Ekonomide pandemi ortamının yaratmış olduğu, belirsizliklerden kaynaklı endişeler, Türk Lirası’ndaki değer kaybını da hızlandırdı. Türk Lirası, Nisan ayı başından beri Dolar karşısında yüzde 5’ten fazla değer kaybetti. Yılbaşından bu yana gerçekleşen değer kaybı ise yüzde 18’yı aştı. Dolar kuru 8,40, Euro kuru ise 10,20 TL seviyeleri ile tarihi rekor kırmaya devam ediyor. Hazine güçlenmedikçe ve salgın önlemleri için yeni kaynak bulunmadıkça TL’deki değer kaybı süreceği açıktır. Akademik yazında, İthalatı ve ihracatı etkileyen birçok etken vardır. Fiyat esnekliği, gelir esnekliği, ikame etkisi, tamamlayıcı malların fiyatları, gümrük vergileri, sübvansiyonlar, dış ticaret kotaları ve döviz kurları. Bunların içinde en önemlisi döviz kurları olarak ele alınırken pandemi süreci ile birlikte etkenler arasına “Devletlerin pandemi Uygulamaları” da eklendi.
Pandemi sürecinin özellikle ekonomik anlamda doğru yönetilememesi çok önemli iken ülke olarak doğru yönetebildik mi? Sorusunun cevabını aslında Ayşe teyze en iyi bilenlerden bu günlerde çünkü tencere de aş olmazsa, yaşam olmaz. Ayşe teyze, yaşanan döviz kurları seviyesi ve değişikliklerinin de ekonomiyi nasıl etkilediğinin farkında olduğunu tahmin edebiliriz.
Döviz kurları, ihracat ve ithalatın gelişmesi arasında teorik olarak yakın bir ilişki bulunmakta, akademik yazınlarda döviz kurları ihracat ve ithalat üzerinde en çok etkili olan beş unsur içinde dördüncü sırada yer almaktadır. Döviz kurlarına gelmeden diğer belirleyiciler; dış talepteki artışlar, işgücü maliyetleri ve iç talep seviyesindeki değişikliklerdir. Döviz kurları bu üç belirleyicinin ardından karşımıza çıkar. Son belirleyici, firma büyüme tercihleridir. Bunların yanında İhracat teşvikleri ve diğer teşvikler de belirleyici unsurlardandır. Genel olarak tanımlara baktığımızda, Döviz kuru değerlendiği zaman ihracat artar ama bu gelişmiş veya gelişmekte olan ülke sanayileri için geçerli iken, sanayisi gelişmemiş ülkeler için geçerli değildir.
Ekonomik anlamda analizlere baktığımda, ülkemizde de kur artınca ihracat aynı oranda artmaması, üretim için gerekli olan ara malları üretmek yerine ithal etmesidir. Türkiye basit bir malı üretmek için dahi ithalat yapmak zorundadır. Yüksek teknoloji üretmek için en önemli parçaları yurt dışından ithal eder.
Türkiye ekonomisinin son yıllardaki en önemli yapısal sorunlarından biri olan ve pandemi sürecinde daha da sorunsalının, büyüdüğü, üretim ve ihracatın ithalata bağımlılığı kavramı bir an önce çözülmesi gerektiği açıktır. Bu durum, Türkiye’deki dış ticaret açığı ve cari işlemler açığının da en önemli nedeni olup, ekonomiyi en ufak dış gelişme ve politik iç gelişme karşısında kırılgan hale getirmektedir.
Pandemi şartları ekonomiyi zorladığı bu günlerde, ihracat oranımızı yükseltmek için büyümeyi ve kalkınmayı desteklememiz gerekmektedir. Büyüme oranını artırmak elimizde, teknolojik gelişmeyi artırmak, yüksek teknoloji üretimini desteklemek teşvikler vermek, Uluslararası mallarımızdaki katma değeri artırmak için destekler yaratmak, yurt içi yatırımların artması için çalışmalar başlatmak, dış yatırımcıya hem ekonomik hem de pandemi şartlarında güven verici bir ortam oluşturmak önem arz etmektedir.
Bereketli bir hafta olsun.
Dr. Bahar Zeynep Barut.
Managing Director
Beyond to Human R.M.C