Ara ara düşünüyorum; sana hediye edilmiş bu kısacık zaman parçasında acaba yaşamın hangi kesitinde yaşıyorsun sıradan bir insan olarak? Esasında tüm canlılar arasında en çaresiz bulduğum insanın bu hayat için de çok bir seçeneği de yok gibi görünüyor. Geçmişe takılmak, geleceği düşünmek ya da sana armağan edilen bu kısacık anların tadını çıkarmak. Yani topu topu üç seçeneğin var görüyorsun. Genellikle bu seçeneklerden ilk ikisini hayatında fazlaca yaşıyorsun ama son seçeneği nerdeyse tamamen ıskalıyorsun öyle değil mi? Biliyorum ki, Kimileriniz geçmişin girdabından çıkmazken, kimileriniz geleceği uzun uzun düşünmekten ve onun için kaygılanmaktan tüm anları kaçırıyor. Oysa geçmiş bitmiştir ve gelecek belirsizdir. Gerçek olan ise sadece içinde bulunduğumuz kısacık anlardır. Peki, sen zavallı insana bahşedilmiş bu kısacık anları, geçmişinin köhnelerinde kaybolmaya yüz tutmuş öfkenle nasıl berbat ettiğini ve anları cehenneme çevirdiğini biliyor musun? Geçmişin kirli çukurlarından zorla çıkarıp getirdiğin tozu toprağı kendi elinle geleceğe savurup gerçek anları da kirletmiyor musun bir düşün?
Her an geçmişi hatırlaman ve özlemen, onu sürekli aklında yeniden canlandırmana neden olur. Bu sanki kafanda hiç durmadan çalan bitmez bir şarkı gibidir. Defalarca ve defalarca aynı şarkıyı dinlemek gibi bir durumdur geçmişe takılmak. Keşke zamanında şunu söyleseydim, şöyle deseydim biçimindeki söylemler, kendini paralamanın da bir durumu değiştirmediğini çoktan sana göstermiş olmalı ne dersin? Geçmişe takıldığında kaçıracağın anlar da bir gün geçmişin kendisi olduğunda, onlar için de üzüleceksin biliyorum. Bu bir yaşam döngüsü mü acaba?
Yaptığın en büyük hatalardan biri geçmişte yaşadığın tüm kötü deneyimleri hayatının kalan kısmı için genellemek ve tüm geleceğini bu kötü deneyimler üzerine kurmak. Oysa yaşam dediğin şey kocaman bir yolculuktur. Bu yolculuk boyunca kimi zaman istemediğin taşlar ayağına takılmış olabilir. Sana ve yapacaklarına engel olmuş olabilir. Bazen bu yolculukta geçilmez, sarp kayalarla karşılaşmışsındır. Bu kayalar ve taşlar kimi zaman aile üyelerinden biri, kimi zaman da çok yakın bir dostun veya arkadaşın olabilir. Yaşadığın kötü anıları bugüne taşıman kendi ayaklarına pranga takmak anlamına gelir ki, bunun ne demek olduğunu eminim biliyorsundur. Geçmişe takılı kalmak, seni sürekli bir hırs, intikam ve hiç bitmeyecek bir huzursuzluk içinde tutar. Kendini ve duygularını özgürleştirmek için, öfkenden ve seni sarıp sarmalayan geçmişin kelepçelerinden elini ve kolunu bir an önce çıkar. Ki doyasıya bir nefes alasın.
Şunu asla reddetmiyorum. Geçmiş yaşamının en önemli parçasını oluşturur. Seni sen yapan tüm değerler, inançlar, duygu ve düşünceler geçmişten sana miras kalmıştır. Geçmişten getirdiğin birikim ve deneyimler, geleceğine biçim verir. Ancak bu noktada en tehlikeli olabilecek, seni anı yaşamaktan alıkoyacak durum şu; geçmişte olmuş bitmiş ve artık kesinlikle ne yaparsak yapalım değiştiremeyeceğimiz hikâyelerin bugüne taşınması ve bugünü de yaşanmaz kılmasıdır. Bugünü ve geçmişi karşılaştırarak yarına puslu aynandan bakamazsın unutma. O aynayı şöyle tertemiz bir ıslak bezle yavaşça incitmeden silmen ve sonra da usulca kurulaman gerekir. İşte ancak o zaman gerçek anı görebilir ve geleceğini bu yeni anlar üzerine oturtabilirsin.
Sözgelimi; içinde bulunduğumuz dönemde senin gibi pek çok anne -baba, çocuklarına geçmişte kendilerinin sahip olamadığı olanakları sunarak, bir şekilde o eksikliklerini kapatmaya çalışırlar. Bunu yaparken de aslında kendi olanaklarını da nasıl en yüksek düzeyde zorladığını sana söylememe gerek yok. Geçmiş yaşantılarının hayal kırıklığını çocuğa yansıtmamak için, onun için Borçlanır, krediler çeker, gücünün yetmediği okullara gönderir, gücünün yettiği okula ise çocuğuyla daha fazla ilgilensin diye ekstra paralar verir. Hatta tıpkı senin gibi bazı anneler ve babalar işinden ve evinden arta kalan zamanlarda okulun her türlü işine koşturmaya çalışır. Tüm bunlar görünüşte örnek ve ilgili bir anne-baba olmayı amaçlasa da, aslında tüm bunları yaparken, kendisi öğrenciyken bir kez bile olsun gelinmeyen veli toplantılarını hatırlar. Ailesi ödeyemediği için aklına gelen sınıf mahcubiyetlerini anımsar yeniden ve yeniden. Geçmişin tozlu raflarında kala kala küflenmiş ve daha da acı veren kokuları duyar zihninde. Her seferinde affetmemek üzerine tekrar ve tekrar yeminler eder. Geçmişte olup biteni affetmek unutmak anlamına gelmez. Sadece yaşadığın o tatsız deneyimlerle arana bir mesafe koyman anların kurtulması ve taptaze bir geleceğin inşasını sağlar.
Unutma ki, Geçmişin bugünü yaşanmaz kılması hali sadece seni bağlayan bir durum değil, etrafındaki herkesi içine alan ve çepeçevre sarmalayan zavallı bir haldir. Sürekli kendine ve yaşadıklarına acıyarak, onlardan hayıflanarak anı kaçırmak gelecek için de açacağın yelkenleri çabucak parçalar. Üzerine uzun uzun yatırımlar yaptığın belirsiz geleceğin için, alacağın yolları sarplaştırır sürekli geçmişe takılı kalman.
Her defasında geçmişteki kötü anıları önüne sermen, hayatın senin için hazırladığı sürprizleri kaçırman, yemyeşil çayırlarında yürüyememen, tarlalarına yeni tohumlar atamaman ve en önemlisi sana sunulan güzellikleri ıskalaman anlamına gelir. Geçmişinin deneyimleri hep sana bizim zamanımızda diye başlayan cümleler kurdurur. Oysa her zaman kendi içinde tektir ve biriciktir. Nasıl ki zamanları mukayese etmen tam anlamıyla doğru bir yaklaşım değilse, geçmişle bugünü karşılaştırman da hatalı bir yaklaşım olur. Örneğin kendi çocuğun için sağladığın olanakları sağlarken, ben senin yaşındayken çalışıyordum diyerek onun ne çok şanslı olduğunu vurguluyorsan, birkaç yıl içinde bunun çocuk için bir şans mı yoksa şansızlık mı olduğunu hayat sana gösterecek inan bana.
Geçmişin yükünü üzerinden atamamış sen, sürekli geçmişine takılan insan, çoğunlukla keşke ile başlayan cümleler kurar bir dikkat et. Sözünü ettiğim yükler öyle büyük yüklerdir ki; artık onları taşımaktan omuzların ve tüm duyguların nasır tutmaya başlamıştır yıllar içinde. Ama sen hala onu, geçmişini her gittiğin yere ve zamana taşımaya ısrarla devam ediyorsun. Geçmişte yaşadığın sorunları zamanında çözmediğinden, yine o anda söylenmesi gerekeni söylemediğinden, alttan alma ve tolerasyonu fazla abartarak anı kurtarırım sandığından hem ana odaklanamıyorsun, hem de geçmiş bir zaman sonra sana ayak bağı olmaya başlar yeni ilişkilerinde. Genellikle pişmanlık, suçluluk, üzüntü, kızgınlık duyguları ve depresyon eşlik ediyor geçmişe takılıp kalana.
Gelecek ise üzerine hayallerini, rüyalarını, beklentilerini inşa ettiğin, ama ne olacağını hiçbir zaman bilemediğin belirsiz bir kavramdır. Geleceğin verdiği bilinmezlik hissi biliyorum seni çok ama çok kaygılandırıyor. Takılı kaldığın geçmişin tekrarından endişeleniyorsun çoğu kez. Geleceğinle ilgili sürekli soru işaretleri uçuşuyor zihninde. Bu soru işaretlerinin cevabını ararken ve geleceği kendince planlarken, aslolan anı unutup kaçırıyorsun. Her an geleceği düşünüp planlayanlar, genellikle belirsizliğin verdiği yoğun kaygıyla baş başa bulurlar kendini. Ana odaklanmayan ve sürekli geleceği planlamaya çalışan insanda ise bilinmezlikten kaynaklı yoğun kaygı, belirsizlik hissi, gerilim, ruhsal huzursuzluk ve korku görülür. Geleceğe çok fazla odaklanıp, geçmişe takılan insan, gerçek ana odaklanamadığı için iç dünyasında hep huzursuzluk duyar. Anlarda kalmayı başaran insan ki bu çok az vardır; geçmişin yükünü çoğunlukla üzerinden atmış, keşke ile başlayan cümleleri kenara bırakmış, geleceğin belirsizliğini yaşamayan yalnızca yarını düşünmeyen insan kendini daha rahat ve mutlu hisseder.
Hep duyarsın ya da söylersin ya, geçmişteki hataların için. Şimdiki aklım olsa diye bir cümle kurarsın. fakat biliyor musun? Bu cümleyi kurarken, geçmişi şu anki aklın ve deneyimlerinle kavrıyorsun. Oysa bir zamanlar yani geçmişteyken, sen şimdiki sen değildin. Lütfen bu ayrıntıyı kaçırma ve hep aklında tut olur mu? Nasıl ki o zamanki sen sen değildin, zamanın şartları da şu andaki şartlar değildi bunu da sakın unutma. Şunu biliyorum ki; geçmişiyle yüzleşemeyen sen, onu asla orada geride bırakamazsın. Kendin orada kalırsın ve kapıyı da arkadan kimseler açamasın diye kilitlersin.
Geçmişte olan olmuş ve biten bitmiştir. Kimi zaman sen, kimi zaman da başkaları hata yapmıştır. Bunu bilmen neyi değiştirdi? Tekrar ve tekrar onları hatırlaman sana onları düzeltme şansı vermeyeceği gibi, seni iyileştirmez de. Geçmişi tam da olduğu gibi tüm gerçekliğiyle kabul edip, affetmen ve ona kocaman bir el sallayıp, sıcacık bir damla gözyaşıyla veda etmen yeni okyanuslara yelken açmanın vaktidir.
Sevgimle, sevdamla.