Siyasette ve ekonomide çok önemli olaylara gebe olacak 2022 yılına akıl dışı zamlarla merhaba dedik.
Yeni yılın ilk mesai gününde güzel haberler ile devam etmek isterdik zamlara rağmen, elbette inanıyorum bu sarsıntılı hallerde bitecektir. Ne zaman mı? Ekonomide ne zaman üretim ekonomisi oluruz. Liyakat her alanda ne zaman hüküm sürer, herkes işine odaklanır. Vatana herkes borcu olduğunu hatırlar o zaman.
Mevcut yaşanalar ve veriler odağında açıklanan Aralık ayı enflasyonu ile 2021 yılında enflasyonun yüzde 36’a, birkaç ay içinde ise yıllık yüzde 60’a yaklaşacağımızı gösteriyor.
Gözden kaçırmamız gereken ana detay; geçen ekim ayında yılın son Enflasyon Raporu, bu raporda Merkez Bankası’nın, güncel enflasyonun yarısı kadar faiz açıklaması yapmış olması dikkatlerden kaçmaması gerekiyor.
Merkez bankasının, asıl hedefi olan “fiyat istikrarı” hedefini ertelediğini, büyümeye destek olacak bir politika uygulamasının tercih ettiğini, bunun için cari dengenin sağlanmasını gözetmeye çalıştığını biliyoruz. Bu hedefi gerçekleştirdiği takdirde, kurların ve dolayısıyla fiyatların da istikrar kazanacağını düşünüyorum.
Merkez Bankası, 2021 enflasyonuna bakarak nasıl yıllık enflasyon hedefi belirleyecek, bilemiyoruz. Ekim ayı revizyonunda bir önceki ay yüzde 14.1 olarak ilan ettiği yılsonu enflasyon hedefini, Ekim ayında yüzde 18.4 olarak (4.3 puan artırarak) revize ettiği düşünülürse, “Merkez Bankası’nın enflasyon hedefi ise 2012 yılından beri yüzde 5’te sabit tutuluyordu.” Tüm bu tahminlerdeki değişimler sonucunda, ulusal ve uluslararası piyasaların bankanın tahminlerine güvenmesi mümkün olur mu sizce?
Anladığım şu ki, Para politikası uygulanırken enflasyon hedefi göz ardı edilmekte, döviz kurların hedef olmayacağı düşünülüyor ve düşündürülmeye çalışılıyor, maliye politikasının bu süreçte daha etkin biçimde katkı sağlayacağı düşünülüyor.
Bu para politikası tercihleriyle parasal genişleme sağlayacağı açıktır. Mali anlamda dengeden, vazgeçileceği ve bütçenin daha fazla kullanılacağı yani açık vereceği anlaşılıyor.
Bütçenin açık vermesine neden olacak, mali genişlemenin enflasyonist sonuçlar doğuracağı benim çözemediğim bir nedenle görmezden geliniyor.
Bugünkü yayınlanan enflasyon verileri aslında Merkez Bankası’nın enflasyon hedeflemesinden vazgeçtiğinin de kanıtı olmuştur. Peki ya bunun sonuçları?
Sayın Merkez Bankası Başkanı’nın “enflasyonun geçici olduğunu düşündüklerini” açıklaması vatandaşları ve yatırımcıları ikna edebilir mi?
Uzun zamandan beri pek çok ekonomistin ve finansal kuruluşun, enflasyonun kalıcı ve yapışkan olacağına ilişkin açıklamaları doğrulanan süreç mi yaşanıyor?
Bu soruların cevabını dürüst olarak vermek gerekiyor.
Türkiye’de enflasyonun dinamikleri dünden bugüne doğru incelendiğinde, kur üzerinden gelen fiyat artışlarının etkisinin, daima güçlü ve yüksek olduğu görülmektedir.
Bunun sonucunda, iç talebin canlandırılması halinde tüketim üzerinden de fiyatlara baskı geleceği gerçeği ile birlikte değerlendirilmesi, Ocak ayında Merkez Bankası’nın bir 100 baz puan daha faiz indirimi yapacağına ilişkin beklentiler varken, gayrimenkul, döviz, altın, hisse senedi gibi alanlara paraların yöneleceğini söylemek için kahin olmak gerekir mi? Peki iç tasarruflarla nereye kadar?
“Gelecek hiçbir zaman belirgin değildir ve piyasalarda keyif veren bir ortak görüş için çok yüksek bedel ödersiniz. Belirsizlik, uzun vadeli değerleri satın alan yatırımcının dostudur. (Warren Buffett)
Dr. Bahar Zeynep Barut
Beyond to Human R.M.C