“Canım sensizlik içimi acıtıyor.”
Mektubun ilk cümlesini yazar yazmaz pişman oldu kadın. Mektup kâğıdını buruşturup önündeki çöp sepetine attı. Sevdiği adam acısını bilmesin istiyor. Güçlü bir kadın o. Dayanıklı, mücadeleci… “Sen sağlam duruşlu bir kadınsın.” Sevdiği adamın sesi beyninde yankılanıyor.
“Sağlam duruşlusun sen.”
“Seni özledim” sözcükleri daha uygun diye düşündü. Kısa, özlü, anlamlı… Bu iki sözcük ne çok anlam yüklü. Ruhların, bedenlerin birbirini özlemesi… Tutkulu bekleyişler… Şehvetli öpücükler… İki bedenin tek bedende birleşme isteği…
“Seni özledim.”
Güzel bir başlangıç, diye kendi kendine mırıldandı. Bembeyaz sayfada iki sözcüğün duruşuna baktı uzun uzun. Harflerin yan yana dizilişini estetik buldu. Ne de olsa sevdiğine yazıyordu. “Estetik olması kaçınılmaz”, dedi iç geçirerek.
Şimdi kendi kendine gülümsüyor. Gözlerinin önünde sevdiği adamın hayali… “Yakışıklı, karizmatik” Aşk gözünü kör ettiğinden mi ona öyle geliyor, yoksa gerçekten de çok mu yakışıklı bir adam, bilemiyor.
“Önemli de değil”, diyor.
Kendi kendine yüksek sesle konuştuğunu fark ediyor birden. Gülümsemesi yüzünde yayılıyor, neredeyse kahkahaya dönüşecekken kendini tutuyor. En son ne zaman kahkahayla güldüğünü hatırlamaya çalışıyor. “Kaç ay, kaç gün oldu?”, derken buluyor kendini. Altı ay olmalı. Sevdiği adam uzaklara gideli beri, koskoca bir altı ay!
Dönecek mi bilmiyor. Belirsizlik bir sancı gibi içini kemiriyor. Göz pınarlarından yaşlar döküldü dökülecek. “Sen sağlam duruşlu bir kadınsın.” Sevdiği adamın sesini yine duyar gibi oluyor. Çıldırıyor muyum, diye geçiriyor içinden. Yok olamaz. Yoğun duyguların yüzeye çıktığı anlar bunlar. O sağlam duruşlu bir kadın. Dengesini kolay kolay yitirmez. Güçlü bir kadın o. Dayanıklı, mücadeleci…
“Yalnızlık sinirlerimi yıpratmış”, diye mırıldanırken buluyor kendini. Gidip televizyonu açmalı. Birazdan haberler başlar. Ülkeden, dünyadan, neredeyse tüm evrenden gelecek savaş haberleri beklentisiyle ürperiyor birden. Televizyonu açmaktan vaz geçiyor.
“Sessizliğin sesini dinlemeli o zaman”, diyor kendi kendine. “Sessizliğin sesi”. Ansızın gözlerinin önünde sessizlik ve sensizlik sözcükleri birbiri ardına beliriveriyor. “Sensizim sessizliğinde canım”, diye ikinci cümleyi yazıyor. “Sensizim…”