Bu yazımda sizlere mesleki etik’ten söz etmek istiyorum. Fakat ondan önce biraz etikten de söz etmek istiyorum.
Etik terimi Yunanca “kişilik, karakter” anlamına gelen “ethos” sözcüğünden türemiştir. Etik evrensel değerleri konu edindiği için insanın bütün pratiklerini içerebilen yargılar ve doğrularla ilgilenir. Doğru davranışlarda bulunmak, doğru olmak ve değerler hakkında düşünme pratiğidir. Deontolojik etiğin (Ödev etiği) önderi Kant der ki: “ Bir eylemin ahlaki doğruluğu ortaya çıkardığı sonuçta değil, eylemin temelindeki ilke ve niyet tarafından belirlenir.” Aristo ve Konfiçyus da bu etiği destekler fikirler ortaya koymuşlardır. Bu etik felsefesinin içerisinde görevlerle alakalı kurallar ve ilkeler vardır. Kurallara uyulduğu takdirde kişi etik kabul edilir. Mevcut bütün meslek etikleri deontolojiktir.
Öncelikle deontolojik etik çerçevesinden meslek (özellikle iletişim meslek) etiğinin hayata geçirilmesinde ne gibi sonuçlar doğuracağını ele alacak olursak; belirli kurallar dâhilinde kişilerin mesleklerini icra edecek olmaları onların basmakalıp işler ortaya çıkaracaklarını gösterir. Ortaya konan iş hakkında herhangi bir özgünlükten söz edilemeyecektir. Kişi, görevini yerine getirirken niyeti ve ilkeleri dâhilinde değerlendirileceğinden bireyler bu konuda hassaslaşacak ve gerçek niyetini ortaya koymak yerine, üstü ne istiyorsa ona yönelecektir. Kişi, etik olma kaygısı içerisinde kendini kurallara uymak zorunda hissedecektir.
Teleolojik etiğin (Amaçlanan sonuç etiği) önderi Johnn Stuart Mill der ki: “Bir eylemin ahlaki doğruluğu amaçlanan sonuçları tarafından belirlenir.” Mill’in sözü bu etiğin sonuç odaklı olduğunu ortaya koyar. Bu etik çerçevesinde kişinin grubuna mutluluk getirmesi önemsenir. Kişiler, davranışlarının sonuçlarına göre değerlendirilirler. Herhangi bir kurallar listesi söz konusu değildir.
Gelin teleolojik etik gözüyle meslek etiğinin hayata geçirilmesinde ne gibi sonuçlar ortaya çıkacağına bakalım. Sonuç odaklı bu etik felsefe meslek etiği içinde yaratıcılığın ve rekabetin artmasına sebep olacaktır. Kişiler, gruplarına başarı getirmek için çırpınacak ve özgün işler ortaya çıkaracaklardır. Çoğunlukla elde edilen başarının bir ödülü olduğundan, bireyler için bu ödül cezbedici bir unsur olacak ve bu motivasyonla iş üreteceklerdir. Belirli kurallar içerisine sıkışmak gibi bir durum söz konusu olmadığından kişi, fikirlerini baskı altında kalmadan çevresine duyurabilecektir. Faydalı sonuç, bir amaç haline geleceğinden ve sınırlandırmalara yer olmadığından daha üretken bir çalışma ortamı sağlanacaktır.
Ben her daim özgünlükten ve üretkenlikten yana bir insan olarak elbette teleolojik etik kuramını kendime daha yakın bulmaktayım. Bir ortamda bir iş ortaya koyacaksam eğer belli başlı normlarla sınırlanmak istemem, gereksiz bulur ve yaratıcılığı engellediğini düşünürüm. Bireylerin ancak teleolojik kuram ile gerçek fikirlerini olduğu gibi açığa çıkarabilecekleri kanısındayım. Deontolojik kuram, bir düzen sağlanması ve oturtulması maksadıyla çıkarılmış bir kavramdır. Bireylerin belirli kurallara uyup uymadığına dair etik ya da etik değil şeklinde yargılanması bana mantıklı gelmemektedir. Eğer gerçekleşen işin-hareketin-oluşun sonucu bir fayda sağladıysa o zaman etiklikten söz edilebilir.
Peki, Komüniteryanlar ne diyor?
Komüniteryan etik felsefesine göre, liberalizme zıt olarak toplum yararı ön plana çıkar. Toplumla ilişki kuran birey en etik kişidir. İlk komüniteryan Çinli filozof Konfiçyus’tur. Yaşlılara saygı gösterilmeli, hükümete ve kiliseye itaat edilmelidir. Ortaçağ’da komüniteryanlar kiliseyle işbirliği yapardı. Aydınlanma döneminde özgürlüklerin kötüye kullanıldığını düşünmekteydiler. Bu etik der ki; özgür basın, elite ve hükümete hizmet etmelidir. Gazeteci objektiviteyi bir kenara bırakıp, sadece toplum yararına çalışmalıdır.
Toplum da tek bir dünya görüşü hâkim kılınmalıdır. Çoğulcu medyayı reddeder. Halka pozitif haber ulaştırılmalıdır. Komüniteryan gruplar arasında, Egalitarians (Eşitlikçiler), Groupists (Grupçular), Altruists (Özgeciler) sayılabilir. Birey özgürlüğü sınırlandırılmıştır. Birey yerine toplumun dönüştürülmesi amaçlanır. Normatif kurallar vardır. Politikalar üzerinde sosyal etki görülür. Kurallara uyulması zorunludur. Grup başarısı her şeyin üzerindedir. Diğerleriyle aynı düşünülmeli, çıkıntılık edilmemelidir. Herkes benzer dünya görüşünü savunmalıdır. Devlet, sosyal yönlendirmelerde bulunur. Toplum, ortak bir etikte birleşmelidir. Bu görüşün savunucuları, Konfiçyus, Platon, Marx, Etzioni, Buber, Jonas gibi isimlerdir.
Toplumdan bağımsız düşünenler, kitleleri arkalarından sürüklemişlerdir
Benim yaşam felsefem ve değerlerim açısından Komüniteryan etik kabul edilebilir değildir. Toplumda bireyler çeşit çeşit bulunur, bu yüzden hiçbir birey birbirinin aynısı olamaz ve tek tip bir toplum yaratılmaya çalışıldığında mutlaka bir taraftan patlak verecektir. İnsanlar tek tipleştirilemez. Her bireyin kendine has özellikleri ve prensipleri vardır. Bireyler birtakım görüşler açısından benzerlik gösterebilir, fakat tamamen benzer olamazlar. Bir hükümet bu uğurda toplumu tek bir dünya görüşü altında birleştirmek için çabaladığı takdirde boşa uğraş vermiş demektir. Dünya üzerinde devlet tarihlerine baktığımızda bu mümkün olamamış, mutlaka toplumdan bağımsız düşünen kişiler var olmuş ve kitleleri arkalarından sürüklemişlerdir. Örnek olarak Che Guevara’yı verebiliriz. Bana kalırsa Komüniteryan felsefe hayali bir olgudur. Dinamikleri ele alındığında huzurlu bir toplum yaratmak maksadıyla uygulanmak istenmiş olabilir, ancak mantık çerçevesinde bakıldığında pek gerçekçi değildir. İnsan tarihi boyunca da toplum görüşüne başkaldıran bireyler var olduğundan ve var olmaya devam edeceğinden bu etik felsefeyi uygulanabilir bulmuyorum.
İletişim meslek etiği açısından Komüniteryan etik felsefe
İnsanlar iletişerek yaşamak zorundadır ve doğru iletişim sağlıklı bir yaşamın temel gerekliliklerindendir. İletişim meslek dallarında çalışan insanlar aşağı yukarı aynı işi icra ediyor olsa dahi her bir bireyin birbirinden farklı olduğunu göz önünde bulunduracak olursak, Komüniteryan etik felsefenin iletişim meslek etiğinde uygulanabilirliği fikrimce söz konusu değildir. Eğer bir işveren, çalışanlarını yalnızca tek bir görüş altında toplamaya çabalar ve farklı fikirlerin üretilmesine karşı bir görüş savunursa, yapılacak işin çekiciliğini, çalışanlarının üretkenliğini ve işin özgünlüğünü öldürmüş olur. Komüniteryan etik, benzer görüşlerin savunulduğu ortamlarda yaratıcılığın önünü keser. Yaratıcılık içermeyen tekdüze bir iş de alıcı bulamayacak, bulsa dahi yerinde sayacaktır. Bu sebeplerden ötürü söz konusu etiğin, iletişim meslek etiğini olumsuz yönde etkileyecek bir felsefe olduğunu düşünmekteyim.