Sevgili okur ister kabul et ister etme, aranızda pek çok kişinin kendini başkasından daha başka, bir başkasından daha tek ve özel ve ayrıcalıklı hissettiğini biliyorum. Şimdi Sakın hemen tepkisel davranıp, hayır ben kendimin hiç de ayrıcalıklı olduğunu düşünmüyorum filan diye serzenişte bulunma ve kendini savunmaya kalkma ne olur. Çünkü bu bir yargılama değil, sadece bir tespit o kadar. Kiminiz mezun olduğunuz okulu, kiminiz çalıştığı işyerini, kiminiz bulunduğu statüyü, kiminiz kullandığı arabayı ya da oturduğu evi bir ayrıcalık meselesi haline getiriyor görüyorum ve üzülerek tanık oluyorum. İçinde yaşadığın sistemler de senin bu muhteşem ayrıcalıklarını çok güçlü bir şekilde besliyor ve her seferinde bu ayrıcalıkların üstünü sürekli kalın harflerle çiziyor. Seni de bu sınırları belli çizgilerin ayrıcalık ambarlarına gönüllü olarak hapsediyor.
Çok yıldızlı otellerde konaklayabilmen için senin sosyoekonomik düzeyinin üstünde olduğunu bile bile sana çılgın indirimler sunuyor ki, sen de en az diğeri gibi ayrıcalıklı hisset kendini. Sana çok fonksiyonlu kartlar sağlıyor ki sistemler, mesela bankalar, telefon şirketleri ve havayolları birbirinden renkli avantajlar sunan kartlar veriyor ki organik bağları olan bu çoklu şirketlerin olağanüstü koşullarından yine sana uymayan ekonomik şartlarını uydur ve en iyi sınıfta en uyguna uçabil. En pahalı karta en az bedeli öde ki; hesap limitlerin ve kredi kartı harcamaların ayrıcalıklarınla çelişmesin. En ucuz fiyata en kallavi tarifeyle sevdiklerinle iletişim kur ki; en seçkin markaların listesinde yer al ki o markaların hedef kitlelerinin kullandığı restoran ve kafeteryalara gidebilişin. En azından ayrıcalıkların gölgesinden birazcık da olsun geçebilesin diye. Çoğu popüler markanın yanından bile geçemeyecekken, neyse ki bu markalar senin de alabilmen için, şallar, parfümler, takılar ve daha neler üretiyor seni ayrıcalıklı kılmak için. Sevgili okuyucu, Farkında mısın? Tüm sistemler ayrıcalık çeşmelerini açmış ve senin onlarla ellerini yıkamanı bekliyor ve bu ayrıcalıklar altında ıslanman için can atıyorlar. Sen ise oteline giderken bindiğin transfer aracının keyfini, uçağa binerken en önden gitmenin mutluluğunu, oturduğun koltuk aynı olsa da üç katını ödediğin uçuş sınıfının fiyatını ödeme kıvancıyla sarılmışsın ayrıcalığına ve hesaplıyorsun içeceğin bir sonraki kahvenin sütlü meyveli tadını aromasıyla.
Hele bu ayrıcalıklı hissetme ve olma duygusu bir kez kanına zerk olduysa, bu ayrıcalıkların tadını eklemlerine kadar hissetteysen, artık sen de ayrıcalık bulutlarında uçmaya başlamışsın demektir. Hatta bu uçma hali öyle bir uçuşa dönüşmüş ki; seninle aynı yeryüzünde yaşayan binlerce bitki ve hayvanı görmüyor, seninle aynı havayı soluyan ve aynı bulutlara bakan insanları duymuyor ve umursamıyorsun. Üstelik senin için bu ayrıcalıklı olma hali nerdeyse bir saplantıya dönüşmüş ve kişiliğinin bile önüne geçerek, senin kimliğin haline gelmiş bile olabilir. Belki de kendinle yüzleştiğinde, sana ayrıcalık sağlayan o şeylerin seni sen yapan bileşenler olduğunu da hissediyorsundur.
Yıllar yıllar önce, bir arkadaşımla üniversitede öğrenci kulüplerinin gerçekleştirdiği bir okul organizasyonunda çalışıyorduk. Sanırım bir söyleşi ya da seminer gibi bir çalışmaydı. Salın küçük olduğundan, katılımcı sayısını belli bir sayının üstünde tutmaya ve sayıyla davetiye dağıtmaya gayret etmiştik. Söyleşi gelip çattığında, misafirleri salona almaya başladık. Bizler de çok heyecanlıydık. Çünkü bizim için de ilk defa bir organizasyon denemesiydi. Arkadaşıma ve bana eşlik eden iki kişi daha vardı kapıda. Misafirlerin sırayla yerlerine alınmasına destek oluyorlardı. Yavaş yavaş herkes yerleşirken, bir debdebe çıktığını anladık uzaktan. Yer gösterenlerden birisi, elindeki numaraların birini yanlış gördüğü için konuklardan birini iki sıra arkaya oturtmuş. Tabii durum anlaşılınca da kopmuş bir delice kıyamet. Sen beni nasıl bu düzeyde görürsün de buraya oturtursunla başlayıp, çocuğu yerin dibine sokmaya kadar devam etmiş muhterem. Senin de etrafında yok mu böyle kendini koltukla, sandalyeyle tanımlayan ve nerde oturacağını hayatının en tepesine koyan ilginç ayrıcalıklı insanlardan?
Peki bu ayrıcalıklı olma konforunu sen hücrelerine kadar yaşarken, bir başkası için bu ayrıcalıklarının ayrıştırıcı bir rol oynadığını veya ayrımcı biçimler kazanabileceğini bir kez olsun hiç hesaba kattın mı? Çevrende yaşayan ama senin görmekten itina ettiğin bazı toplumsal kesimlerin, bu ayrıcalıkları başka formlarda nasıl deneyimlediğini görmen ve kafandaki ayrıcalıklar silsilesini bir nebzede olsa tersine çevirebilmen için sana yeni bir yol açmaya çalışacağım satırlarımda. O zaman hazırsan, hadi çıkalım ayrıcalıklar dünyasının bu kıvrımlı ve sarp yollarına.
Yanılmıyorsam eğer Ortaokul ya da lisedeyken, bir önemli milli bayram için öğretmenimiz sınıfımızdan çok iyi şiir okuyacak birini arıyordu. Önce gönüllü var mı diye sordu bizlere. Sanırım bir ya da iki kişi gönüllü olmuştuk. Gönüllü olanlardan Herkes Daha önce okuduğu ve ezbere bildiği bir şiiri okudu öğretmenimize. Özellikle şiir okuyan 3 arkadaşımdan birinin okuyuşu çok dokunaklı ve çok yürektendi gerçekten. Hala hatırlıyorum sesinin tınılarını nasıl bir ustalıkla kullandığını. Bizler Arkadaşımızın seçileceğine yüzde yüz eminken, birkaç gün sonra öğrendik ki, Ogün törene İlçe Milli Eğitimden bir yetkili geleceğinden ve şiir okuyan ve benim de çok beğendiğim arkadaşımı farklı aksanından dolayı öğretmenimiz seçmediği gibi, bir de şiiri okuyacak kişiyi gönüllü olmayanlardan yani ailesi okula bağış yapanlardan seçmiş. Onun Türkçesi ve okuması daha temiz ve berrakmış. Eğer şiiri okuyan arkadaşım bir İngiliz veya Amerikalı olsaydı, büyük bir ihtimalle aksanlı Türkçesi çok sempatik bulunabilir miydi ne dersin?
Ayrıcalıklı olma duygusu, esasen sana, bana hepimize, çocukluğumuzdan miras kalmış ömürlük bir duygu diyebilirim. Sözgelimi; ailenin ilk çocuğuysan, kardeşlerin arasında ilk göz ağrısısındır. Çok çocuklu bir ailenin son katılanıysan, o ailenin tekne kazıntısısındır. Çoğunluğunu kız çocuklarının oluşturduğu bir ailede erkek olmak veya tam tersi bir durum olması seni diğerlerine göre ayrıcalıklı kılacak bir faktördür. Erkek ve kadınlar içinde heteroseksüel olmak, eli yüzü düzgün olmak yani yüzüne bakılacak ölçüde bir güzelliğe sahip olmak yine bir ayrıcalık sağlar sana. Çoğunluklar arasında eli ayağı tutuyor olmak, gözü görüyor olmak, kulağı duyuyor olmak yani normale yakın olmak ya da normalden sapmamış olmak gibi yaklaşımlar da ayrıcalıklı olmanın sistemsel olarak görülebildiği farklı formlarıdır aslında. Bizim gibi coğrafyalarda Sünni Müslüman olmak, tüm kesimlerin aynı dili konuşmasını beklemek ve sosyoekonomik düzeyinin yüksek olması gibi çeşitli kriterlerle de genişletebiliriz bu ayrıcalık ambarını. Peki sana göre ayrıcalıklı olmak, doğuştan torpilli olmak mıdır? Yani ait olduğun topluluklar itibariyle, bir şekilde imtiyazlı kılınmak, öteki veya ezilen olmamak anlamına gelebilir mi ayrıcalıklı olmak? Peki sen bu ayrıcalıkların sonsuz bulutlarında uçarken, ötekinin, ezilenin yani yok sayılanın en basit düzeyde sıradan yaşamlarının nasıl olduğu üzerine hiç kafa yorma gereği duydun mu? Yoksa sahip olduğun ayrıcalıklı şemsiye altına sığınıp, ötekinin eziliş yağmurunu izlemeye mi koyuldun. Ayrıcalıklarını kaybetmemek uğruna hep sustun, hep sustun mu?
Sanırım, artık vakti geldi ayrıcalıklar dünyasının kapısını birlikte aralamaya. Eğer erkeksen, çoğu zaman ortalamanın üstünde bir eğitim alma şansın olur. Yönetim kademelerinde ezici bir çoğunluk oluşturursun. Erkeksen ve başarılı olduysan kimse şaşırmaz. Kadınsan, başarı da olsa çok şey değişir. Bakire olup olmadığın çok önemli bir toplumsal mesele haline gelir. Bakire değilsen, geçmiş olsun. Namussuz ve iffetsiz sıfatlarıyla adlandırılıp, gerekli görülürse, tecavüzcünle evlendirilirsin ya da aile büyükleri tarafından katledilirsin. Senin kendi namusundan çok, erkeğin namusuna karşı bir sorumluluğun olduğu inancı çok ama çok küvetlidir. Söz konusu namusun korunması ve temizliği de erkeğe aittir. Nasıl bir ayrıcalık hali bu? Nasıl hissettirdi sana?
Bir başka pencereye başını uzat bu kez de. Eğer heteroseksüelsen, sevdiğini başkalarıyla korkusuzca tanıştırabilirsin. İlişkini saklamak zorunda değilsindir. Eşinle el ele göründün diye işten atılmazsın. Ailen seni karşı cinsinden hoşlanıyorsun diye reddetmez veya öldürmeye kalkmaz. Yani heteroseksüelsen çok şanslısın diyebilir miyiz? Ya değilsen?
Peki birazcık da sağlamcılığın ve sağlamların ayrıcalıklarına yakından bakalım mı? Ayrıcalıklar çatısı altında, Kendini sağlam olarak tanımlayan sen, bu bilgilerini sıradanlaştırıp, sıradan bir insan olarak yaşayabilirsin. Kimse seni herhangi bir zamanda ya da yerde iznini almaksızın, öylece yolunda yürürken koluna asılıp sürükleyemez. Senin sahibin yok mu? Ailen neden seni sokağa saldı? Bu şekilde sana zor olmuyor mu? Gibi cevapsız sorulara maruz kalmama ayrıcalığına sahip olduğunu söyleyeyim. Ayrıcalıklı sağlamların cinselliğinden, romantik bir ilişki kurup kuramayacağından, anne baba olma yetkinliğinde olup olmayacağından kimse şüphe duymaz. Bir iş başvurusunda, ayrımcılığa uğrar mıyım diye endişe duyman gerekmez. Sen yalnızca sendeki diğer yeterliliklerinle ölçüleceksin; sağlamlığınla değil. Ayrıcalıklı bir sağlam olarak, senin diploman her yerde geçerli olacak. Üniversite tercihi yaparken, sana yalnızca kısıtlı ve belirtilen meslek dallarını seçmen dikte edilmeyecek. Ayrıcalıklı bir sağlam olarak merak etme; senin sağlam çocukların herhangi bir sınıfa kabul edilmeme gibi bir sorun yaşamayacak ve o hiçbir çocuğun psikolojisini bozan bir unsur olarak tanımlanmayacak.
Yetişkin bir ayrıcalıklı sağlam olarak, toplumda çocukmuşsun gibi davranışlara maruz kalmayacaksın. Yetişkin bir sağlam olarak seni ilgilendiren sorular, doğrudan sana sorulur bana değil. Yemeğini nasıl yiyeceğini, çayına kaç şeker alacağını sana sorarlar bana değil. Yani senin kendi sözünü söyleme hakkını sana verilir. Ayrıcalıklı sağlam olarak bir yere gittiğinde; kaldırımların, toplu taşıma araçlarının, asansörlerin, merdivenlerin veya tuvaletlerin sana uygun olup olmadığını düşünmen gerekmez. Hastaneye gittiğinde, sıranın sana gelip gelmediğini ya da Yapılacak bir anonsu duyamama kaygın olmasına gerek yok. Çalışan bir personelle kendi dilinde iletişim kurmak için farklı bir çaba göstermen gerekmeyecek.
Gördüğün gibi ayrıcalık, kimin nerede nasıl ciddiye alınacağını, kimin kendine dair karar vereceğini, kimin kime ne ölçüde sorumlu olduğunu belirleyen çok yakıcı bir kavramdır. Toplumsal kabullerin ayrıcalıklı grupların taleplerine göre şekillendiğini de artık bildiğine göre; ayrıcalık denilen şey, belli bir gruptaki insanın bir yere dahil olmayı, saygı görmeyi ve topluma kabulünü varsayılan olarak mümkün kılan bir kavramdır. Ayrıcalıkların önümüzde aşılmaz duvarlar oluşturmadığı, bizleri bu kandırmaca duvarlarının arkasına hapsetmediği gelecek yıllara duyduğum inançla ve bu ayrıcalıkların sağladığı geçici hazlara kapılmamak umuduyla.
Sevgimle, sevdamla.