“Seviyorum seni ekmeği tuza banıp yer gibi
geceleyin ateşler içinde uyanarak
ağzımı dayayıp musluğa su içer gibi,
ağır posta paketini, neyin nesi belirsiz,
telaşlı, sevinçli, kuşkulu açar gibi,
seviyorum seni denizi uçakla ilk defa geçer gibi.
İstanbul’da yumuşacık kararırken ortalık
içimde kımıldanan bir şeyler gibi,
seviyorum seni “Yaşıyoruz çok şükür!” der gibi.”
Nazım Hikmet
Şairler için o, tanrıların gözünden bile görünmeyen manevi bir tanrıydı. Protogonus yani diğer adıyla Phanes… Khronos (zaman) ile Aether’in (tanrısal havayı, ışığın tözü) birleşmesinden yaratılarak, ilk doğan olarak anılır Protogonus.
Aslında Hermafrodit, Hermes ve Afrodit’ten doğan çocuğun ismidir ve bu hikâye bambaşkadır. Ama gene de Protogonus da Hermafrodit olarak düşünülmüş ve zamanla bu tek bedenin bölünerek, iki cinsin (kadın-erkek) ortaya çıkmasıyla, insan yaratımı yani evrensel üretim devreye girmiştir. Sonuç olarak Protogonus, özü temsil eden, evrensel üretici konumundadır.
İşte bana göre hikâye, tek bedenin bölünerek kadın ve erkek formunda yaşamın ışığına merhaba demeleriyle başlar. Özünde bir bütünün parçasıdırlar fakat çoğunlukla birbirlerini reddederek, ite kaka bir hayat yaşarlar. Ne birlikte mutludurlar ne de birbirleri olmadan yaşayabilirler. Hele de kapitalizmin önümüze koyduğu havucu kovalarken, hepimiz kendi bencil arzularımızı kovalamaya başlarız ve diğeri ya da diğerleri değersizleşir. Oysa biz düalitede doğmuşuzdur ve aynamız tam da karşımızda durur çoğu zaman. İtelediğimiz, ötelediğimiz o diğeri, bizim kendi yansımamızdır aslında. Yapmamız gereken tek şey ise sevmektir ama sevgiyi bile reddederiz çoğunlukla. Çünkü sevginin yerini materyallerle doldurarak, sevgi yerine anlık hazları tercih ederek kendimizi kandırmakla meşgulüzdür. Kaybetme korkusu devreye girer. Ya sahip olduklarımızı kaybetmekten ya da kendimizden ödün vermekten korkarız bazen. Böylece diğer yarımıza asla kavuşamadan, önümüze sunulanla yetinmek gerçek doğamızmış gibi davranırız. Oysa eksiğizdir… İşte eğer o eksikliği hissediyorsanız, bilin ki diğer yarınız bir yerlerde acı çekiyordur ve sizin gelmenizi bekliyordur.