“İlk Kadınlarımız” ile ilgili yazı dizisini ilgiyle takip ettiğinizi umuyor, kaldığımız yerden verdikleri mücadeleleri ve yaşam hikâyelerini ilginize sunmaya devam ediyorum.
- Türkiye’de Darülfünun’dan Mezun Olan İlk Kadın: Şükufe Nihal Başer (1896-1973)
“Şair”, “öğretmen”, “eylemci” ve “aktivist” olan Şükufe Nihal Başer, “Türkiye’de Darülfünun’dan Mezun İlk Kadın” olmuştur ve “Türkiye’de kadın özgürlüğünün İlk Temsilcileri ve Savunucularındandır”.
Şükufe Nihal Başar, 1896‘da İstanbul‘da doğmuştur. Anne tarafından soyu, Fatih’in baş ressamı Nakkaş Mehmet Efendi’ye dayanır. Babası, Sultan V. Murad’ın başhekimi Emin Paşa’nın oğlu Eczacı Miralayı Ahmet Bey’dir. Çocukluğu babasının görevi nedeniyle Anadolu’nun çeşitli yerlerinde geçmiştir. İlk ve ortaöğrenimini kısmen özel okullarda ve özel öğretmenlerden ders alarak tamamlamıştır. İnas Dârülfünunu (Kadınlara Mahsus Üniversite) Edebiyat Şubesine üç yıl devam etmiş, son sınıfı Coğrafya Şubesinde okumuş, 1919’da buradan mezun olmuştur. Çeşitli okullarda ve uzun yıllar İstanbul Kız Lisesi’nde “coğrafya ve edebiyat öğretmenliği” yapmıştır. 1953 yılında emekliye ayrılmıştır. Türk Kadınlar Birliği’nin “kurucularındandır”. Ayrıca ilk eşiyle Mekteb-i Ümid’i kurmuştur. Mütareke yıllarında ikinci eşi Ahmet Hamdi (Başar) ile Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nde çalışmalar yapmıştır. Toplantılar düzenlediği evinde bir edebiyat ve sanat ortamı yaratmıştır. İlk eşi Mithat Sadullah Sander’den Necdet adında bir oğlu, ikinci eşi Ahmet Hamdi Başar’dan ise Günay isminde bir kızı olmuştur. Vefatından sonra Rumelihisarı Aşiyan Mezarlığı’na defnedilmiştir.Üniversiteyi bitirdiği yıl yayımlanan ilk şiir kitabı “Yıldızlar Ve Gölgeler”de (1919) Servet-i Fünûn edebiyatının ve özellikle Tevfik Fikret’in izleri vardır. Daha sonra Millî Edebiyat akımını benimseyerek hece ölçüsünü kullanmış, ancak aruzdan da vazgeçmemiştir. Daha sonraları günlük konuşma dilini de şiirine yansıtmıştır. Şiirlerini başta Aydabir, Cumhuriyet, Çığır, Çınaraltı, Dergâh, Firuze, Güneş, Haftalık Gazete, İfham, Kadın Gazetesi, Kadın Yolu, Nedim, Resimli Ay, Son Posta, Süs, Şadırvan, Şair, Tan, Türk Kadını, Ülkü ve Yeni Türk olmak üzere birçok gazete ve dergide yayımlanmıştır. Başlangıçta daha çok romantizmi öne çıkarmış, zamanla sosyal davalara, özellikle aile ve kadın sorunlarına eğilmeye başlamıştır. Roman, öykü ve gezi yazıları da yazmış olmasına rağmen şair olarak tanınmıştır. Eserlerinde kadına özel bir önem vermiştir. Şiirlerinde vatan sevgisi, aşk ve kadın sorunları konularını işlemiştir. Hece ölçüsü ile yazmış olduğu şiirlerinin toplandığı “Hazan Rüzgârları” (1926) adlı kitabında saf ve yalın bir Türkçe kullanmıştır.
“Yakut Kayalar” (1931) adlı tezli romanı gerek üslûbu, gerek kişilerin görünüşleri bakımından romantizmin etkisini taşır, ancak devrinde ifade tarzıyla dikkati çekmiştir. “Çöl Güneşi” (1933)’nde “şuursuzca yapılan evliliklerin, kadını erkeğin kölesi yapacağını” vurgulamıştır. Kurtuluş Savaşı dönemi ve Cumhuriyet yıllarında İstanbul sosyetesinin yaşadığı ahlâk çöküntüsü, çarpık Batılılaşma zihniyetini “Yalnız Dönüyorum”da (1939), Birinci Dünya Savaşı yıllarında, Rus işgaline uğrayarak açlık, salgın hastalık ve sefaletin kasıp kavurduğu Doğu Anadolu’yu “Çölde Sabah Olmuyor” (1951) romanında işlemiştir. Romanlarında kişileştirme ve teknik olarak başarılıdır. Kahramanları genellikle kadınlardır. “Akdağ Kahramanları” ve “Mavi Şeytan” adlı romanları tefrika edilmiş, basılmamıştır.
“Daha ilk kitabındaki şiirlerden itibaren dile ve vezne olan hakimiyetini kuvvetle devam ettiren şairin nazmında en mühim özellik, lirizm ve onun belli başlı kaynağını teşkil eden samimiyettir. Gerçekten, çok açık kalple konuşulan bu şiirlerde isimsiz fakat tam bir biyografinin derin akislerini duymak daima mümkündür.” (Kenan Akyüz)
“Memleketin ıstırabını, edebiyatımızda en çok aksettirebilmiş, hayatın şiirini en çok duymuş biricik kadın şairimizdir. Türk Edebiyatında ‘bir dokunup, bin ah dinlediğimiz bir kase-i fağfur’dur o. İnce, hassas bir kalbe sahiptir. En büyük özelliği maddi ve manevi olayları kendi şair ruhunda yoğurarak sanatkâr bir kalemle işlemesini bilmiş ve onları mükemmel bir halde topluma sunmuş olmasıdır.” (Ferit Ragıp Tuncor)
“Denebilir ki, edebiyata Tevfik Fikret’in tek başına egemen olduğu bir devirde ayak basmıştır ve herkes, hepimiz gibi büyük insaniyetçi şairimizin etkisi altında kalmıştır. Şükûfe Nihal, Tevfik Fikret’te yalnız sanatının değil, yüksek fazilet duygularının da idealini bulmuştur.
Bu ince ruhlu şair, tarihimizde kadın özgürlüğünün ilk temsilcilerinden ve savunucularından birisi olmuş tur. Ondan Önceki kadın şairler, erkek edasıyla ve kadın olduklarını unuturcasına yazmışlardır. Şükûfe Nihal, öz kadınlık yaşantılarını dile getirmiş belki ilk kadın şairimizdir. O, çok cepheli bir insandır. 1919 felâketi içinde yuvarlanan İstanbul’da Türklüğün umutlarını ve kudretini kahramanca dile getirenler arasında o da vardı. Halide Edip, Sultanahmet’te tarihî demecini verirken, Şükûfe Nihal Fatih’te aynı kahramanlık söylemleri ile halkı coşturuyordu. O, birkaç kuşağın rakipsiz sevgilisi olmuştur. Şiirleriyle, dersleriyle, hele eşsiz karakteriyle, onu sevmemeye imkân yoktur. Şiirlerinde gönül motiflerini, temiz iç duyguları, emsalsiz bir içtenlikle ve sevimlilikle dile getirmiştir. Uzun öğretmenlik yıllarında yetiştirdiği gençler bir hayranlar ordusu kuracak kadar geniş kadroludur. Gerçek bir edebiyatçı olarak şiiri öğretmeye değil, tattırmaya uğraşmıştır. Şükûfe Nihal, bu toprağın ve bu milletin öz bir evlâdıdır. Bu kahraman Türk kadını, milletiyle beraber gülmüş ve ağlamıştır.” (Sadi Irmak)
ESERLERİ:
ŞİİR: Yıldızlar ve Gölgeler (1919), Hazan Rüzgârları (1928), Gayya (1930), Su (1933), Şile Yolları (1935), Sabah Kuşları (1943), Yerden Göğe (1960), Şiirler (şiirlerinden seçmeler, ölümünden sonra, 1973).
ROMAN: Renksiz Istırap (1928), Yakut Kayalar (1931), Çöl Güneşi (1933), Yalnız Dönüyorum (1938; ayrıca Tan gazetesinde tefrika), Çölde Sabah Oluyor (1948).
HİKÂYE: Tevekkülün Cezası (1928).
GEZİ: Finlandiya (1935), Domaniç Dağlarının Yolcusu (1946).
HAKKINDA (Başlıcaları): İbnülemin Mahmud Kemal İnal / “Şükufe Nihal” Son Asır Türk Şairleri (1932), M. Turhan Tan / Şile Yolları (Cumhuriyet, Tahlil ve Tenkid Köşesi, 27.1.1935), Ferit Ragıp Tuncor / Türk Kadın Şairlerimizden Şükûfe Nihal Başar (Kadın Gazetesi, sayı: 187, 25.9.1950), Halit Fahri Ozansoy / Edebiyatçılar Çevremde (1970), Kenan Akyüz / Batı Tesirinde Türk Şiiri Antolojisi (3. bas. 1970), Behçet Necatigil / Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü (18. bas. 1999), Hülya Argunşah / Bir Cumhuriyet Kadını: Şükûfe Nihal (2002), Şerif Aktaş / Büyük Türk Klasikleri (c. 13, 2002, s. 282-283).…devam edecek