Öyle sanıyorum ki kendimizi sorgulamamızın herhangi cezai bir müeyyidesi yoktur.
O halde sorguluyorum…
“Baskın seçim”e karar verildi ve adaylar teker teker er meydanına arz-ı endam eylediler.
Adayların her biri kendi kitlelerinin tercümanı oldular, onlara umut oldular.
İşin doğrusu, mevcut Cumhurbaşkanı adaylarının her biri, kazanması durumunda kucaklarına bırakılacak olan o fecaate sürüklenen ülke bombasını almaya razı görünüyordu ki bu bile başlı başına takdire şayan bir durumdur.
Ekonomist ve Siyaset Bilimci arkadaşım Prof. Dr. Ali Vural Cengiz’in oldukça yerinde ve enteresan saptamaları var.
Türkiye gibi az gelişen ülkelerde, yolsuzlukla yoksulluğun doğru orantıda artması ile ülkeler gitgide bir çıkmaza doğru sürüklenmektedir.
Cengiz, toplumumuz bu bağlamda bir yandan inanılmaz derecede güvensiz ve kuşkucu iken öte yanda romantik derecede saflık içinde AKP’nin seçimle gideceğine inanmış; bunda Muharrem İnce’nin karizmatik hatipliğinin ve çok kısa zaman içinde insanüstü performansının büyük etkisi olduğu düşüncesini savunmaktadır.
İşin doğrusu, bu fikre tam olarak katılmıyor olsam da ülke genelinde görünenin bu olduğunu da kabul etmeliyim.
24 Haziran seçimi ile ilgili olarak düşüncelerimi paylaşmaya kalkarsam, inanın bu birkaç gün sürecek bir yazı dizisi halini alacaktır.
Sonuç itibari ile “koltuk ve itibar” kaybı korkusu yaşayan iktidar sevdalılarının, beri yanda da 16 yıldır mevcut yönetime karşı duranlar gibi birçok açıdan değerlendirebileceğimiz açılar var.
Örnek vermek gerekirse, Recep Tayyip Erdoğan’ın iktidarı süresince yapmış olduğu eşsiz seviyedeki görkemli yatırımları, çılgın projeleri, dünya kamuoyundaki kendine özgü tutumu ile iktidarını kaybetmeyi göze alamayacak megaloman duruşu bugün hangimizi şaşırtmıştır?
Yıl 2018 de olsa, seçimin sonucu haklı ya da haksız da olsa, bizler Cumhuriyet’imizin bekçisi olarak -Mehmet Akif Ersoy’u saygıyla anarak- bu gün de diyoruz ki:
“Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım,
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım.
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım,
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.”
Sonuç olarak, belki hile ve desise ile bir seçim kazanılmıştır ancak hiçbir çılgın bizlere o zinciri vuramayacaktır, biliniz.
Oysa olayın özetinde “ne bir aslan miyav dedi, ne de minik bir fare küredi.”