YAZAR: GÜLSÜN GÜRSEL MBA, ACC
“Deneyim ve bilgi aktarmaya çalıştığım bu kitabı, almış olduğum Erickson ve Gestalt gibi çeşitli koçluk eğitimlerinden edinilmiş kazanımlar ile on beş yıllık koçluk birikimimi harmanlayarak yazdım. Koçluk desteği almak isteyenlere veya alıp almama konusunda henüz karar veremeyenlere bir rehber olarak hazırlanan bu kitap, umuyorum ki faydalı olsun ve bu değerli hizmeti alma deneyimini siz de kendinizden esirgemeyin.
Bu kitapta koçlukla nasıl tanıştığımı ve serüvenimi nasıl sürdürdüğümü okuyacaksınız. Sevgili eşimin, oğlumun, en yakın dostlarımın, değerli eğitmen ve koçlarımın, bu yeteneği kazanmam konusunda yoluma ışık tuttuklarına da değinemem mümkün değil. Daima, onlardan öğrendiklerine ve onların yorumlarıyla ilerledim. Her birinin eli değdi bana. Bu kitabın amacı da sizin elinize değmek, ruhunuza dokunmak. Bunu böyle bir çaba olarak görürseniz çok mutlu olurum”
İlk Bölümden:
” Beni koçlukla buluşturan nedir?”, diye düşündüğümde farkına vardım ki ben gereklilikleri söyleyen veya evrensel doğruları dayatan kişileri dinliyor ve anlıyordum ama bulduğum yol kendi yolum olmuyordu. Hatta onların söylediklerini harfiyen uyguladığımda ya yanlış sonuçlarla ya da kendime ait olmayan çözümlerle karşılaşıyordum. Yani taşıma suyla değirmen dönüyordu.
Peki, kendi çözümlerimi nasıl bulacaktım? Ya da daha açık bir ifadeyle, bulabilecek miydim? Bunları konuşmaya, değerlendirmeye ve kendi sesimin farkına varmaya ihtiyacım vardı. İşte böyle çıktı m yola. O sırada tanıştığım bir koç, cesur ve güçlü sorular sorarak aynaya bakmamı sağladı. O günlerde elime aynayı tam olarak alabildiğim söylenemez ama en azından göz attım. Sonra o çıktı hayatımdan. Kendimle baş başa kaldığımda hayatımı masaya yatırdım ve ilk adımı attım.
Koçluğun ne olduğunu daha iyi kavradığımda ise birden, genel müdür yardımcısı, genel müdür olarak çalıştığım şirketlerde son on senedir zaten koçluk yaptığımı fark ettim çünkü insanlara kaynaklarının neler olduğunu göstermiş ve kararlarını kendi durumlarına göre alabilme özgürlüğü tanımıştım. Öte yandan yaptığım iç muhasebe neticesinde artık “yöneticilik” pozisyonunda olmak istemediğimi anladım. Başkalarına kararları dayatan konumda olmaktansa onların yaşamlarına eşlik etmeyi yeğliyordum.
O günlerde bu farkındalığa varmamı sağlayan çok sevgili bir dostum oldu. Daha sonra diğer yakınlarım da bende aynı şeyi gözlemlediklerini ifade ettiler. Ben soru sorup daha iyi anlamak için iyice, kesmeden, sonuna kadar dinliyormuşum. Bunu ben de anımsıyorum. Öyle dinlerdim ki sanki karşımdakiyle bütünleşip “o” olurdum. Dinlemek; sadece kulağımla değil, tüm bedenimle dinlemek, karşı tarafın duygusunu içimde hissetmek, duygu durumuna eşlik etmek… Fakat bir eksiklik vardı. Ben bunların tamamını fark etmeden, detaylara tam hakim olmadan yapmıştım. Bu aşamada karşıma çok kritik bir soru çıktı. Uyguladıklarını bir teknikle bağdaştırmayı nasıl başaracaktım?”
“…. Bilgileri derleyen, süzen ve sonuca varanlardan ziyade; duygularıyla, ateşleriyle kesinkes ve çarçabuk hareket ederek hemen sonuca varmayı isteyen önderler gündemdeydi. Gündemde olmak da çağın gereği gibi duruyordu.
İşte bütün bunlara rağmen iç sesimi ve dostlarımdan gelen dış sesi dinledim ve koçluğa adım attım.”
“….Bundan on beş yıl önce ilk adımım geçerli bir koçluk eğitimi araştırmak oldu, dostum burada da arkamdaydı. Elinde bir gazete ilanıyla geldi karşıma ve vakit kaybetmeden ilandaki numarayı aramamı sağlayarak başvuru yapmam konusunda destekledi.”
“…. Koçluk eğitimi sürecinde ilerleme kaydettikçe, öncelikle bakış açım değişmeye başladı. Olumluya ve ileriye bakmak benim için son zamanlarda oldukça zorlaşmıştı ama eğitimin belirli bir aşamasından sonra daha hafiflediğimi, karanlık değil aydınlık tarafımı beslediğimi fark ettim.”
“…. Aldığım koçluk eğitiminde kişisel değerlerimi incelemeye, beni geçmişte etkileyen deneyimlere bakmaya, bu deneyimlerden olumlu anıları geleceğe taşımaya başlamıştım. Kendimi giderek daha fazla tanımak, kabul etmek ve sevmek iyi gelmişti bana.”
“…. İkinci koçluk eğitimim bir Gestalt grubuna katılmakla oldu. Burada yurtdışından gelen değerli eğitimcinin (Dorothy Siminovitch) benim hakkımda yaptığı yorumlar hâlâ kulağımda. Orada da kendini bırakmayı, parçalayıp sonra da yeniden toplamayı çalıştık. Çok iyi geldi bu bana. Hiç tanımadığımız ve koçluk yolunda ilerleyecek çeşitli yerlerden gelmiş kişilerle hem andaki duygularımızı bütün açıklığıyla paylaştık hem de bu duyguların izdüşümlerini.
Üçüncü grup koçluk eğitimim ise sertifikasyon aldığım, etkinlikle uygularken çok yararını gördüğüm ve binlerce saat koçluk verirken en fazla kullandığım Erickson Koçluk Metodu üzerine oldu.
Bu eğitimler beni koçluğun tüm teknikleriyle tanıştırdı. Modüller halinde olan ve bir seneden fazla zamana yayılan eğitimlerde artık hepimiz yeni bir meslek kazanıyorduk. Bu mesleği kazanınca da yirmi beş seneyi aşkın iş deneyimimle birleştirme ve bir sentez oluşturma imkânını buldum.
Bu sentezi size aktarmanın ilk yolu aslında koçluğun bana göre ne anlama geldiğini anlatmakla başlıyor…”