Rüzgârlarla bir olur, uçardı sularda, sonsuz toprakta.
Güçlü tanrı aldı değneğini eline, uçtu,
Bu değnekle kapardı gözlerini insanların,
Ya da isterse uyandırırdı uyuyanları.
HOMEROS
Atlas’ın kızları Pleiadların en küçüğü Maia ile Zeus’un oğlu olan Hermes, gece ile gündüz, rüya ile gerçek, bilinçle bilinçdışı, bilinenle bilinmeyen, ölümle yaşam, tanrılarla insanlar arasında duran eşikleri ve geçişleri; kısacası varoluşun tümünü kapsayan, Zeus’un habercisidir. Bir kaplumbağanın kabuğuna taktığı koyun bağırsaklarıyla ‘’Lir’’i icat etmiştir. İşte büyü burada başlar… Tanrıları bile kandıracak, onları tatlı rüyalara daldıracaktır lirinin sesiyle.
Ses tatlıdır evet ama kurnazlığın ve sahtekarlığın da başlangıç noktasıdır. Kandırmacayı zekâ ile bir tutan bazı zihniyetler için bal gibidir kendisi. Ama sonsuz dürüstlük diye bir şey var mı ki? İstediğimiz kadar dürüstlüğü savunalım, sanki hepimiz bu hayata gelen en doğru insanmışız gibi yapalım. Varoluşun yaratımında var kurnazlık ve garipsesek de başımıza geldiğinde öfkelensek de bir yandan da hayata renk katan muziplikler de bu kurnaz doğadan çıkmazlar mı? Hep en güzel, hep en doğru olan bizlersek madem, bu kadar yalan dolan, hırsızlık ve sahtekarlık hep başkalarına mı aittir?
Apollon’un ineklerini çalmıştır, sevgili babası Zeus’u tatlılığıyla ve lirinin sesiyle masum olduğuna ikna etmiştir. Ama çalınan koyunlarının postlarını gören Apollon’un üzüntüsüne de dayanamayarak aslında hep Apollon’a aitmiş gibi bildiğimiz lirini ona hediye etmiştir. Bir tanrı şımarıklığıdır onunki, çünkü o küçük olan, sonradan doğandır. Apollon da kardeşinin cömertliği karşısında ona Caduceus isimli asayı hediye eder ve uzlaşırlar. İşte Caduceus’a sahip olan Hermes, kendisine karşı aile fertlerinin gösterdiği bu affedicilikten sonra olgunlaşarak Ezoterik öğretilerin tanrısı haline gelmiştir. Zenginlik ve servetin sihirli asası olan Caduceus aynı zamanda uzlaştırmanın da sembolüdür. Asaya dolanmış olan iki yılan ile tasvir edilen bu asayı Hermes, denemek için kavga eden yılanları uzlaştırmak için aralarına sokmuştur. Ancak bütün bu anlatıların hayat bulduğu Yunan mitolojisi metinler özünde Mısır kökenlidir… Astroloji, astronomi, büyü ve sihir, simya ve tıp onun öğretileridir ki bu yüzden ‘’üç kere büyük Hermes’’ yani ‘’Hermes Trismegistus’’ olarak da bilinen Hermes, Mısır mitolojisinde Thoth, Roma mitolojisinde ise Merkür olarak anılır.
İşte sonuç olarak Ezoterik öğretisinde bize kısaca ölüm, yaşam, ruhlar alemi ve kadersel döngülerden bahseden Hermes, kurnazlık hikayeleriyle yaptığı başlangıcın sonrasında zannedersem fazlasıyla olgunlaşmayı başarmıştır.
Belki de bazen karşımızdaki kişilere vereceğimiz bir şans, o kişilerin de zamanla bu değeri fark etmesine ve olgunlaşmasına neden olacaktır. Deniyorsunuz ve olmuyor mu? O halde vazgeçin derim… Nihayetinde kaç kişi Hermes kadar derin bir ruha sahip olabilir ki?