Rüyalar gerçekleşmemiş arzularımızın ya da korkularımızın sahnelenmesidir.
Sigmund Freud
Hypnos(hipnoz) ile Pasithea’nın (halüsinasyon ve rahatlama tanrıçası) ‘’Oneiori’’ olarak adlandırılan 3 oğlundan birisidir Phantasos. Diğer kardeşleri uyku tanrısı Morpheus ve fobilerin tanrısı Phobetor’dur. Her biri diğerini destekler nitelikte olsa da Phantasos’un kişide kalıcı izler bırakabiliyor olması nedense beni hep diğerlerinden daha fazla etkilemiştir…
Fanteziler kuran insanın, İllüzyonlar görmesine neden olur Phantasos. Belki de içlerinde en eğlenceli ve bir o kadar da tehlikeli olanıdır anlayacağınız. Sonsuz ve sınırsız bir düşler dünyasına açılan karanlık bir kapıdır bazen. Belki minicik bir dileğin, kocaman ve içinden çıkılmaz bir hale gelerek, bir kıvılcımdan çıkan alevlerin orman yangınına dönüşmesi gibi büyüyebilir. İnsanı tamamen içine alıp, yakıp kavurabilir. Bilinçli olarak düşünülen zararsız bir konu, bilinci aşar ve kişi gerçeklerden bir anlığına da olsa kopar gider bazen. Ya da dönmemecesine kalacağı bir dünya yaratır kendisi için zihninin en derin köşesinde. Düşler ve hayaller kurarken kaybolur insan, belki de en uyanık olması gereken zamanda. Ama genellikle ihtiyaç anında ortaya çıkmaz mı bu fanteziler? Kesinlikle o anda oradadırlar… ama ‘’Alice harikalar diyarında’’ mısınızdır yoksa ‘’Yüzüklerin Efendisi’nin Orta Dünya’’ sında mı kaybolmuşsunuzdur? Belki de yaşadıklarınızı ‘’Matrix’’ ten ibaret zannediyor da olabilirsiniz.
İhtiyacınız varsa kaybolun gidin bir süreliğine… Kayıptan çok kazancınız olacaktır. Ama Phantasos’un sizi tam olarak ele geçirmesine izin vermemenizi tavsiye ederim. Dönüş yoluna ekmek kırıntıları bırakmayı unutmayın…