GONCA DOĞAN 19 Eylül 2020 de Nations Award’da ilk kez bir sopranonun aldığı ödülle bütün sanatseverlerin dikkatini çekmişti.
Onu basınımız ve radyolar “Ezber Bozan Türk” kızı olarak anıyorlardı.
Son olarak TRT radyosunun canlı yayınında onu dinledikten sonra mutlaka bir röportaj yapmalıyım diye düşündüm.
Kendisine çok teşekkür ederim çünkü 22 Ekimdeki konseri öncesin de bana zaman ayırıp sorularımı yanıtladı. Gonca Doğanla uluslararası bir platformda röportaj yapmaktan çok mutluyum.
Soru ve cevapları olduğu gibi size aktarıyorum..
Bize kendinizi nasıl tanımlarsınız?
Yaşam sürecinde aldığı her nefese şükreden ve var olma vesilesini şarkı söylemenin ötesinde, müziğin bir parçası haline dönüştürmeye çalışan ve bu emanetlerin yaşama hediye edildiğim andan itibaren,’ iyi insan olabilme’ misyonu adına, yaşamsal tüm tekâmül sürecini kavramış ve her gün öğrenmeye çalışan bir bireyim.
Sanatla ilk tanışmanız, sanatçı olmaya karar verişiniz ne zaman oldu?
Bu konuda güçlü aile bağlarının hayatımdaki tercihlerime nasıl yön verdiğini yıllar sonra anladım aslında.. Ben hayatımda hiçbir zaman şarkı söylemenin dışında başka bir şey yapabileceğimi düşünmedim… Kaldı ki her hafta sonları tüm ailenin bir araya gelip şarkılar söylediği bir ortama doğmak, orda büyümek ve onların alkışları eşliğinde ne kadar değerli olduğumu hissetmek, şarkı söyleme mucizesinin, hayatımda yaşamsal ve ruhsal bir varoluş misyonu olma kararını aldırdı bana… Her birine hayatımda oldukları için teşekkür ediyorum gerçekten…
Sanat sizin için ne demek?
Algıladığım ve özümsediğim sanatsal anlayış tam olarak, Tüm varoluşları gözlemlediğimiz zaman; bizlere verilmiş ilahi bir emanet olduğunu düşünüyorum .İnsan tabiatı üzerinden düşünürsek; ruhlarımızda tohumlanmış ve dünyaya geliş mucizemiz eşliğinde, bizi’ insan’ yapan tüm köklerin yaşamsal farkındalıklarımız ile içselleştirdiğimiz ve yaşam sürecinde bizimle birlikte yürüyen tüm değer yargılarımızın en özgür ve derin bir şekilde, var olmanın ötesinde yaşama dair tüm dinamiklerin bizi ilahi çembere bağladığı ve bütünün bir parçası yapabildiği en değerli halkasıdır Sanat…
Rolmodel seçtiğiniz bir sanatçı oldu mu?
Opera Şarkıcılığı açısından bakıldığında başlangıçta ses tekniği açısından rol model olarak aldığınız şarkıcılar olabiliyor…Fakat zamanla bizleri’ Sanatçı’ yapacak unsurları hayatımızda kökleştirdikçe, artık’ rol-model anlayışı ‘yerini, ‘gerçek rolüm nedir? Sorgusuna ve özgün yaklaşım biçimlerine yöneltiyor ki; bu kendimize yapabileceğimiz en güzel yolculuğu başlatıyor… Sanatçı olmak ‘Öz’e ulaşmayı gerektirir ve dünyaya gelen her öz ’de müthiş bir zenginliğin olduğunu; her birimizin eşsiz ve değerli olduğunu düşünüyorum.
Günümüz sanatı hakkında ne düşünüyorsunuz?
Özgün yapısından kopartılmamış her sanatsal yaklaşım, zamanın hangi evresini yaşarsa yaşasın mutlak gücünü korur bence…Dünyanın çok hızlı değiştiği bir dönem yaşıyoruz.. Bu değişime ayak uydurmaya çalışırken, hayatımızda değiştirmek zorunda kaldığımız birçok alışkanlıklarımız bile oldu.. Bu değişimleri bizi özümüzden kopartmayıp varoluş misyonumuzu unutturmadığı sürece, sanatsal açılımların dengesi de, yaşamla birlikte doğru orantılı olacaktır. Belki alışkın olduklarımızdan farklı olacaktır, zaman alacaktır, fakat ben çok umutluyum.. İnsanların yaratım konusunda limitlere bağlı kalmadan, özgünlüklerini keşfedebildikleri bir zaman dilimi yaşıyoruz.
Genç sanatçılara vermek istediğiniz bir mesaj var mı?
Sanatsal Bağlarını hayattan kopartmamış ve bunu yaşama hediye etmek isteyen her birey, kim olursa olsun, hayal kurmaktan vazgeçmesin. Her bireyin ‘ben kimim?’ sorgusu ile kendilerine yapacağı yolculukta, kendilerine ait tüm değerleri ve sonsuz gücü keşfedebileceği bir yaşam enerjisi, insana kendisinin yapabileceği ‘ en iyi ‘ve ‘en doğru’ değerleri ortaya çıkartır.
Görev aldığınız oyunlar neler?
Cavalleria Rusticana,Aida,Norma,La Baronessa di Carini, Madama Butterfly,Macbeth…Operalar dışında çok fazla dinsel müzikler ve Konser Şarkıcılığı ….Konser Şarkıcılığını çok önemsiyorum…Şu günlerde Vincenzo Bellini’nin doğduğu ve aynı zamanda yaşamımı sürdürdüğüm şehir olan Sicilya’nın Catania şehrinde gelenekselleşmiş ve Artistik Direktörlüğünü Maestro Enrico Castiglione’nin gerçekleştirdiği Bellini Festivali dahilindeki konserlerim ve Norma Operasının hazırlığı içerisindeyim.
Türkiye’deki okul hikayene ve İtalyaya gitme sürecine değinirsek,Nasıl bir süreç yaşadınız ?
Ben Başkent Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Mezunuyum. Aslında İtalya’ya gelme süreci ile ilgili ilk adımlar, Başkent Üniversitesi Devlet Konservatuvarı ve Rotary Kulübü işbirliği ile gerçekleştirilen bir proje ile atılmış oldu. Müzik Direktörlüğünü Değerli Hocalarım Şef Ertuğ Korkmaz ve Sanat Yönetmenliğini Dr. Lütfü Erol’un’ Küresel anlayış ve uluslararası barış için sağlam zemin oluşturacak kültürel bir atılım’ vesilesi ile oluşturdukları Akdeniz Ülkeleri Gençlik Senfoni Orkestrası projesi’nin ilk konseri, 2005 yılında Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Konser Salonunda gerçekleştirildi. Solist olarak görev aldığım bu konserde, Sicilya ve Türkiye arasındaki kurulan bağların bir sonucu olarak, hem eğitim sürecimin tamamlanmasında hem de profesyonel hayatımın başlangıcında önemli bir rol olduğunu söyleyebilirim fakat İtalya’da hayatımı devam ettirme sürecime kadar geçen 4 yıl boyunca İtalya’ya yerleşme kararımın 2009 yılında olduğunu göz önünde bulundurursak-çok yoğun bir hazırlık süreci içerisine girdim .Şan Çalışmalarını yoğunlaştırma dışında, Sanatsal gelişimime katkı sağlayacak çok yönlü bir çalışma sürecine girdim. Tiyatro Sanatçısı ve Değerli Hocam Asuman Bora’nın Diksiyon Derslerimizin dışında ,Sahne ve Oyunculuk üzerine gerçekleştirdiğimiz bireysel çalışmalarımızın, benim için ne kadar değerli olduğunun belirtme gereksinimi hissediyorum .Kişisel İnsiyatifine dayalı olarak, çok büyük bir cömertlik, sabır ve anlayışla gerçekleştirdiği atölye çalışmalarının büyük avantajlarını yaşadım ve bu yüzden kendisine sonsuz teşekkürlerimi ve şükran duygumu dile getirmekten vazgeçmeyeceğim.. Başta Başkent Üniversitesi Rektörümüz Sayın Prof. Dr. Mehmet Haberal olmak üzere, Değerli Hocalarım Maestro Ertuğ Korkmaz, Dr. İ. Lütfü Erol ve Prof. Ali Sevgi’ye tüm emekleri ve destekleri için minnettar olduğumu dile getirmek isterim, gerek eğitim sürecimde, gerek İtalya da profesyonel yaşam sürecimdeki tüm dinamiklere vesile oldukları için…
Hayatımdaki hiçbir sürecimde beni hiç yalnız bırakmayan; gerek müzikal gerek manevi , her zaman desteğini aldığım Kıymetli Hocam Sayın Prof. Dr. Hacıbaba Adiloğlu ve Değerli Eşi Piyanist Refika Adiloğlu …Kendilerine sonsuz teşekkür ve şükran dolu olduğumu dile getirmek isterim. Prof. Dr. Hacıbaba Adiloğlu’nun üzerimde çok büyük emeği vardır ve hayatımdaki varlığı benim için onurdur, gururdur.
…Bu röportaj vesilesi ile, çok değerli Hocam Sayın Asuman Bora’ya tüm emekleri ve sonsuz enerjisi ile bana verdiği tüm desteği için, teşekkür etme ve minnettarlığımı dile getirme şansı verdiğiniz için Tüm Güncel Kadın Dergisi Ailesine Teşekkür ediyorum… Bol başarı diliyorum.
Bizde sana teşekkür ediyoruz sen ezber bozmaya devam et biz hep seni izliyor olacağı