üretim biçimlerinde kendini hissettiren farklı bakış açılarını, beraber çalışarak iletişim kuran bir zeminde sonradan buluşturma olanağının yollarını arıyor.
2018 yılında kurulan ve kâr amacı gütmeyen İzmir merkezli video ve film gösterim oluşumu olan MONITOR, sabit bir mekâna bağlı kalmaksızın, mevcut sanat mekânları ve alternatif sergileme alanlarıyla işbirliği içerisinde güncel sanat odaklı gösterimler düzenlemektedir. MONITOR’un 8. Çanakkale Bienali için geliştirdiği “Aktığı Yerde Büyüyen” sergisi, inisiyatifin mekân odaklı duyarlılıklarını iki sanatçıyla paylaştığı bir proje. Liliya Lifanova ve Cevdet Erek’i bir araya getiren sergi, senenin sadece belirli günlerinde ibadete açık olan Mekor Hayim Sinagogu’nda, mekânın isminden ilhamla, yaşamın kaynağından yola çıkarakşekilleniyor. Bugün tecrübe ettiğimiz, çeşitli sebeplerle akışına müdahale edilmiş dünyanın bir başka türlü varoluşunu düşleyen “Aktığı Yerden Büyüyen” başlıklı sergi, bir aradalığın insani yanından beslenirken, geçmişin sarsıntısı ve şimdinin kayıtsızlığı arasından “ötekinin iyileştirici eli”ni geleceğe uzatan hakikati bulmayaçalışıyor.
2019 yılından beri farklı disiplinlerden sanatçı ve araştırmacıları her yıl Babakale, Çanakkale’de bir tema etrafında bir araya getiren Garp Sessions, beraber düşünmeyi, öğrenmeyi ve sindirmeyi önceliklendiren bir yaz araştırma programı. Gündelik ve samimi bir alanda bir araya gelerek bu birlikteliklerden öğrenmeyi ve var olan sistemlere, kurumlara ve dillere alternatif bir aradalıklar sunmayı amaçlıyor. Garp Sessions, 8. Çanakkale Bienali kapsamında “Birlikte nasıl çalışırız?” sorusu etrafında davet edilen inisiyatiflerle Eylül ayından itibaren çevrimiçi ve sofra etrafında fiziksel buluşmalar düzenleyerek birlikte çalışmak ve düşünmek üzerine alan yarattı. Garp Sessions’ın modelinden ve merkezindeki önceliklerinden yola çıkarak inisiyatifler arası diyalog kurmayı önceliklendiren bu buluşmalar esnasında inisiyatiflerden edinilen malzeme listesinden yola çıkan şef ve araştırmacı İrem Aksu ise Kuzey Ege yereli, bir aradalık ve beraber üretmek bağlamlarında yemek sofrasında gerçekleşen bir atölye kurguladı.
Birliktelik, Yalnızlık, Çocukluk ve Gençlik Olasılıkları Üzerine
Adrian Melis, Berfin Erdoğan & Yağmur Uyanık, Can Altay, Forensic Architecture, Goshka Macuga, Guido van der Werve, Jasmina Cibic, Johanna Billing, İhsan Oturmak, Maider López, Mariana Vassileva, Merve Şendil, Mircea Cantor, Özlem Günyol & Mustafa Kunt, Pilvi Takala, Pravdoliub Ivanov, Robert Montgomery, Serge Najjar ve Zeren Göktan ise bienalin sorduğu sorulara farklı açılardan yaklaşan üretimleriyle bienale katılıyor. Halkın kolektif katılımıyla oluşan yeni kamusal projesi Hareketli Bahçe’yi Çanakkale’ye taşıyan Maider Lopez, insanların kent parklarında açtığı kendine has patikaların izlerini süren Mircea Cantor, kamusal heykel kaidelerinden oluşturduğu tırmanma duvarıyla Özlem Günyol ve Mustafa Kunt, Avrupa kimliğinin yolculuğunu hediye alegorisi üzerinden irdeleyen Jasmina Cibic ve tarihsel hafızaya kolaj mantığıyla yaklaşan erken dönem çalışmasıyla Goshka Macuga MAHAL’de izleyiciyle buluşuyor. MAHAL’in hemen yanında bulunan tarihi depolardan theFeHAN2’de ise çocukların ve gençlerin birlikte çalışma ve üretme pratiklerine farklı bakış açıları yansıtılıyor: Mariana Vassileva’nın okul sandalyeleriyle oluşturduğu kulesi, Zeren Göktan’ın sandalye yığınları arasında kalmış çocuğu yakaladığı fotoğrafı, Johanna Billing’in bir şeyler olmasını bekleyen gençleri, Pilvi Takala’nın ödül parasını harcamak için ortak aklı bulmaya çalışan okul öğrencileri… İhsan Oturmak’ın boğulan insanları izleyen sessiz yığınları ile Forensic Architecture tarafından arşivlenen Kuzey Ege’deki göçmen püskürtme vaka haritası ise görmezden gelmekte ortaklaştığımız durumları hatırlatıyor.
ÇTSO Çanakkale Evi’ndeki seçki ise, birliktelik kadar tek başınalığın da gücüne vurgu yapıyor: Guido ven der Werde’nin bir saatlik epik yolculuğu, Serge Najjar’ın fotoğrafladığı yalnız figürlerin kent ve mimariyle baş başalığı, Adrian Melis’in özgeçmiş formlarını öğüten ofis çalışanı, Pravdoliub İvanov’un yukarı ya da aşağı gitmeyi denkleyen tek kişilik merdiveni hem bir başınalığa hem de o tekilliklerin bir aradalığının işler hale getirdiği mekanizmalara gönderme yapıyor.
Çalışmalarının temelinde yer alan şiirsel mesajları aracılığı ile kavramsal sanat geleneğini sürdüren Robert Montgomery’nin DardanelSpor Tesisleri cephesinde işi ise Çanakkale Bienali’ni kamusal alana taşıyor.
Troya Müzesi’nde İlklerin Sergisi
Troya Müzesi ise 2018 yılından bu yana olduğu gibi yine özel bir bienal sergisine ev sahipliği yapıyor. CABININ’in sanatın hafıza ve tarihsel süreçlerine yönelik duyarlılığının bir devamı olan Alparslan Baloğlu sergisinin küratörlüğünü Azra Tüzünoğlu üstleniyor. Troya Müzesi’nin ve arkeolojik alanın katmanları arasında yolculuğa çıkan günümüz seyyahı Baloğlu, M.S. 2022 TROYA XI “Atlar, Tanrılar ve diğerleri” sergisi ile sadece hayal gücümüzle yarattığımız bir yer değil; gerçek bir şehir olan Troya’ya taze bir yorum getiriyor. Uğruna yapılan savaşın, aşk için mi denizlere hâkim olmak için mi yapıldığı bilinmezken bugünden sorular ve yeni olasılıklarla mit ve gerçeklik arasındaki ince çizgide seyreden sergi, Troya Müzesi’ne özgü üretilen ilk yerleştirme olma özelliği taşıyor. Bu sergi vesilesiyle Tüzünoğlu’nun hem sanatçının kendi arşivi hem Serhat Kiraz, Ahmet Öktem gibi yakın arkadaşlarıyla SALT Araştırma gibi kurumsal dijital arşivler hem de yüksek lisans ve doktora tezleri üzerinden neredeyse bir arkeolog titizliğiyle yaptığı araştırma sonucu ortaya çıkan eserlerin ve belgelerin derlendiği Alparslan Baloğlu’nun ilk retrospektifi de Troya Müzesi’nin büyülü atmosferinde ziyaretçileri bekliyor.
Bienal Programları
8. Çanakkale Bienali ana sergilerle birlikte farklı sosyal programlar ve etkinliklerle 5 Kasım’a kadar devam edecek. Bienalin iki interaktif projesi olan Özlem Günyol ve Mustafa Kunt’un “Free Solo” duvarında tırmanışlar, Can Altay’ın “Reçel Çemberi”nde ise kolektif müzik buluşmaları farklı zamanlarda aktive olacak. Bu yıl ilk kez aynı yıla denk gelen İstanbul ve Çanakkale Bienalleri arasında kurulan işbirliğiyle “Kuşlar ne düşünüyor?” Çocuk Atölyeleri ve 17. İstanbul Bienali Film Programı’ndan bir seçki Çanakkale’ye taşınacak. OPET’in ana desteğiyle, Tarihe Saygı projesi kapsamında geçtiğimiz yıllarda yenilenen Tevfikiye Arkeo-Köy ve Çıplak Etno-Köy’de düzenlenecek Sanat Günleri ise bienali kent merkezinden çevreye doğru hareket ettirirken Troya coğrafyasının arkeoloji, kırsal kültür ve yerel miras değerlerini çağdaş sanat ve kültürle buluşturacak.