Günlük yaşamda zaman zaman asalak kelimesini kullananları duymuşsundur ya da kendin kullanıyorsundur. Asalak gibi yaşıyor bu adam veya kadın sözlerinin kimi insanlar için kullanıldığına tanık olmuşsundur. Aslında Kelime anlamıyla asalak; tek başına yaşayamayan, yaşamak için mutlaka bir başka canlıya tutunmuş ve onun üzerinde yaşayan, sürekli ondan beslenen parazitlerdir. Genellikle Asalakları hayvanlar ve bitkiler üzerinde yaşayan asalaklar olarak biliyor olsan da, bir başka asalak türünün de insanlar üzerinde yaşayanlar olduğunu kabul ediyorsundur.
Etrafında sürekli bir İnsan üzerinden geçinen birini gözlemliyorsan, işte bu insan da bir asalak örneğidir diyebilirsin. Asalaklar, üzerinde yaşadığı canlıyı bir yandan hayatta kalmak için kullanırken, bir yandan da ona zarar verir. Keşke asalak olma hali yalnızca bitkiler ve hayvanlar için kullanılan bir tanım olmaya devam etseydi dediğini duyar gibiyim. Benim cevabımsa, evet evet keşke.
Yıllar önce çok yakın bir arkadaşım, liseyi bitirir bitirmez belediyede bir işe girmişti. Hayatında görüp görebileceğin en eli açık, en cömert ve en merhametli insanlardan biridir arkadaşım. Hala da öyledir. İşe başladığında 19 yaşında idi. İlk kez kendi parasını kazanmanın heyecanı ile isteklere, ricalara hayır diyemiyordu. Bir gün bir baktık ki kendi ailesinin yanında artık aile dışındaki tüm akrabaları beslemeye başlamış ve kendi için kendi kazandığı parasıyla nerdeyse hiçbir şey yapmamış.
Özellikle bir asalak dayısı vardı ki hiç unutamıyorum. Yıllarca annesinin sevimsiz baskısıyla dayısına, dayısının aile fertlerine hep destek oldu. Yeme, içmeden tutun da giysiler, okul destekleri ve parasal destekler olmak üzere sürekli katkı sunuyordu aileye. Bir kez bile şikayet ettiğini hayıflandığını duymadım arkadaşımdan. Sonra bir gün kendisi küçük bir yatırım için bir ev almaya karar verdi. Dayısına belli bir zaman destek olamayacağını söyledi. Biliyor musun ne oldu? Yıllarca bakıp beslediği asalaklar arkadaşıma tavır aldılar ve yıllarca onunla konuşmadılar. Sanki onun göreviymiş onlara bakmakmış gibi Akıllarınca cezalandırdılar arkadaşımı.
Şöyle bir düşün; mutlaka her evde, her ailede en az bir asalak bulunur. Bu asalak örneği; kimi zaman tembel bir dayı, miskin bir amca, şımarık bir küçük kardeş, çıkarcı uzaktan ya da yakından bir akraba, işe yaramaz bir ağabey veya abla yani sana ve aileye ayak bağı olan evinden biri olabilir. Dedim ya asalak insan, başkasının üzerinden geçinmeyi kendine görev edinen bir insan tipidir. Sürekli bulunduğu ortamlarda kendisi için taleplerde bulunur. Bunu yaparken de kendini acındırmayı ihmal etmez. Evin diğer tüm üyelerinin kendine destek olması gerektiği zorunluluğunu hissettirir onlara satır arasında.
Kendisi hiçbir iş yapma veya hiçbir şey üretmeden sürekli başkasının emeğinden beslenir bu tipler. Bunu kapalı ya da açık bir şekilde yapabilir. Bu davranışları süreklilik gösterir ve çevresindeki herkesi ve her şeyi kendi menfaati için kullanır asalak insan. Kendi yaşamı dışında kalan kimsenin yaşamını önemsemezler ama önemsiyormuş gibi yaparlar ustalıkla. Kimsenin bu durumu anlamadığını sanmak gibi büyük bir de yanılgı içindedirler. Başkalarının üzerinden geçinmek ve onları kullanmak asalak insanın normali haline gelmiştir.
Asalaklık o kadar geniş bir yelpazede yer alabilir ki; bir toplum da asalak olabilir, bir devlet de asalak olabilir. Neticede insanın asalağı toplumların şeklini veriyorsa, asalaklık hallerini çeşitlendirmek mümkündür. Okuldaki asalakları bir düşün. Hiçbir çaba göstermeden babasının parasıyla ilerleyen, sınıf atlayan ve sonra oradan yine benzer şekilde bir üniversiteye kapak atanlar. Hatırlasana tüm derslerini biri üzerinden kopya çekerek geçen asalak arkadaşlarını. İşyerindeki çalışma arkadaşını senin projenle ilgili tek kalem kıpırdatmadan nasıl projene dahil olduğunu. Her türlü örgütlenmenin içine sızarak oradaki kaynakları kullanan asalaklara ne dersin? Bulunduğu örgütün isminden prestijinden faydalanıp, hiçbir artı değer katmayan ve başarılarından nemalanan asalaklar. Tüm bu asalak örnekleri sanki birbirinden ayrıymış gibi duruyor olabilir. Ama derinlemesine düşündüğünde ne söylemeye çalıştığımı anlayacak insanlar olabileceğini sezinliyorum.
Tüm aile bu asalağı yıllarca sırtında taşır. Kendisine asalak olarak sağladığı şeylere rağmen bir türlü doyuma da ulaşmaz, mutlu da olmaz. Yalnızca kendimi mutlu olmaz? Hayır kendinin dışındaki aile fertlerinin de mutluluğunu onaylamaz ve sessizce iş çevirerek duygu asalaklığı yaratır aile üzerinde. Duygu sömürüsü konusunda ondan ders alabilirsin. Son derece samimiyetsiz ve sinsice tüm duyguları kullanır asalak ustamız. Yıllarca üzerinden geçindiği kardeşlerini bir çırpıda gözünü kırpmadan evden atma stratejileri izler. Sanki bu evden ayrılma meselesini asalak olduğu kişi kendisi istemiş gibi harika bir şekilde sahneler, oynar ve ayrılma gerçekleşir. Çünkü asalağımız kendine yeni bir canlı bulmuştur da kullanacak, o yeni insana yer açması gerekiyordur asalaklık yuvasında.
Bir şekilde Kendini bu asalak kişilere kullandırtmış olman, kullanıldığının farkına varmış olman, buna izin vermen, senin kişisel benliğine uzun vadede ciddi zararlar veriyor. Bu kullanılma halinin farkına vardığında, asalak insanı kendinden uzaklaştırmada güçlük çekersin. Çünkü seni kullanan asalak, seni kolay kolay bırakmayacaktır da. Çevrene şöyle bir bak; hep kendini düşünen, savurgan, anlayışsız biri vardır yakınında.
Mesela aileden fedakar biri Asalağımız bir baltaya sap olsun diye ona bir iş kurar. Hatta kendi başarılı işini ona devreder düşsün artık ailenin yakasından diye. Ama nafile; sevgili asalağımız devraldığı işi batırdığı gibi, bir de aileyi yeni borçlara sokmakla kalmaz, lüks içindeki yaşamını da korumaya çalışır utanmadan. Borç batağına girdiğinde de tüm aile fertlerinin onu kurtarmakla yükümlü olduğunu hissettirir.
İşte okulunu baba parasıyla bitiren, işini de yine birilerinin zorunlu tavsiyesiyle elde eden bir arkadaşımın abisi geçtiğimiz yıllarda babalarını kaybettiler. Yıllarca Kapalı Çarşı’da esnaflık yapan ve tüm çevre tarafından sevilen çok değerli bir saatçi olan babalarının ölümünden sonra kalan işlerin yürütülmesi abisine verildi. Zira arkadaşım kadındı ve işlerden anlamazdı. Önce hiçbir çaba göstermeden elde ettiği varlıkları tek tek yavaşça elden çıkarmaya ve maalesef kötü bir yönetimle yıllarca babasının ustalıkla inşa ettiği çevreyi yok etti. Bir gün her şey suyunu çektiğinde ne mi olacak? Asalağımız mutlaka sağlam bir gerekçe bulacak her zamanki gibi asalaklığına.
Görüyorsun ya, Asalağımız kendisi hiçbir çaba göstermeden, elini sıcak sudan soğuk suya değdirmeden, tüm işlerinin yürütülmesini buyurur etrafına. Ailesinin Bin bir çaba ile kendisi için kurduğu işi büyük bir başarıyla batırır. Oysa ona devrolmadan önce aynı iş 10 yıllarca sürdürülmüştür. Ama asalağımız onun için de işin bulunduğu çevreyi, mekanı, insan popülasyonu gibi meseleleri kendisine gerekçe kalkanı olarak kullanır ve başarısızlığını böylece kapatır.
Asalağımız, Ömrünü yatmakla geçirir ama son model bir arabayı, lüks bir evi ve en afili telefonu hak ettiğine inanır. En pahalı sigarayı, en popüler kahveyi ve en harika giysileri ona her zaman birisi sağlamalıdır. Her an kendini sürekli bir acındırma içindedir. Her şeye ben koşuyorum, her şeye ben yetişiyorum, hangi birine enerjim yetsin, diye de bolca duygu sömürüsü yapar etrafına. Çokça sözler verir, çokça yalan söyler. Hani şu geldiğinde mutlaka beni ara diyen tipler vardır ya, ararsın ve hani şu telefonunu asla açmayan tipler belki de asalaklardan biri de onlardır ne dersin?
Asalağa yapacağın ilk eleştirinde, hemen saldırıya geçer ve sana hakaret eder. Eğer konu bir miras kavgasıysa işte asalağını o zaman sen bir gör. Tamamen gözleri döner ve her şeyi herkesi ayırmaksızın yok edebilirler. En eşit davrandıkları zaman da bu zamanlardır zaten. Bedavadan oturduğu evi, kullandığı arabaya ya da sahip olduğu bedava başka şeyleri korumak için tüm kardeşlerine cephe alır ve onları nefretiyle yok eder. Şimdi biliyorum etrafındaki asalakları düşünüyor ve onları bulmaya çalışıyorsun. Eğer bulamıyorsan, kim bilir belki de senin ailenin asalağı sensindir.
Sevgimle, sevdamla.