Kişisel gelişim insanın var olan niteliklerini ve potansiyelini en üst seviyeye çıkarmak için girdiği uğraşıdır. Kişinin kendini geliştirebilmesi için kendini çok iyi tanıması, üstün yönlerinin yanı sıra, eksik ve zaaflarını doğru biçimde tanımlayabilmesi gerekir. Kişinin var olan potansiyelini daha da geliştirebilmesi hayat içerisinde gireceği çok yönlü bir çabanın ürünüdür. Bu çabada sınırlılıklarını ve imkânlarını tanımlayarak ancak başarıya ulaşabilir. İnsan “biricik” olma özelliği taşır ve kişilikler şablona oturtulamaz. Bunun içindir ki her kişiye uyarlanabileceği düşüncesiyle ortaya atılan kişisel gelişim reçeteleri uygulanabilmekten uzaktır. Şüphesiz ki kişi kendisine koyduğu hedeflere ulaşma yolunda, kişisel gelişimine de hizmet edecektir. Fakat bu hedefler, kişinin birikimine ve potansiyeline uygun ve gerçekçi hedefler olmalıdır. Bu arayıştaki bireyin psikolojik sağlığının yerinde olması da çok önemlidir. Böylelikle kişi ancak kendine uygun hedefleri ortaya koymayı başarır.
Sözü buraya getirmişken insanların ellerinde pimi çekilmiş ve patlamaya hazır bir bomba olarak dolaşan bazı kişisel gelişim kitaplarından bahsetmeden geçemeyeceğim. Bunun nedeni insanların farklı özellik ve birikimlerini hiçe sayarak aynı kalıplaşmış öğütleri veren bu kitapların, çevremde birçok kişinin mutsuzluğuna neden olduğuna şahit olmuş olmam. Kişisel gelişim yolculuğu insanın tamamıyla kendine özgü kişisel özellikleri ve birikimiyle şekillenir. Oysa kitapçıların yanı sıra marketlerin raflarını süsleyen, çoğu başka dillerden çeviri, çok az bir kısmı da başka dillerden devşirilmiş bu kitaplar, aynı sloganvari üslup ve içerikleri ile insanlara olamayacakları bir benin propagandasını yapıyorlar. O kadar etkili cümlelerle pazarlanan kitaplar ki bunlar insan acaba demeden geçemiyor. Bu tür kitaplar sanki gökten inme bir ulvilikle insana nasıl olması gerektiğini anlatıyor. Bu kitaplara inanıp, hayatını baştan sona değiştiren; boşanan, istifa eden insanlar tanıyorum. Sonrasında ciddi pişmanlıklar yaşayanları biliyorum. Çünkü kitap onlara “ sen istersen her şeyi yapabilirsin” öğüdünü sıkı bir biçimde tembihliyor. Oysa bizim dışımızda yönlendiremediğimiz gerçeklerin arasında yaşıyoruz. Bu gerçeklerin farkında olmak hayatımıza realist bir pencereden bakmamıza yardımcı oluyor. Maalesef çok istemek bir şeyi yapmak için olmazsa olmaz iken; bu çok istediğimiz her şeyi de yapabileceğimiz anlamına gelmiyor. Evrene olumlu enerji yaymak sloganı birçok durumda çok afaki kalıyor. Bu tarz kitapları okumasının ardından; aslında altı boş büyük bir özgüvenle kuşanan birey; kitaptaki reçeteleri harfiyen uygulasa da vaat edilen mutluluğa, başarıya ulaşamayınca derin bir sukutu hayale uğruyor. Kendine olan özgüvensizlik hali katlanarak büyüyor. Önemli olan her bireye özgü, onun sorunlarını çözecek genel geçer olma iddiasında olmayan kişisel reçetelerle ulaşabilmek. Bireyin kendine has sorunlarını tanımlayabilmesi, kendi mutluluğunu nasıl yakalayacağını bulabilmesi ancak ve ancak kendini tanıma yolunda çaba harcamasına bağlı. Kişiyi yakından tanıyan ailesi, dostları, belki de destek alınacak bir psikolog bu yolda kişiye yardımcı olabilir. Günümüzün çoğunlukla yabancı dillerden çevrilen, yabancı ülkelerde bestseller olma sıfatıyla pazarlanan, ya da yazarlarının kendi yazdıklarını iddia ettikleri halde yabancı dillerden çevirip kendi adlarıyla yayımladığı bu kitaplara itibar etmek yanılgısına düşülmemeli. En azından okuyucu burada var olan öğütleri harfiyen uyguladığında tüm dünyasının değişeceği beklentisinde olmamalı. Kişisel gelişim kitaplarının yanı sıra hiçbir psikoloji lisans eğitimine tabi olmadan günümüzde artık neredeyse herkesin kendini yaşam koçu ilan ettiği bugünlerde, yardım alınacak kaynak çok iyi sorgulanmalı. Ehil insanlara müracaat edilmeli, “tanrım beni baştan yarat” der gibi sözde yaşam koçu olanlara tüm benliğinizle teslim olmak kişiyi sonunda geri dönülmesi güç yollara sevk edebiliyor. Çok vahim sonuçlar doğuyor bu yanılgıların ardından; ne yapsam olmuyor diyen bireylerde başlayan derin hayal kırıklıkları depresyona, hatta intihar kadar vahim sonuçlara neden olabiliyor.
Hayatımızdan tek bir kitap okuyarak, ya da size sihirli reçeteler vadeden yaşam koçlarına tüm benliğinizi teslim ederek, radikal değişimler beklememeliyiz. Kendimizi tanıma çabamız bir ömür boyu sürecek. Ruhsal boşluklar yüzünden savrulan nice birey, bilinçsizce sarıldığı akım ya da öğretinin kurbanı olabiliyor. Sancılı geçen bu süreçlerde zorlanan ve derin mutsuzluklar içerisinde olup hayata inancını kaybedenlere tavsiyem; öncelikle durumunu doğru değerlendirebilecek bir psikoloğa, belki de onun yönlendirmesi ile bir psikiyatriste gitmesi. Ancak sağlıklı bir ruh, gerçekçi yaklaşımlarla sorunlarına çözüm bulabilecektir. İnsanların zaaf ve yetersizlikleri üzerinden prim yapılması ile denetimsiz bir biçimde büyüyen bu sektörlerin kıskacından kurtulmak, bireyin kendisi üzerinde gerçekçi biçimde değerlendirmeler yapacak ruh sağlığında olması ile çok ilintili. Ruhsal boşlukta olan bireylere, belirli kişisel birikimleri olmayanlara, hayatlarında radikal değişiklikler yapacaklarına dair şişirilmiş bir özgüven vermek; bu kişileri kurtulmaya çalıştıkları durumdan daha vahimlerine yanlış danışılanlar yüzünden düşürebilir.