Eskiden biz bize yaşardık, en fazla başka şehirden gelen komşumuz olurdu. Aynı dil ve kültür olduğu için bir süre sonra kaynaşırdık.
Günümüze ne oldu diye sorsak, neler olmadı ki!
Komşumuz kim bilmiyoruz, ülkesinden kaçmış gelmiş hırsız mı katil mi sapık mı belli değil. Ne anlatırsa ona inanmak zorundayız. Parayı veren bir mülk satın alıyor ve gelip ülkeme yerleşiyor, komşumuz oluyor.
Basında özellikle kapalı toplumlardan gelen erkeklerin sapkınlıkları haber olarak yer alıyor. Her gün sapkınlıklarla dolu birkaç haber okuyoruz ve bu kişilerle birlikte yaşamaya çalışıyoruz.
Bir arkadaşım beni arayıp yaşadığı bir olayı anlatınca, acı bir gerçekle daha yüz yüzeyiz dedim.
Arkadaşımın evinin karşısına vatandaşlık alan bir aile taşınıyor. Ülke ismi vermeyeceğim çünkü yok hiç birinin birbirinden farkı…
Arkadaşım bir gün evinin elektrik sisteminden gelen dumanlarla panikleyip elektrikçi çağırıyor. Gelen elektrikçi iyice baktıktan sonra karşı komşusunun kendi elektrik sisteminden kaçak elektrik kullandığı ortaya çıkıyor. Vatandaşlık alan komşu aylarca arkadaşımın elektriğini kaçak kullanmış ve arkadaşım da fazladan elektrik faturası ödemiş.
Bu nasıl olur diye bakıyorlar ediyorlar ama olmuş işte, bir yolunu bulmuşlar. Bu yüzden apartmanınıza taşınan herkese dikkat edin, elektrik su sistemlerinizi kontrol edin, daha nelerle karşılaşacağız belli değil çünkü.
Birleşmiş Milletler verilerine göre 2020 yılı sonu itibarıyla dünyada 82,4 milyon kişi göç etti. Bu insanların sayısı şu an İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra en yüksek rakam olarak dikkati çekiyor.
Göçlerin ve göçmenlerin en büyük etkisi gittikleri yerlerde bir süre sonra güçlenerek kendi hegemonyalarını kurmak istemeleridir.
Tarih bu örneklerle doludur fakat unutmak üzerine programlanmış olan insanlar tarihlerini de unuttukları için sürekli aynı döngü içinde aynı hatalarla yaşar.
Bir arkeolog olarak örnek vereyim tarihten; milattan önce 1300’lerde Doğu Avrupa’da yaşanan kıtlıklar nedeniyle bazı kavimler doğuya doğru göç etmeye başlar. Bu göç eden kavimler, karşılarını çıkan halkları da göçe zorlayarak Anadolu ve Suriye’ye kadar uzanan bir göç dalgası oluşturur. Bu göç dalgaları Yunanistan’da Miken Uygarlığı’nı dağıtmıştır. Yunanistan’a, adalara ve Anadolu’nun güneybatı kıyılarına yayılan Dor göçmenleri, üst seviyede bir uygarlık geliştirmemişler, ticaret büyük ölçüde daralmış, yazı unutulmuş karanlık çağ yaşanmıştır.
Dor İstilasının neden olduğu bu durum, 400 yıl sürmüş ve tarihte bu döneme “Dor Karanlık Çağı” adı verilmiştir. Bu göçlerden kaçan kavimler Anadolu’ya geçmiş ve onlar da Hititler’in yıkılmasına neden olmuştur.
Roma İmparatorluğunun tarihindeki en önemli mağlubiyet sayılan yenilginin altında mülteci krizi yatar. Milattan önce 3. Yüzyılda Gotlar, sığınabilecekleri bir yer bulmak için Roma topraklarına girer. Got mültecilere karşı yapılan kötü davranışlar, olaylar zinciri başlatarak, insanlık tarihinde bilinen en büyük politik ve askeri güçlerden biri olan Roma imparatorluğunun yıkılmasına sebep olur.
Tarih, daha yüzlerce mülteci ve göçlerin yarattığı olaylarla ve tahribatlarla doludur.
Göçlere ve mültecilere bir de tarihsel açıdan bakın derim, durumun ne kadar ciddi olduğu belki anlaşılır.