Dünyadaki toplam Corona virüs vaka sayısı 300 milyona yaklaşırken, dünya sıralamasında “1” numarada bulunan “aşı karşıtı” tenisçi Novak Djokovic‘in Avustralya‘ya giriş vizesi iptal edildi.
Avustralya Başbakanı Scott Morrison, Djokovic‘in ülkeye girişinde “özel bir muameleye tabi tutulmayacağını” ifade etmesi, bir anlamda dünya kamuoyuna örnek bir davranış oldu.
Yeni versiyonları ile hızla yayılmakta olan virüs nedeni ile dünya ülkelerinde olağanüstü tedbirler alınıyor.
Kreşe giden çocukların bile “gerekli önlemlerim alınmaması” durumunda “virüsün hızla yayıldığını” bildiği günümüzde, kiminin bunu reddetmesi anlaşılır bir durum değildir.
Virüsü taşıyan kişinin öksürmesi, konuşması, hapşırması, soluk alıp vermesi ile havaya virüsün yayıldığını ve yakın mesafedeki kişilerin aynı havayı soluması ile virüsün bulaştığını hala bilmeyen var mıdır acaba?
Bu durumda da aşı olma-ma-nın “kişisel hak ve özgürlükler” kapsamında olduğunu iddia etmenin ne kadar “doğru” olduğu tartışmaya açık bir konudur.
İnsanlığın “sınır tanımayan” küresel bir virüs saldırısının aynı anda muhatabı olmasından dolayı hiç kimsenin bu konuda bir seçme hakkı lüksü pek de bulunmuyor.
Corona’nın sosyal ve iktisadi düzene küresel boyutta yapacağı etkiler konusunda görüşler, varsayımlar, iddialar olumlu ve olumsuz yönde hızla yayılıyor.
Sadece insanın kendi çıkarını temel alan liberal düşünce olan “kendini koru, kendini kurtar, onlar aptalsa sen ne yapabilirsin ki?” şeklinde kendini doğrulamasındaki mantıksızlık da sorgulanmaya değer bir durumdur.
Toplumların sessizlikle karşıladığı daha vahim bir durum var ki, o da son dönemde ortalığa saçılan az sayıda olan solunum cihazlarının bağlanmasındaki tercih sırasıdır.
Öncelikle yapılması gereken, “zayıfların korunması” değil midir?
Ya da diğer bir deyişle; “hayatları boyunca vergi, sosyal güvenlik primi ödemiş bu insanların tam da bu günlerde kendi yarattığı kaynaklardan yararlanma hakkı yok mudur?”
Uçak ve araba fabrikası kuran ülkeler solunum cihazı üretmekten mi acizler?
Yoksa kârlı bir iş olmadığı için mi bu tür üretimler yapılmıyor?
Görülen odur ki, tehlike büyüdükçe bu ahlâkın faşist ideoloji içine terfi etmesi sadece bir an meselesidir: “Güçlü olan yaşar…”
Biz, bunu “güçlü” veya “imkânı, aklı olan(!)” olarak anlayabiliriz.
Corona virüs bu arada dünyada huzurunda “şapka çıkaracağımız bir ilki” gerçekleştirdi: “Kim olursa olsun herkes Corona virüs ile tanışabilir!”
Bir prens, başbakan, hatta cumhurbaşkanı ya da zengin olmanın hiçbir önemi yok, her halikârda kendileri ile tanışabilirsiniz.
Tezcanlılıkla Corona virüsün “eşitlikçi” bir virüs olduğu yorumunun yapılması gülünç olur mu sizce?
Aslına bakacak olursanız, bilinen o ki, burjuva eşitlik ilkesi, eşitsizlere uygulanan bir eşitlik ilkesidir.
Bu formüle göre de zenginler ile fakirlerin eşit olması sonucu çıkmaz. Zenginler özel hastanelerde, özel hekimlerin ellerinde kendilerini yoksul kesime göre Corona virüsten daha rahat koruma imkanlarına sahiptir.
Ama virüs fakirle zengini ayırt eder mi?
İşte bu da virüsün henüz yanıtlamadığı bir sorudur.
Bütün bunlara rağmen virüs, yukarıda ifade ettiğim gibi küçük burjuva dünyalarda da korkusunu salmıştır.
Açlık ve ölüm tehlikesi artık uzaklarda bir yerlerde değil, kapıdadır ve bu türdeki korku küresel çapta ilk kez ortaya çıktı.
Bu bağlamda bugün özel hastanelerde talep edilen 250 TL PCR test bedeli nedeni ile devlet hastanelerinde oluşan uzun kuyruklar haksızlık değildir de nedir?
Söz konusu “kişisel hak ve özgürlükler” ise devletin de buna destek vererek her yerde ücretsiz test yapılması için talimat vermesi gerekmez mi?
Bugün ülkemizde 66 bini aşmış vaka sayısına rağmen karantina süresi 7 güne inmiş ve aşı olmuş veya Corona geçirmiş olanların karantinaya alınmama kararı ise tamamı ile “kendi haline bırakılmış” bir duruma dönüşmüş oldu.
Vaka sayısının “inanılmaz ölçüde artacağı” söylenirken, başka bir varyantın gelişeceği göz önüne alınacak olunursa bu bulaş riski karşısında aşı karşıtlarını ve bu konudaki “kişisel hak ve özgürlüğünü” savunanları anlamak mümkün değil.
Tam da bu nedenle de Djokovic‘in Avustralya’ya girişinin “özel bir muameleye tabi tutulmaması” son derece doğrudur.
Kahrolsun Corona virüs!