Birleşmiş Milletler (BM), Temmuz ayında dünya genelinde cinayete kurban gidenlerin sayısının savaşlar ve çatışmaların yaşandığı bölgelerde hayatını kaybedenlerden beş kat daha fazla olduğunu açıklamıştı ve sadece ülkemizde bu yıl 430 kadın cinayeti işlendi.
Devletimizin yetkilileri şehitlerimizin hesabını sormaya nasıl ki yemin ediyorsa, öldürülen, katledilen kızlarımızın, kadınlarımızın hesabını da sormalıdır.
Anlaşılan, her ne gibi önlemler alınıyorsa, bunlar tamamen ters tepiyor ve işlenen cinayetlerin sayısı her gün artıyor.
Bizler kadınlar olarak korkuyoruz!
Tek başımıza sokağa çıkmaktan korkuyoruz!
Kapımızın önünde öldürülmekten korkuyoruz!
Çocuklarımızı tek başına bırakmaktan korkuyoruz!
Hiçbir anne dünyaya cinayete kurban vermek için evlat getirmiyor ve hiçbir anne böyle bir acı ile imtihan edilmeyi hak etmiyor.
Bir katile, caniye nasıl bir “iyi hal” kanaati uygulanabiliyor? Daha doğrusu eli kanlı bir caninin hangi hali “iyi” olabilir?
Adalet Bakanlığı’nın İnternet sitesinden yapmış olduğum araştırmaya göre kısaca özetlemek gerekirse: “Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkum olan hükümlüler dışında hükümlülük süresinin beşte birini iyi halle geçirmiş olanlara hükümlünün isteğiyle kurum en üst amirinin görüşü, Cumhuriyet Başsavcılığının önerisi ve Adalet Bakanlığı’nın onayıyla, yol dışında on güne kadar mazeret izni verilebilir.” ve “Müebbet hapis cezasına mahkum olan hükümlü, koşullu salıverilmesine 5 yıl veya daha az bir zaman kaldığında açık cezaevine ayrılma hakkına sahiptir. Örneğin, adam öldürme suçundan müebbet hapis cezası almış kişi koşullu salıverilmesine 5 yıl kala açık cezaevine ayrılma hakkı kazanır.”
Bir veya iki taraflı olan dava dosyalarında duruşma yaklaşık 30 dakika ile 40 dakika arasında sürmektedir. Dosyadaki tarafların daha önceden beyanlarının alınmış olması ve sadece dava dosyasındaki eksikliklerin tamamlanmasına yönelik yapılan duruşmalarda ise duruşma yaklaşık 5-10 dakika sürmektedir. Bu süreçte sanığın temiz pak giyinerek hakim karşısında süklüm püklüm durarak “pişmanım” gibi kısa bir ifadesi karşısında “iyi hal” kavramı asla kabul edilmemelidir.
Bu türden davaların savunmalarını alarak “iyi hal” indirimi almasında rol oynayan avukatların da vicdanlarını sorgulamak gerekir.
Hiçbirimiz ne Cem Garipoğlu tarafından vahşice öldürülen Münevver Bulut’u, ne tecavüz girişimine direndiği için bir minibüste öldürülen üniversite öğrencisi. Özgecan Aslan’ı, ne sanıkları iyi hal indirimi alan Şule Çet cinayetini, ne Kasım ayında cinayete kurban giden 39 kadınımızı ve kızlarımızı, ne de Ceren Özdemir gibi nicelerini unutmayacağız.
En başta toplum olarak hiçbir kadın yaşam biçimi ve giyim tarzından dolayı eleştirilmemeli ve suçlanmamalıdır. “Devlet” olarak da kadın cinayetlerine köklü bir çözüm bulmalı ve artık gerçek anlamda terör ile nasıl savaşıyorsanız, bir kadını daha kurban vermeden, ivedilikle bir çözüm planını hayata geçirmelisiniz.