Hayat hızla akıyor. Her geçen gün yeni bir teknolojik gelişme ile karşı karşıyayız. Bilgi toplumunun birer parçası olarak istesek de istemesek de bu hızlı değişime ayak uydurmak zorunda kalıyoruz. Yaşam bunu bize dayatıyor. Bu süreçte yeni icatlar, inovatif gelişmeler ve yeni uzmanlık alanları gerektiren yeni meslekler birbirini izliyor. Yeninin bu debdebeli gelişi karşısında peki “eskiye” ne oluyor? Aynı hızla bu sefer de süreç tersine işliyor. Eski hızla kayboluyor. Pek çok değer ile birlikte birçok zanaat ve meslek kolu da yok olma sürecinde. Yeni eskinin yerini tutabiliyor mu sorusu akıllardaki yerini koruyor olsa da realite bu.
Bu yazımda sizlere soyu tükenmekte olan yahut tükenen mesleklerden bahsetmek istiyorum. İhtiyaçlarımızın farklılaşması nedeniyle geçmişte ekmek teknesi olan bazı meslekler artık kaybolma noktasında. Bu meslekler aslında bizi biz eden geçmişimizin bir parçası. Geçmişteki toplumsal yaşamın dinamiklerini ve ekonomik hayatı bu mesleklerin icraat edilişinde gözlemlemek mümkün. Geçmişinden kopuk yaşayan nesillerin yarınlarda sağlam bir şekilde ayakta durmaları da çok zor. Yaşı ileri olanlar bu meslekleri hatırlayacakken, genç nesil için tamamen yabancı hatta şaşkınlıkla karşılanan meslekler olacaktır.
Babadan oğula geçen yahut usta çırak ilişkisi ile öğrenilen bu zanaatlar yeni neslin kazanç getirmemesi nedeniyle bu mesleklerden uzaklaşmaları sonucu, artık son ustaları ile devam ediyor.
Sizin için seçtiğim soyu tükenmekte olan on beş mesleğe bir bakalım. Geçmişimize ayna tutalım.
Nalbant
Taşıma ve ulaşım sektöründe kullanılan hayvanların nallanması, hayvan tırnakları altına demir parçası yani nal ya da nalça çakılması, nalbantlığı yaygın bir hale getirmişti. Günümüzde otomobil lastiği ne ise nal da dünün Osmanlısında aynı işlevi görüyordu. Nalbantlar genellikle ulaşım güzergâhlarında yer edinirdi.
Sayacı
Saya, ayakkabının yumuşak olan üst bölümü yani yüzüydü. Eskiden halk dilinde, evlerin giriş kısmında ayakkabıların çıkarıldığı veya konduğu ufak bölüme de saya denirdi. Zamanla ayakkabı anlamında kullanılmaya başlandı. Sayacı, dünün ayakkabıcısıydı. Yaygın bir zanaattı. Geniş bir müşteri kitlesine hitap ederdi.
Sepetçi
Plastikten önce su geçirmez kaplar topraktan ya da bakırdan yapılır, diğerleri saz, kamış ya da ince dallardan örülürdü. Genellikle sapı olan, yiyecek ve eşya taşımak için kullanılan bu tür kapları sepetçi örerdi. Sepet hamalı, genellikle pazar yapanların sebze-mevyesini sırtındaki sepetle eve taşırdı. Sepet kimi zaman bavul yerine de kullanılırdı.
Yorgancı
Yorganın yapım aşaması uzun soluklu bir süreçti. Öncelikle yorganın içindeki pamuklar dövülür ve daha sonra yorganın kumaşı seçilerek dikim işlemine geçilirdi. O devirde herkes kendi istediği şekilde yorganını dizayn edebiliyordu. Yorganlar belli aralıklarla tekrar yorgancıya götürülerek, yeniden havalandırılır ve bakımları yapılırdı. Artık günümüzde değişen teknoloji ile yorgancılara düşen görevler azalmıştır. İnsanlar artık alışveriş merkezlerinden hazır olan yorganları almakta ve bunları kendi evlerinde yıkayabilmektedir.
Saatçi
Geçmiş zamanlarda, dedelerimizin köstekli saatleri vardı. Ellerini ceplerine atarlar, uzun altın ya da gümüş bir zincirin ucunda yuvarlak bir saati ceplerinden çıkarırlardı. Zaman içinde, saat tipleri de saatçilerin yaptıkları işlemler de değişti. Önceden pek az insanın sahip olduğu bir gereç olan saatler artık günümüzde herkesin kolunda rahatça alabildiği ve kullanabildiği bir araca dönmüştü. Saatlerin piyasada çoğalması ve fiyatlarının ucuzlaması ile insanlar artık saatlerini tamir ettirmek yerine yeni bir saat almayı tercih ediyor.
Demirci
Madenlere biçim vermeyi bilen ve usta elleriyle gerçek sanat eserleri yaratan kişiye demirci denir. Geçmişte her köyde bir demirci dükkânı bulunurdu. Motorlu taşıtların parmakla gösterildiği o devirlerde köyün demircisi, insanların hem taşıtı, hem âleti olan atlara nal çakar ve örs üzerine inen çekicinden kıvılcımlar çıkararak çeşitli âletler yapardı. Ateşin içinde kor gibi kızmış demir çubuğu kıskacıyla alıp örsün üzerine yerleştirir, kolunun kuvvetini ayarlayıp istediği noktanın tam üstüne indirir indirmez maden parçası sanki bir kâğıt gibi eğilip bükülür, çekicin altında uzayıp yayılır ve bir kazma, bir saban demiri haline geliverir. Bazen de, süslü bir bahçe kapısı, işlemeli bir balkon korkuluğu, hatta güzel bir çiçek demeti olup çıkar. Bugün artık kullandığımız maden eşyaların hepsi makinelerle yapılıyor. Fakat, el emeğiyle güzel eserler yaratan demirci ustaları da tamamen kaybolmuş değiller.
Lostracı
Herkes ayakkabı giyer ve ayakkabılarının bakımı ile ilgilenir. Lostracılar, ayakkabılarımızın bakımını, boyasını ve cilasını gerçekleştirerek bazen köşe başlarında bazen de kendilerine ait dükkanlarda çalışan insanlardır.
Bileyci
Bıçak ve emsali şeyleri çarka tutup bileyen esnaf genellikle seyyardı. Demirden yapılmış ev aletleri görece değerli eşyalardı. İstanbul’daki bileyci esnafının büyük çoğunluğu, Karadenizli bekar uşağı ya da Buharalı idi. Bileycinin mahalleye gelişi kısa sürede duyulur, ev sekenesi, her türlü kesici ya da yarıcı aleti sık aralıklarla bileyletirdi.
Hallaç
Hallaç bugünkü döşemecilerin bir anlamda dününü simgeliyordu. Osmanlı hanesinde kullanılan yatak, yorgan, döşek gibi ev eşyasında dolgu malzemesi olarak pamuk ya da yün kullanılırdı. Zamanla sertleşen bu dolguyu hallaç, kiriş ve tokmağıyla kabartırdı. Hallaçların hemen hepsi Karadeniz yalısı uşaklarıydı.
Çömlekçi
Topraktan yapılmış çanak, çömlek, testi, sürahi, bardak, kase, küp ve saksı gibi eşyalar satan esnafa çömlekçi denirdi. Orta ve üst gelir grupları, kalaylanmış bakır kap kullanırdı. Eskiden Bayezid Meydanı’nda bir sıra çömlekçi dükkanı vardı. Toprak kapların yerini zamanla bakır ve benzeri maden kaplar aldı. Ama çömlek özellikle kırsal yörelerde günümüzde de hâlâ kullanılıyor.
Kalaycı
Kalay işi, bakırdan yapılmış bir gerecin yüzeyine, ak kurşun olarak adlandırılan, parlak kül rengindeki gümüşe benzeyen bir maden olan kalayın eritilerek dökülmesi biçiminde uygulanan bir tür kaplamacılıktır. Çinko, alüminyum, çelik ve plastik mutfak ve hamam gereçlerinin yaygınlaşmasıyla bakırcılığın gerilemesine koşut olarak, kalaycılık da gerilemiş ve yok olmaya yüz tutmuştur. Eskiden kent ve kasabanın hemen hemen her semtinde, pazar yerlerine yakın sokaklarda bir kalaycı dükkânı bulunurdu. Kalaycı dükkânları genellikle bakırcıların yanı başında ya da bizatihi bakırcı dükkânının içinde ayrı bir bölümde yer alırdı. 1950’li yıllarda ve 1960’ların başında bu dükkânların çoğu kapandı.
Şerbetçi
Meşrubat sektörünün gözdesi şerbetti. Meyve özü, su ve şeker karışımı bu içecek ya da şurup, yaz aylarında kent insanının serinlemesine vesile olurdu. Ayrıca misafirlere şerbet ikram etmek de adettendi. Şerbetçi dükkanları olduğu gibi, seyyar şerbetçiler de müşteriye hizmet götürürlerdi. Özellikle seyyar demirhindiciler, İstanbul’a İzmir’den gelirlerdi.
Lehimci
Plastik öncesinde yaygın kullanılan maden kaplar, ev ekonomilerinde toprak kapların yerini aldı. Lehimci ya da tenekeci, küçük ev aletlerini tamir eden gezici esnaftı. Teneke maşrapa kulpunu, kademhane ibriği emziğini, gusülhane çinkosunu lehimlerlerdi. Lehimci genellikle demircinin yan sanayiini oluşturuyordu.
Sütçü
Süt, Osmanlı mutfağının olmazsa olmazıydı. Hemen her evde süt kaynar; yoğurt, tereyağı ve peynir yapılırdı. Pastorize şişe sütünün olmadığı bir evrede ağılı ya da damı olan ve küçük ya da büyükbaş hayvan besleyen sütçü, aynı zamanda kapı kapı dolaşarak hayvanından elde ettiği sütü pazarlardı.
Süpürgeci
Ev ekonomisinde temizlik aracı süpürgeydi. Günümüze oranla dünün sokaklarının toz toprağı boldu; yağışta çamur deryasına dönerdi. Süpürge çer-çöpü görüntüden kaldırsa da, dünün evi günlük temizlik yapmayı gerektiriyordu. Hemen her gün yerler nemlendirilir, ev süpürülür, etrafın tozu alınırdı.
Yemenici
Yemeni, ilk defa Yemen’de Yemen-i Ekber isminde biri tarafından yapılan ve sonra ismiyle anılan bir ayakkabı çeşidi. Osmanlı döneminde Yemen üzerinden Güneydoğu Anadolu’ya ulaşan yemeniler, zamanla yörenin geleneksel kıyafetlerinden biri haline gelmiş.
Yemeni ustaları da zamanla artmış. Ancak günümüzde yemeni ustası bulmak oldukça güç. Ayakkabı üretiminin artması ve ucuzlaması, yemenilere olan ilgiyi azaltmış. Bu nedenle günümüzde, Gaziantep ve Kilis’te yemeni dikmeye devam eden iki usta kaldığı biliniyor.
Macuncu
Macuncular bir dönemin en popüler kişileriydi çocuklar için. Macuncunun önünden geçerken tüm çocukların ağzının suyu akardı. Güllü, naneli, limonlu macunları alan çocuğun keyfine diyecek olmazdı.
Macun satanların çoğu macunu yapan kişiler olur, macunun lezzeti bu kişilerin hünerine göre değişirdi. Ancak çocukların macuna gösterdiği rağbetin azalmasıyla neredeyse ortadan kaybolan macuncular artık sadece Ramazan eğlencelerinde ve bayramlarda görünür oldu.
Arzuhalcilik
Bilgisayarlar henüz hayatımızın her alanını kaplamadan önce resmi makamlara yazılacak bir dilekçe var ise gidilir, daktilosu başında oturan arzuhalciye yazdırılırdı. Ama günümüzde daktilonun yerini bilgisayar aldı, arzuhalcilerin işleri de yok denecek kadar azaldı.
Kaynakça:
https://www.sabah.com.tr/galeri/yasam/yok-olmaya-yuz-tutan-meslekler
https://listelist.com/kaybolan-meslekler/