“ Dünyaya getirilir ama yetiştirilmeyiz. Bizi dünyaya getirenler, yaratıkları yeni insanı yok etmek için gereken her türlü beceriksizliği ve akılsızlığı yaparlar. “
“Dalga geçme, ciddiyim. Hayatını doğru kurguladın. İyi bir işin var. Şartmış gibi evlenmedin. Bir de bana bak. Elli yaşına geldim. Her şeyi yanlış yapmışım gibi hissediyorum. Birilerinin, bir şeylerin peşinden sürüklenmişim hep.”
Yeni bitirdiğimde bu kitabın olması gerekenden daha fazla abartılması, tavsiye edilmesi gereken bir kitap olarak hak ettiği o altın rafa konulması gerektiğini düşündüm. 15 kısa öyküye ev sahipliği yapan bu kitap bitse bile kafanızın içinde bir yerlerde ısrarla kendine yer açarak akmaya, ilerlemeye, dönüşmeye devam ediyor.
Kadın olmanın farklı cephelerini, siperlerini, kırık bir aynanın parçaları gibi dolambaçsız, gecenin içinden yalın ayak geçip giden hikâyelerle bizi bölüyor. Minimal ve tiratsız bu hikâyelerin hayatımızın içindeki normlarından çıkarırken, gerçekliğin bu kadar çıplak sunulması, süslerinden arındırılması inanılmaz etkileyici.
Tereddütleri, yasları, üzüntüleri uygun bir karakterlemeyle kurgulayarak öyle bir yazmış ki yanı başımızda nefes alışlarını, seslerini rahatlıkla duyabiliyorsunuz.
Kırılgan akraba ilişkileri, küs çocuklar, kör aileler…
Kısaca toplumun aksak ve titrek, insana kendini aciz, köşeye sıkışmış hissettiren tüm o kurtulamadığımız motifler ince dokunuşlarla işleniyor.
Eğer hikâye kitabı okumak isterseniz o kitap bu olmalı.
Kör Dövüşü, kadın olmanın, insan olmanın tüm yanlarını anlatan ve etkileyiciliği tartışılmaz bir kitap.