Merhabalar değerli okuyucularım ve takipçilerim! Hatırlarsanız geçen hafta Sade Derma Estetik’in Instagram hesabından kişisel güzellik algısı ve evrensel güzellik algılarına dayalı mini bir test ve beraberinde bilgilendirmelerde bulunmuştuk. Geri dönüşler her zamanki gibi tatmin ediciydi. Katılımınız ve yeni olmakla beraber farklı bakış açılarıyla bana sunduğunuz perspektifler oldukça aydınlatıcıydı. Topladığım tüm bu bilgiler ışığında oturdum düşündüm ben de… Nedir bu kalıplara sıkıştırılmış, toplum tarafından dayatılmış ve veya fabrikasyon bir ürünmüş muamelesi yapılıp pazarlanan, güzellik uygulamalarıyla elde edilen güzellik algısı?
Kavramı, toz bulutundan alıp anlatacak olursam, ilk olarak Antik Yunan’da kabul gören “güzel” kavramının tanımını ele almam gerekir. Antik Yunan’da güzel; ağırbaşlı, cesur, özgün, ahlaklı, sporcu, el ve ev işlerinde becerikli insan “güzel”dir olarak yorumlanır. Şaşırtıcıdır ki yine Antik çağlarda “güzel” kavramı sıfat olarak yalnızca erkekler için kullanılmıştır ve kriterlerin içinde centilmenlikte vardır… Şimdiler için ne kadar tuhaf değil mi? Nereden nereye…
Antik Çağlarda ele alınan bu güzellik kriterleri devamlı değişme ve dönüşüme uğrayadursun toplumsal tarihin ilerleyen çağlarında, tamamiyle kadına yönelik kullanılan güzellik kavramı; dış görünüş itibariyle hoşa giden, oran-orantıya dayalı biçim özellikleri gözeten, ruhu okşayan, hayranlık uyandıran kriterlerle ölçülmeye başlamıştır. Tabii ki bu tanımlamalara da karşıt bir görüş olarak güzellik; yalnızca içimizdeki iyi niyetten yansıyan, tamamen maneviyata dayalı, tanrı ve doğa sevgisiyle büyüyüp çoğalan bir kavram olarak da tanımlanmıştır. Uzun lafın kısası çağlar boyu çeşitlenip çoğalan güzellik tanımlarından doğan, birden çok güzellik algısı oluşmuştur.
Örneğin Rönesans dönemindeki kadınlara yönelik güzellik algısı, balık etli, kıvrımlı, küçük göğüslü, kıllı ve basenli olma kriterlerini taşırken, Modern çağlardaki güzellik algısı; zayıf hatta sıfır beden bir fizik, sportif olmasa bile fit bir vücut, büyük, dolgun ve dik göğüsler, kılsız, diri ve parlak bir cilt gibi kriterlere ölçülür oldu. Son tahlilde yaşadığımız çağda “kusursuz olmak” eşittir “güzel olmak” algısı haline dönüştü. İki çağ arasındaki taban tabana zıt farklıların altını çizmekle beraber klişe soruyu soruyorum;
Sizce güzellik kime göre neye göre ölçülür?
Bana sorarsanız şayet; şimdiki güzellik algısıyla ilgili derdimiz olmasına gerek yok. Fit ve kusursuza yakın bir vücuda sahip olmak istemek, çoğunluğun benimsediği güzellik algısını beğenip, uygulamaya sokmak istemek kadar doğal bir eğilim olamaz. Bu aynı zamanda sizi banel, sıradan, özenti veya yapmacık da yapmaz. Bunu neden yazma gereksinimi duyuyorum; çünkü son zamanlarda herkesin diline pelesenk olmuş bir laf var: “Herkes estetik uygulama ve müdahalelerle aynı kişi oldu ayol!” Bu eleştiriye katılmayıp bir noktada da katılıyorum -o noktayı da açıklayacağım- fakat genel olarak güzellik ve bakım uygulamalarını, plastik cerrahiyi tercih edip uygulayan hiçbir kadını asla yadırgamam ve yadsımam. Çünkü bu sektöre emek vermemin, özen göstermemin temelinde; kadınlara devamlı genel geçer çeşitli algıların yüklenmesini engellemek ve bu tarz baskılara maruz kalan kadınların yanında güvenilir bir merci olabilmek gibi yegane sebepler yatıyor…
Hı! Neden katılıyorsun diye merak edenleriniz varsa da memnuniyetle açıklamak isterim. Malum güzellik sektörü, kusursuz olmaya yönelik güzellik algısını ustaca kullanıyor. Devamlı en iyisinin en iyisi çıkıyor ve dolayısıyla çoğu ürün ve uygulamanın da nicelik ve nitelik bakımından kalitesi düşüyor. Şu konuda hepimiz hemfikiriz bence; güzel olmanın/görünmenin verdiği mutluluk, güçlü, etkili ve uzun süren bir serotonin salgılamamızı sağlıyor ve hiç kaybetmek istemiyoruz o nirvanayı. Ama… Âmâsı var işte ki bunlar da çok normal! Dönemsel veya genetiksel kilo alımında girilen depresyonlar, yaş artışıyla değişen fiziksel ve dermatolojik deformasyonlara bağlı özgüven eksiklikleri ve bunların yanında hızlıca önlem alma telaşıyla düştüğümüz panik hali… İşte bu panik halinden yararlanan ve yanlış tercihlere saptıran durumlar/kişiler/oluşumlar peydah oluverdi ne yazık ki… Aman dikkat!
Ne idüğü belirsiz zayıflama ilaçları, merdiven altı uygulamalar, evlerden evlere dolaşılarak pazarlanan; şimdilerde hayli revaçta olan, “bavul ticareti” adı altında, bir iğneyle, 2-3 doz uygulanan dolgular, botokslar… Hatta yine ev ortamında cerrahi müdahalelere kadar uzanan estetik müdahaleler sözkonusu. Amiyane tabirle şarlatanlık olarak tanımlayabileceğim, bence ticari kaygı dışında hiçbir şey gütmeyen bu uygulama ve yöntemleri tercih etmek, evet herkesi aynı kılıyor. Çünkü herkesin yüzünde ve vücudunda sözümona daha ekonomik ve konforlu diye aynı yanlış uygulamanın aynı başarısız sonucu kalıyor. Bu durumda “Herkes de aynı oluverdi estiklerle…” diyen kesim bi tık haklı çıkıyor… Haklı çıkıyorlar fakat bu durumun altında yatan psikolojik durumları gözardı etmiyorum asla! Çoğumuzun neden bu paniğe yakalandığına dair çok kafa yordum. E o da başka bir yazımın konusu olsun.
Şunu kabul etmeliyiz güzellik algısı, birey bazında bu kadar çabuk benimsenip, tüketilebilir bir şey olmamalı… Güzellik algısı sırf Kardashian ailesi böyle buyurdu diye, teknoloji ilerledi artık mümkün diye şekillenebilecek bir şey değil çünkü. Güzel olan -olması gereken-, sizi özgünlüğünüzden, kişisel güzellik algınızdan ayrı düşürmeyecek müdahaleleri tercih etmenizle mümkün olabilir. Bana uygun, benim ihtiyacım doğrultusunda, biyolojik ve genetik yapım gözetilerek benim tercih ettiğim bir uygulama, size de iyi gelecek veya yakışacak diye sabit bir güzellik kriteri veya algısı yok. Varsa da yok olsun lütfen… 🙂 Bu en basit ve yaygın örneğiyle saç kesiminde veya renginde yaşadığımız bir ayrımdır. Allah aşkına beni bakır tonlarına boyanmış, küt bir saç kesimiyle hayal edebilir misiniz? Belki kabusta… 🙂 Neyse kapatalım konuyu tadımız kaçmasın. 🙂
‘Sade’de gelecek olursak kızlar; güzellik ve estetik algısı, kaygısıyla, uğraşıyla, birikimi ve tecrübesiyle yabana atılacak türden bir alan değil, hele ki sağlığınız söz konusuyken hiç değil. Benden size bir tavsiye; işini, ahlakını, hizmetini, inceliklerini ve danışanlarını önemsemeyen hiçbir yere kendinizi emanet etmeyin. Güzelin sonu yok derler ya hani çok doğru! Güzellik algınız ‘Sade’ce size özel ve yakışacak olanı yakalamak olsun, bir farkınız olsun! 😉
Sevgilerle…