Hayatının herhangi döneminde, yine herhangi sağlık kuruluşuna gittiğinde, oradaki sağlık çalışanı veya doktorunla bir türlü iletişim kuramadığını hissettin mi? Oysa iyi kurulmuş bir iletişimin hasta üzerine ne büyük mucizeler yarattığını ve tedaviyi nasıl kolaylaştırdığını hem duyduklarınla hem de kendi deneyimlerinle yaşamışsındır. Kurulan iletişim sırasında sana ya da bir yakınına sağlık çalışanı tarafından uygulanan ayrımcılık davranışı veya tutumunun da tedaviyi nasıl zora soktuğunu söylememe gerek yok sanırım. Peki bir hasta olarak ayrımcılık derken neyi kastediyorum acaba? Hasta olarak bir kuruma başvurduğunda; etnik kökenin ve rengin, cinsiyetin ve cinsel yönelimin, ırkın, yaşın, dinin ve dilin, siyasi görüşlerin, her hangi bir yeti farkına sahip olma halin, doğduğun yer ve hastalıkların nedeniyle, diğer tüm hastalara sağlanan olanakların senin için kısıtlanması ya da eşit ve adaletli bir şekilde bu hizmetlerin sana verilmemesi anlamına gelir. Özellikle yeti farkı olan senin sağlık kuruluşunda fazlaca bekletilmen, ilginin azlığı, rencide edilmen, anlaşılamadığın hissi, personelin sana karşı sert ve önyargılı yaklaşımı gibi bir takım durumlarla karşılaştığını biliyorum.
Bir seferinde yeğenim metrobüsle seyahat ederken, başı dönmüş ve bayılmış. Metrobüste olan bir yolcu ambulansı aramış ve yeğenimi yakın çevredeki bir hastaneye götürmüşler. Ofiste çalışıyorum. Telefonum çaldı ve ambulanstaki bir sağlık görevlisi en son olarak benimle bir konuşma yapıldığını görünce, teyzesi olarak beni arayıp yeğenimin küçük bir kaza geçirdiğini ve en bildiğiniz yakın çevredeki hastanelerden birine götürüldüğünü söyledi. Haber üzerine elim kolum çözüldü ve apar topar söylenen hastaneye gittim bir taksiye binerek. Duygusal açıdan çok zayıf görünmeliyim ki, taksici kapıya kadar benimle geldi. Hastane binasına girdim ve acili sordum. Yeğenimin ismini verdim. Öncelikle iletişim kuracak kimseyi bulamadım. Neyse ki son anda bir güvenlik görevlisi beni yönlendirdi dakikalar sonra. Odaya girdim. Kocaman bir koridor. Yüksek sesle yeğenimin yatağını soruyorum. Sesleniyorum etrafıma yardım istiyorum kimse beni duymuyor. Bastonumu havaya kaldırıyorum. Kör olduğumu söylüyorum. Yeğenim uzaktan sesimi duyup, buradayım teyzem diyor. O arada benim serzenişimi duyan ve hala kapıda gitmemiş olan taksi sürücüsü gelip bana yatağı gösteriyor ve nihayet yeğenimi buluyorum. Sürücüye soruyorum teyit etmek için. Etrafta bir çalışan ya da personel mi yok beni duymadılar. Sürücü diyor ki, epeyce çalışan görevli etrafta öylece duruyor. Sizi Duyuyorlar ama Size bakmıyorlar. Nasıl yani diye geçiyor aklımdan.
Sürücü yanımdan ayrıldıktan kısa bir süre sonra, sanırım yeni bir hasta geldi. Sonra üzerine yakından konuşma detaylarını duyduğum bir de telefon geldi. Tabii efendim. Evet efendim. Emriniz olur ne demek efendim konuşmalarından hemen sonra, bir personel çağrıldı ve dendi ki, falan filan bey, lütfen hastamıza eşlik edelim. Tüm tetkiklerini yaptırmasına destek olalım. Hastamızı istediği her yere götürüp tüm işlemlerini takip edelim. İşlemler bitince de sizden bilgi bekliyorum. Emirleri alan çalışan da tabii ki deyip, yeni gelen hasta ile büyük bir coşkuyla oradan ayrıldılar. Ben de çaresizliğim ve kala kalmışlığımla baş başa kaldım oracıkta.
Oysa sosyal medya ve diğer tüm medya araçlarında; engellilerin yaşamı güzelleştiren, zenginleştiren ne harika varlıklar olduğunun altı çiziliyor sürekli hem sağlıkçılar ve hem de diğer vatandaşlar tarafından. Ne çelişki değil mi? Ne var ki, yeti farkı olan diyelim ki kör bir hasta, hele bir de refakatçisiz olarak hastaneye gidiyorsa, vay başına gelene diyebileceğin sevimsiz durumlar yaşandığını söylemem lazım. Düşün ki metrekare başına 20 hastanın düştüğü bir ortamda yeti farkı olan biri bırak hayatı güzelleştirsin, tam aksine oldukça zor bir hale dönüştürüyor hissi duyabilir hekim ya da hemşire. Sen Sırada beklerken, öncelikle senin muayene olmanı sağlayabilir ilgili görevli kişi. Sana oldukça sert veya küçümser bir tonla öne geçmen gerektiğini dikte edebiliyor. En basit şekilde seni kolundan tutup, iznini almadan çekeliyor öne doğru. Yani bir şekilde sana pozitif ayrımcılık yapmış oluyor kendince. Sen öncelikli olmayı kabul etmesen ve dirensen bile boşuna. Bu kez de orada bekleyen başkaca hastaların hışmına uğrarsın ki, bu da oldukça tehlikeli bir durumdur. Nankörlükle suçlanır ve çalışanların işini zorlaştırmakla itham edilirsin. Karar senin ne yapacaksın şimdi?
Diyelim ki, bir şekilde sırayı geçtin ve nihayet artık doktorunun karşısındasın. Hadi bakalım, hazır mısın yeni deneyimlere? Doktorunun bir hasta olarak sana evrak, talimat, bilgi ya da reçete gibi detayları anlatması ya da vermesi bile bazı sana özel prosedürlere bağlı. Nasıl mı? Eğer sana bir yakının eşlik ediyorsa, doktorun veya hemşiren az önce sözünü ettiğim detayları sanki sen orada yokmuşsun gibi, sana eşlik eden yakınına iletir. Sonra da kendisine iletilen bilgiyi hasta yakının olarak yine sen oraya henüz gelmişsin gibi sana iletir. Eğer yeti farkı olan biri olarak kendi başına hastaneye gitmişsen ve doktorunun karşısında isen, ilgili talimatları bu kez de doktor hemşireye, hemşire sana odaya kadar kim eşlik ettiyse o personele, görevli personel de nihayet son olarak sana iletir yine sen orada yokmuşsun gibi. Ne şahane bir iletişim silsilesi değil mi?
Geçtiğimiz günlerde çok yakın bir arkadaşımın eşi benzer bir tecrübesini paylaştı. Arkadaşım kör bir kadın ve yıllardır göz damlaları kullanıyor. Göz kuruluğunun önüne geçebilmek için yapılması gereken bir şey bu. Bir iki kez de kornea nakli olan arkadaşımın son kontrolünde yenilenmesi gereken ilaçlarını doktor ısrarla arkadaşımın görebilen eşine tarif etmiş. Arkadaşımla muayene süresince hiçbir iletişim kurmayan doktor, eşi ben bu işlerden anlamam siz eşime anlatın demesine rağmen, yine de arkadaşımı baz almayarak anlatmamaya devam etmiş. Hiçbir şekilde konunun öznesiyle iletişim kurma çabasına girmeyen doktor tüm söyleyeceklerini arkadaşımın eşine tarif etmiş anlayacağın. Ne acı ve ne tatsız bir durum olduğunu tahmin edebiliyor musun?
Bir süre önce, bir operasyon geçiren eşimle özellikle kimseyi merakta bırakmamak için ailemize söylememeye karar verdik ve ben ameliyat sonrası eşime refakat ettim. Defalarca ve defalarca yetkililere eşimle benim kalacağımı söylememe rağmen, hemşire her detayı bizi ziyarete gelen bir konuğumuza ilaçları ve serumu nasıl takıp çıkarması gerektiğini gösterdi. Sonra doğal olarak misafirimiz hastaneden ayrıldı ve ben eşimle odada baş başa kaldım. Hemen kendi başıma tüm ekipmanı inceledim ve serumu çıkarıp takmayı kavradım. Hemşire doğrudan ihtiyacımız olan bilgileri bana verseydi ve ekipmanları gösterseydi belki 5 dakikamı alacak bir işin kendim detaylı bir şekilde tüm ekipmana dokunarak incelediğim ve çözümlemeye çalıştığım için 15 dakika sürdü. Gece boyunca hiç hemşireyi çağırmayınca, neden çağırmadığımızı öğrenmek için odaya geldiğinde eşim lavabodaydı ve benim elimde ise ayakta beklerken tuttuğum ekipmanları gördü. Sonu ise şaşkınlık ve tarifsiz bir hayranlık oldu. Ama kafasındaki en ufak bir önyargı değişmiş midir işte ondan şüpheliyim. Çünkü aynı ekip bu kez de biz hastaneden ayrılırken, verilen bazı kan sulandırıcı iğneleri yine ben ya da eşim yerine ailemizden birine anlatıyordu o detayı hatırlıyorum. Oysa tüm tedavisi boyunca kendi iğnelerini eşim kendi yaptı.
Eğer sen bu saçma döngüyü kırıp, doğrudan doktorun ve hemşirenle bir iletişim kurmak istersen, ortaya ilginç bir diyalog çıkar. Sen rica edersin: lütfen serumu elimin üstünden değil de koluma takabilir misiniz? Hemşire devam eder yine sen yokmuşsun gibi. Tabii tabii. Şöyle sedyeye uzansın. Ayakkabılarını çıkarmasın. Sana evet evet denildiğinde, sanıyor musun ki senin istediğin şey olacak. Serum koldan takılacaksa, yine oradaki refakatçinin onayı tekrar sorulur ve ona göre koldan takılıp takılmayacağına karar verilir. Başka bir tahminle, hiç sen öyle bir talepte bulunmamışsın gibi doğrudan elin üzerinden takılır o söz konusu serum. Burada mühim olan senin konforun değil, senin konforun olabilecek bir durumun yakının aracılığıyla duyulmasıdır.
Bundan önceki yazılarımda imzalanması gereken belgeler ve bir takım formlar için körlere nasıl bir şahit dayatması yapıldığını uzun uzun anlatmıştım örneklerle. Maalesef aynı durumla hastanelerde de karşılaşırsın. Sözgelimi sen kör biri isen hasta gizliliği diye bir hakkın olmadığını tecrübeyle öğrenmiş olduk. Çünkü senin her şeyin açık seçik olmalı zaten hayatın boyunca yeteri kadar teşhir ediliyorsun gizlilikte neymiş? Yine bizim için mahrem olan bir konudaki operasyonu kimse bilsin veya duysun istemediğimiz için, özel bir hastaneye giderek operasyonu yaptırmak istemiştik. Tam formların doldurulup imzalanması sırasında, siz bu formu tek başınıza imzalayamazsınız dendi bize. Ne demek şimdi bu diye sordum yetkiliye? Bu arada operasyon yarım saat filan gibi bir süre var. Peki, ne yapalım şimdi; biz kimseye bile bile haber vermedik ve bizim için çok özel bir operasyon bu dedik. Bir çözüm bulun diye rica ettik. Mutlaka birini bulun ve bu operasyona tanığınız olsun. Aksi halde bu ameliyat olamaz dediler. Neyse ki bir arkadaşımız bulunduğumuz hastaneye on dakika uzaklıktaydı ve hemen geldi. Ama bilinmesini istemediğimiz her şeyi de öğrenmiş oldu. Nerde kaldı bizim gizliliğimiz ve mahremiyetimiz? Kimin umurundaki zaten bizim mahremiyetimiz.
Değerli hemşireler doktorlar ve tüm sağlık çalışanları, Muayeneler esnasında, özellikle kör hastalara kullanılan ekipmanlarla ilgili bilgi verilmesi, mümkünse kimi araçlara temas edilmesinin sağlanması, kabaca içinde bulunduğu odanın biçimine dair bilgiler verilmesi, sedyenin yerinin gösterilmesi, eşyalarının konulacağı bir yer gösterilmesi ve muayene sonrası tekrar oturacağı koltuğun belirtilmesi gibi ayrıntılar belki sizlere bir 40 saniye daha kaybettirir ama yüzbinlerce saniyelik bir güven kazanır, yıllarca örselenmeyecek bir bağ kurarsınız hastanızla. Konuşurken, ifadelerinizde yalnızca hastanızı baz aldığını göstermeniz, gerek tüm bilgilendirmeleri hastanıza yapmanız bu ilişkiyi ne çok güçlendirir bilemezsiniz. Hizmet içi eğitim modüllerinize farklı gruplarla geliştirilecek iletişim modellerini ekletip, bu gruplarla işbirliği yaparak, bunun üzerine de uzun analizler yapabilirsiniz. Buradaki amacım, her hangi bir sağlık çalışanını ya da spesifik bir sağlık kurumunu kötülemek veya kırıp geçirerek eleştirmek değil. sadece bazı kişisel deneyimlerimden yola çıkarak, iyileştirilmesi gereken noktaları somut olarak vurgulamak ve gelecek için çözümlerini birlikte aramaktır. O halde gelecek yeni güzel günlerin umuduyla, her türlü ayrımcılıktan çok ama çok uzağa, fırlatılsın tüm önyargılar dönemeyecek bir sonsuzluğa. Hadi o zaman parçalayalım tüm yargıları olsun herkesin sağlığına.
Sevgimle, sevdamla.